Buradasınız
Uzayan İş Saatlerine, Düşük Ücretlere ve Taşeronlaştırmaya Hayır!
Kaynarca’dan bir kadın işçi

Fabrikalarda her geçen gün daha da ağırlaşan koşullarda çalışmak zorunda kalıyoruz. Artık hangi işyerinin kapısından içeri girersek girelim bize hemen hemen aynı koşulları dayatıyorlar. Asgari ücret ya da asgari ücrete yakın bir maaş, hafta içi, Cumartesi, Pazar demeksizin her gün mesaili çalışma. İşçilerin yoksulluk sınırının dahi çok çok altında olan asgari ücretle geçinemeyeceğini gayet iyi bilen patronlar, bir marifetmiş gibi iş ilanlarının altına “yol, yemek, SGK ve bol mesaili” diye özellikle not düşüyorlar. Ay sonu alacağı maaş ile ihtiyaçlarını karşılamanın imkânsız olduğunu bilen işçi arkadaşlarımız da fazla mesaiyi bir nimetmiş gibi görüyorlar. Evine üç kuruş daha fazla götürebilmek için mesailere kalmak dışında bir seçenek göremiyorlar.
Artık patronlar işçileri fabrikalarda kadrolu çalıştırmaktansa taşeronda çalıştırmayı tercih ediyorlar. Çünkü taşeronda çalıştırılan işçilere daha az ücret ödüyorlar. yıllarca aynı fabrikada çalışan taşeron işçilerin, yapılan giriş-çıkışlar nedeniyle kıdemi bir türlü artmıyor. Bu, güvencesiz ve daha kötü şartlar altında çalışma demek oluyor. Taşeronda çalışan işçilerin bir araya gelip örgütlenmesinin önündeki engeller nedeniyle, çalışma koşulları çok daha zorlu ve katlanılamaz bir hale geliyor.
Bu nedenle UİD-DER’in başlatmış olduğu “düşük ücretlere, uzayan iş saatlerine ve taşeronlaştırmaya hayır” kampanyası biz işçilerin can alıcı taleplerimize değinen bir kampanyadır. Bu kampanyamızı öğrenen tüm işçiler, kampanyamızın taleplerinin tam da kendi yaşadıkları sorunların çözümü için çok haklı ve yerinde olduğunu söylüyorlar. UİD-DER’in standına gelen bir işçi ağabeyimiz bu kampanyamız için “ben çalıştığım işyerinde kadrolu olarak çalışıyorum. Ama benimle aynı işi yapan, benden daha ağır işleri yapan işçi arkadaşlarım kadrolu değil taşeron işçisi oldukları için benden daha az ücret alıyorlar. Bu nedenle benim vicdanım rahat değil. Çünkü o arkadaşlarım da aile geçindiriyorlar. Bu kampanya bu nedenle çok önemli. Ben de elimden geleni yapmak, işyerindeki arkadaşlarımı sizinle tanıştırmak isterim” diyor.
Kurtuluş işyerinde fazla mesaiye kalmakta, bu sorunlar karşısında daha fazla sesiz kalmakta değil. Biz işçilerin tek kurtuluş yolu ister kadrolu ister taşeron olsun bir araya gelmekten geçiyor. Tüm işçi arkadaşlarımızı, yaşadığımız bu yakıcı sorunların çözümü için UİD-DER’in başlatmış olduğu kampanyaya destek olmaya çağırıyoruz.
Hem Kestiler, Hem Kovdular
UİD-DER'in Kampanyasını Destekliyoruz!
Son Eklenenler
- 12 Eylül askeri faşist darbesinin 45. yılında Türkiye’nin çeşitli illerinde eylemler gerçekleştirildi. Yapılan eylemlerde darbe rejimi ve onun günümüzdeki etkileri protesto edildi. İstanbul’da 78’liler Girişimi öncülüğünde Taksim Kazancı Yokuşunda...
- “Bırak seni başkaları övsün” diye bir söz vardır. Bir de işçi sınıfının ve insanlığın sömürüye karşı yürüttüğü mücadeleyi tarif eden başka bir ifade vardır: “Sen sadece doğru yolda yürü. Sabırla, emekle, alın teriyle ilerle. Bir gün başkaları da...
- Metal işkolunda Türk Metal, Çelik-İş ve Birleşik Metal-İş sendikalarıyla metal patronlarını temsil eden Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2025-2027 dönemini kapsayan Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri başladı. Bu sözleşme, 250’...
- Ankara’da bulunan Tapeten Mensucat’ta Teksif Sendikasında örgütlenen işçiler, işverenin TİS masasına oturmayı reddetmesi üzerine 4 Eylülde greve çıkmışlardı. UİD-DER üyesi işçiler olarak grevlerinin 8. gününde Tapeten işçilerini ziyaret ettik.
- Yaşadığımız topraklarda 12 Eylül 1980’de bir askeri faşist darbe gerçekleştirildi. Darbeciler ülkedeki kaosu ve kardeş kavgasını bitirmek için darbe yaptıklarını ileri sürüyorlardı. Oysa asıl amaç işçi sınıfına ve örgütlerine darbe vurmaktı.
- Rejimin toplumsal muhalefeti sindirmeye yönelik her geçen gün dozunu artırdığı saldırılara karşı protestolar sürüyor. 2 Eylülde CHP İstanbul il örgütüne kayyum atanmasının ardından başlayan protestolarda emekçiler rejimin baskılarına biat...
- Nepal’de hükûmetin 4 Eylülde Facebook, X (Twitter), YouTube ve benzeri 26 platformu erişime kapatma kararı, gençlerin öncülüğünde işçi ve emekçilerin de katıldığı geniş protestoları tetikledi. Ülkede artan yoksulluk ve yolsuzluk karşısında biriken...
- Trump yönetimi işçi düşmanı ekonomi politikalarını, göçmenlere karşı saldırılarını, emperyalist savaşı körüklemeyi, Siyonist İsrail devletini desteklemeyi sürdürüyor. Emperyalist savaşın baş aktörü olarak Gazze’de yapılan soykırımı açık şekilde...
- İsveç sermayeli Omsa Metal fabrikasında çalışan işçiler, 2025’in ilk aylarında Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 Nolu şubede örgütlendiler. Şirket, sendikanın yetkisine itiraz ederken toplu iş sözleşmesi sürecinde de “sıfır zam” dayatmasında...
- Tanıdık birilerinden söz ederken “bizim Ahmet”, “bizim Ayşe” deriz. Bazen tarafını anlatırken “bizim takım”, “bizim parti” deriz. Hatta bazen hangi kimlik ve inançtan olduğunu tarif ederken de biz deriz. Gelin bu konunun üzerine duralım biraz. Biz...
- Türkiye’de rejimin her türlü muhalefeti ezmek, toplumu zapturapt altına almak ve bu yolla varlığını sürdürmek amacıyla hayata geçirdiği saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Öyle ki bu rejim, yargıyı sopası, medyayı borazanı, devlet kurumlarını...
- Aylardır maaşları, toplu sözleşmeden doğan fark alacakları ve bazı yan hakları ödenmeyen Genel-İş Sendikası üyesi İzmir Buca, Karşıyaka ve Konak Belediyesi işçileri yürüttükleri mücadeleleri büyüterek iş bırakma eylemi yaptı.
- Dede Korkut hikâyelerinin birinde Uruzlu bir çobanla, bir Peri birbirlerini severler. Ancak bu beraberlik lanetlenmiştir. Peri bir gün çobanı çağırır ve şöyle der: “Bende bir emanetin var ama bu emanet halkının başına bela olacak, bilesin.”