Buradasınız
Dünyayı Sarsan İşçi Devrimi: Ekim 1917
Ekim Devriminin üzerinden 97 yıl geçti. Tüm dünya işçilerine umut olmaya devam eden Ekim Devrimi 1917 yılında tüm dünya halklarının kaderini değiştirdi, onlara umut oldu. 1917 yılında dünya nüfusu henüz 2 milyar bile değildi. O günlerde dünyamız 15 milyon insanı öldüren, kat be kat fazlasının sakat kalmasına neden olan, beraberinde açlık ve kıtlık getiren emperyalist savaşın pençesindeydi. Dünyanın tüm ezilenleri, yoksulları, işçileri; bu savaştan, kan ve gözyaşından bıkıp usanmışlardı. Dünyanın zenginlerinin, egemenlerinin daha da zengin olmak, daha fazla nüfuza sahip olmak için çıkardıkları bu savaşta ölmek ve öldürmek zorunda bırakılıyorlardı. Oysa Rusya’daki işçi ve emekçiler bambaşka bir yol seçtiler. Tüm dünya işçilerine barış ve kardeşlik elini uzattılar. Savaşa son verdiler. Sömürüyü ortadan kaldırmak için görkemli bir mücadele verdiler. İşte UİD-DER, işçi sınıfının sömürüye, emperyalist savaşlara karşı verdiği bu mücadeleyi, Ekim Devriminin derslerini işçi sınıfının hafızasında ve mücadelesinde yaşatmak için 8-9 Kasımda tüm temsilciliklerinde yüzlerce işçinin katıldığı Ekim Devrimini anma etkinlikleri gerçekleştirdi.
Anma etkinlikleri, işçi sınıfının kurtuluşu mücadelesinde yitirdiğimiz tüm dünyadaki sınıf kardeşlerimiz anısına saygı duruşuyla başladı. Saygı duruşunun ardından egemenlerin “ne yani, ayaklar baş mı olacak?” demesine inat, işçi sınıfının sömürücüleri ve zalimleri alaşağı ettiği ve kendi kendini yönetmeye giriştiği Ekim Devrimi anlatıldı.
Egemenler; 1917 Ekim Devrimini, işçi sınıfının bu görkemli eylemini kötülüyor, karalıyor, unutturmaya çalışıyorlar. Elbette korkuları yersiz değildir. 1917’de Rus işçiler büyük bir mücadeleye giriştiler. Önce Rusya halklarını boyunduruk altında tutan, Rusya’yı yoksul işçi ve köylüler için tam bir hapishaneye çeviren Çarlık düzenini yıktılar. Ama mücadeleyi burada bırakmadılar. Çarın yerine gelen sömürücü egemenleri de devirdiler. Onlara “gidin, savaşın ve ölün” diyen Rus egemenlerinin iktidarına son verdiler. Her mahallede, her fabrikada, her işletmede, işledikleri topraklar üzerinde bir araya geldiler. İşçi meclislerinde örgütlendiler. Rusçada “sovyet” denilen bu meclisler sayesinde yönetime el koydular. Sömürü düzenine son verdiler. Kendi iktidarlarını kurdular. Silahlandılar. Bu silahları diğer uluslardan yoksul emekçilerin üzerine bir daha doğrultmadılar. Silahları kardeşkanı dökmek için değil, kendilerini ezenleri ve sömürenleri defetmek için kullandılar. İş saatlerini kısalttılar. Ücretleri yükselttiler. Kadınlar için gece vardiyasını, çocukların çalıştırılmasını yasakladılar. Herkes için ücretsiz okuma-yazma kursları başlattılar. İşçiler tarihte ilk defa kendi iktidarları altında herkes için geniş bir demokrasi inşa ettiler. Bir tarafta açlığın bir tarafta zenginliğin olduğu adaletsiz düzeni yıktılar.
Diğer ülkelerin patronlar sınıfı, egemenleri, aynı şeyin kendi başlarına geleceğinden öylesine korktular ki savaşmayı derhal bıraktılar. İşçilerin iradesi ve iktidarı anlamına gelen sovyetleri ve bu sovyetlere öncülük eden önderleri kötülemeye, karalamaya başladılar. Ama dünyanın tüm yoksulları, ezilenleri, işçileri, Rus işçi kardeşlerinin bu görkemli mücadelesiyle etkilendiler. Devrimin ve işçi iktidarının sağladığı barış, ekmek, demokrasi ve özgürlük tüm halkları derinden etkiledi. Anadolu’da da savaş ve kıtlıktan bıkan yoksul halk bu devrimi coşkuyla karşıladı. Bu devrimin önderi Lenin’i saygıyla sahiplendi. Anadolu’da bu devrimi duyan askerler şöyle konuşurlar: “Bir sakallı varmış orada, başa geçmiş. Başa geçer geçmez de, savaş bitecek demiş. Ve savaş da bitmiş işte… Başka işler de görmüş o sakallı: ‘bundan böyle zengin de yok, fakir de…’ demiş. Herkes birmiş Rusya’da… Bütün tımar ve hasları alıp bölüştürmüş, saraylardan dışarı dehlemiş bütün prenslerle paşaları.”
İçinde yaşadığımız şu dünyada savaş, yoksulluk, iş kazaları ve daha nice bela işçi sınıfının kaderi sayılıyor. Prensler, paşalar, zenginler, kodamanlar, patronlar, siyasetçiler hepsi bu sömürü düzeninde işçilerin sırtından servetler biriktiriyorlar. Çalışma koşullarımız üzerinde hiçbir söz hakkımız yok. Bizleri sömürenler bizlere ekmek verdiklerini, bizlere hizmet ettiklerini söylüyorlar. Kardeşler, siz hiç efendisinden daha zengin, daha güçlü, daha varlıklı bir hizmetkâr gördünüz mü? Siz hiç işçilere ekmek verdiğini iddia eden patronların işçileri sömürmeden var olduğunu gördünüz mü?
İşte bu yüzden yolumuz Ekim Devriminin yoludur. Yapmamız gereken yalanlarıyla beraber sömürücüleri başımızdan atmaktır. Tıpkı 97 yıl önce Rus işçi kardeşlerimizin yaptığı gibi! Ekim Devrimi bugün de günceldir, Ekim devrimi bugün de işçilere yol gösteren deniz feneridir.
Etkinlik boyunca anlatılan bu gerçekler yüzlerce işçinin yüreğindeki mücadele coşkusunu büyüttü. Sunuma eşlik eden slaytlardan ve videolardan sömürüye son vermek için ayağa kalkan milyonlarca işçinin Ekim Devrimine büyük bir coşku ve kararlılıkla katıldığı görüntüler yansıdı. Videolarda o dönemde genç olan mücadeleci işçiler, iktidarı ellerine alırken neler hissettiklerini anlattılar. Bugün tüm dünyada baskılara karşı ayağa kalkan işçi kitlelerinin görüntülerinde de aynı ruh vardı: Sömürüye karşı öfke; sınıfsız, savaşsız bir dünyaya özlem! İşçilerin mücadelesini anlatan marşlar hep birlikte söylendi. Bu marşlara Ekvador’dan Arjantin’e, Mısır’dan Brezilya’ya dünya işçilerinin mücadele görüntüleri eşlik etti.
Programda şu sözlere yer verildi: “1917 Ekim Devrimi, sömürünün, baskının, açlığın, yoksulluğun, sefaletin, savaş ve katliamların olmadığı, insanlığın özgür, mutlu, güven ve bolluk içinde yaşadığı bir dünya için mücadele eden sayısız kuşaklara meşale olmaya devam ediyor. Bu gerçekleri işçi sınıfının tarihsel hafızasından kazımak hiçbir zaman mümkün olmadı ve olmayacak. İnsanlığın acıları ve zalimler var olmaya devam ettikçe, bu tükenmez umut ve ilham kaynağı bir deniz feneri gibi en zorlu anlarda dahi yol göstermeye devam edecek! Yaşasın Ekim Devrimi, Yaşasın İşçi Sınıfının Devrimci Mücadelesi!”
Bu sözlerin ardından program işçi sınıfının mücadelesinde bir simge haline gelen Enternasyonal Marşı’nın hep birlikte söylenmesi ile sona erdi.
Son Eklenenler
- Aylardır uzmanların, siyasetçilerin, patronların hatta uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı tartışma, analiz ve hesaplamaların sonunda 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lira olarak açıklandı. Bu açıklamayı, Türkiye İşveren Sendikaları...
- Günümüzde fabrikalarda, işyerlerinde “kolay yoldan para kazanma” hayaliyle şans ve bahis oyunları oynamak gitgide yaygınlaştı. Teknolojiyle birlikte kumarhane herkesin cebine girdi. Her molada, her köşede tüm başlar cep telefonlarına eğiliyor,...
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez fabrikasında işçiler Tekgıda-İş Sendikası’nda örgütlendikten sonra gerekli şartları sağlamalarının ardından yetki başvurusunda bulunmuş ve hemen ardından 146 işçi işten atılmıştı. İşten çıkarmaların ardından...