Buradasınız
1 Mayıs
Esenler’den 14 yaşında bir kız öğrenci
1 Mayıs gününden bir gün önce, bize çocuklar olarak 1 Mayıs’a gelemeyeceğimiz söylendi. Çünkü Taksim’e gidilecekti. Bu bizim için biraz riskliydi. Bizim gelmememiz öngörüldü. Bizde bir kırılganlık, burukluk vardı. Çünkü o gün bizim günümüz, işçilerin ve işçi çocuklarının günüydü.
Bizler bu sisteme ve bu sömürü düzenine karşı olduğumuzu haykırmak için orada olacaktık. Parasız eğitim, parasız sağlık, parasız hizmet istiyoruz. Bizler hep ezilen bir sınıf olarak çalışıyor, yeri geliyor bu sistemde canımızı feda ediyoruz. Sizce bu ne kadar adil bir toplum? Birinin yediği on kişinin çalıştığı bu toplumda bizler ne kadar hakka sahibiz? İşte bu düzeni yıkmak, yerine daha güzel bir düzen kurmak gerek. Yani patronların baskılarının olmadığı, birliğin ve beraberliğin hâkim olduğu bir sistemde yaşamak ne güzel olurdu.
Bunları söylemek kolay, düşünmek kolay, bir de mücadelemizi alanlara döktüğümüzde herkes görecek bu büyük topluluğun neler yapabileceğini. Çünkü bizler, bir değil, üç değil, milyonlarcayız. Kocaman bir topluluk! Bu topluluk birleştiğinde bu sistemi çok kolay yıkacaktır. Tarihte birçok insan canını feda etmiş bu dava uğruna. Onlar gelecek nesil olan bizleri düşünmüşler, bunun için büyük bir mücadele vermişler. Bizler onların yürüttüğü davayı yükselteceğiz, alanlarda göstereceğiz. Bunun için 1 Mayıs’a gidemeyeceğime üzülüyordum.
Akşam derneğe gittiğimizde hazırlıklar yapılıyordu. Herkes bir işin ucundan tutuyor, yardım ediyor ve 1 Mayıs’a hazırlanıyordu. Bizim umudumuz kesilmemişti ama yine de çok fazla üzülüyordum. Sonra gecenin geç bir saatinde bir ağabeyimiz “Size bir müjdem var, 1 Mayıs’a siz de geliyorsunuz” dedi. Taksim’e çıkmanın imkansız olduğunun anlaşıldığını, 1 Mayıs Gebze’de kutlayacağımız ve bizim de geleceğimizi söyledi. Hepimizin gözlerinde çakmaklar çaktı, gözlerimizde bir ışıltı, bir parıltı vardı. Çünkü yarın bizim günümüzdü ve 1 Mayıs’tı. Eve gidip uyumaya çalıştım ama olmadı. 1 Mayıs’a giderken ilk defa bu kadar heyecanlıydım.
Sabah birçok arkadaşıma haber verdim. Ve bir tanesi “okula gidelim de hemen bitsin, direkt derneğe gelelim, çabuk olun hemen okula” diyordu. Bu çok güzeldi. Okuldan geldik, arabalara bindik. Başladık coşkulu marşlar söylemeye. Çok mutluyduk. Büyük bir alanda durduk. Gazi Temsilciliğini beklemeye başladık. O arada sloganlar attık. Sonra Gazi Temsilciği geldi. Biz dalga dalga büyüdük. Arabadan inen herkes birinin koluna giriyor, marş söylüyor, zıplıyorduk kısacası.
Gebze Temsilciliğine gittiğimizde büyük bir kalabalık vardı. Patronlara hak veriyorum doğrusu! Çünkü bu koskocaman kalabalıktan korkmamak elde miydi? Sonra miting alanına gittik ve haykırdık sloganlarımızı ve marşlarımızı. Ve bir kez daha işçi sınıfının bir kitleye sahip olduğunu, patronlar sınıfının ise küçük bir azınlık olduğunu gördük.
Evet! 1 Mayısı bütün coşkumuzla kutladık ve mücadelemizi bir adım daha ileriye taşıdık. Bir sonraki 1 Mayıslara daha da büyüyeceğiz. Örgütlü, beraber ve bilinçli bir şekilde olursak daha güzel, daha insanca bir yaşam bizi bekliyor olacak.
Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın Sosyalizm!
İran’da Hatf Tapeh İşçileri Grevde
Son Eklenenler
- 12 Eylül askeri faşist darbesinin 45. yılında Türkiye’nin çeşitli illerinde eylemler gerçekleştirildi. Yapılan eylemlerde darbe rejimi ve onun günümüzdeki etkileri protesto edildi. İstanbul’da 78’liler Girişimi öncülüğünde Taksim Kazancı Yokuşunda...
- “Bırak seni başkaları övsün” diye bir söz vardır. Bir de işçi sınıfının ve insanlığın sömürüye karşı yürüttüğü mücadeleyi tarif eden başka bir ifade vardır: “Sen sadece doğru yolda yürü. Sabırla, emekle, alın teriyle ilerle. Bir gün başkaları da...
- Metal işkolunda Türk Metal, Çelik-İş ve Birleşik Metal-İş sendikalarıyla metal patronlarını temsil eden Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2025-2027 dönemini kapsayan Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri başladı. Bu sözleşme, 250’...
- Ankara’da bulunan Tapeten Mensucat’ta Teksif Sendikasında örgütlenen işçiler, işverenin TİS masasına oturmayı reddetmesi üzerine 4 Eylülde greve çıkmışlardı. UİD-DER üyesi işçiler olarak grevlerinin 8. gününde Tapeten işçilerini ziyaret ettik.
- Yaşadığımız topraklarda 12 Eylül 1980’de bir askeri faşist darbe gerçekleştirildi. Darbeciler ülkedeki kaosu ve kardeş kavgasını bitirmek için darbe yaptıklarını ileri sürüyorlardı. Oysa asıl amaç işçi sınıfına ve örgütlerine darbe vurmaktı.
- Rejimin toplumsal muhalefeti sindirmeye yönelik her geçen gün dozunu artırdığı saldırılara karşı protestolar sürüyor. 2 Eylülde CHP İstanbul il örgütüne kayyum atanmasının ardından başlayan protestolarda emekçiler rejimin baskılarına biat...
- Nepal’de hükûmetin 4 Eylülde Facebook, X (Twitter), YouTube ve benzeri 26 platformu erişime kapatma kararı, gençlerin öncülüğünde işçi ve emekçilerin de katıldığı geniş protestoları tetikledi. Ülkede artan yoksulluk ve yolsuzluk karşısında biriken...
- Trump yönetimi işçi düşmanı ekonomi politikalarını, göçmenlere karşı saldırılarını, emperyalist savaşı körüklemeyi, Siyonist İsrail devletini desteklemeyi sürdürüyor. Emperyalist savaşın baş aktörü olarak Gazze’de yapılan soykırımı açık şekilde...
- İsveç sermayeli Omsa Metal fabrikasında çalışan işçiler, 2025’in ilk aylarında Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 Nolu şubede örgütlendiler. Şirket, sendikanın yetkisine itiraz ederken toplu iş sözleşmesi sürecinde de “sıfır zam” dayatmasında...
- Tanıdık birilerinden söz ederken “bizim Ahmet”, “bizim Ayşe” deriz. Bazen tarafını anlatırken “bizim takım”, “bizim parti” deriz. Hatta bazen hangi kimlik ve inançtan olduğunu tarif ederken de biz deriz. Gelin bu konunun üzerine duralım biraz. Biz...
- Türkiye’de rejimin her türlü muhalefeti ezmek, toplumu zapturapt altına almak ve bu yolla varlığını sürdürmek amacıyla hayata geçirdiği saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Öyle ki bu rejim, yargıyı sopası, medyayı borazanı, devlet kurumlarını...
- Aylardır maaşları, toplu sözleşmeden doğan fark alacakları ve bazı yan hakları ödenmeyen Genel-İş Sendikası üyesi İzmir Buca, Karşıyaka ve Konak Belediyesi işçileri yürüttükleri mücadeleleri büyüterek iş bırakma eylemi yaptı.
- Dede Korkut hikâyelerinin birinde Uruzlu bir çobanla, bir Peri birbirlerini severler. Ancak bu beraberlik lanetlenmiştir. Peri bir gün çobanı çağırır ve şöyle der: “Bende bir emanetin var ama bu emanet halkının başına bela olacak, bilesin.”