Buradasınız
Gerçekten Kendimiz İçin Bir Gün
Ankara Gazi Üniversitesinden bir öğrenci
Yaşadığımız her günümüzü ve her anımızı burjuvazi için çalışmakla geçirirken çoğu zaman kendimize ayıracak vakit bulamıyoruz. Hayatın koşturmacası içerisinde “bizim” sandığımız boş zamanlarımızı da aslında burjuvazinin bizler üzerinde kullandığı ideolojik bombardımanlar altında geçiriyoruz. Örneğin televizyon izlemekle, futbol maçlarını takip edip onlar üzerine bahisler oynamakla ve buna benzer birçok şeyle meşgul oluyoruz ve böylece kendi gündemimizden uzaklaşıyoruz. Ama haftanın en azından bir gününü kendimize ayırmak ama gerçekten kendimize ayırmak çok güç oluyor. Bunu da zaten ancak örgütlü olursak yapabiliyoruz. Derneğimiz UİD-DER’le geçtiğimiz Pazar günü gerçekleştirdiğimiz piknik buna iyi bir örnektir. Bu Pazar gününü “gerçekten kendimize” ayırdık.
Günler öncesinden pikniğimiz için hazırlıklarımıza başladık ve tanıdığımız tüm dostlarımızı pikniğimize davet ettik. Piknik günü derneğimiz UİD-DER’in önünden otobüse binip piknik alanına gittik ve temsilci arkadaşımız konuşmasını yaptıktan sonra hep birlikte soframıza oturup kahvaltımızı yaptık. Ardından müzik ve şiir grubumuzun hazırlamış olduğu şarkıları ve şiirleri dinledik. Halaylar çektik, türküler söyledik. Kimi zaman işçi sınıfının marşlarıyla coştuk kimi zaman ise burjuvaziye olan hıncımızı hep bir ağızdan haykırdık. İlerleyen saatlerde bilgi yarışmamız oldu ve bu yarışmada 5 grup yarıştı. Ama bu öyle burjuvazinin bize dayattığı gibi rekabetin yüklü olduğu bir yarışma değil daha çok kendi sınıfımızla ilgili bilgilerimizi tazelediğimiz veya eksiklerimizi giderdiğimiz bir yarışma oldu. Yani kendi sınıf bilincimize yaraşır bir şekilde eğlendik. Bilgi yarışmamızın ardından ise, sınıf kürsümüzde, yaşadıklarımız üzerine konuştuk. Birçok arkadaşımız işyerlerinde yaşadıkları sıkıntılara ve bunlara karşı örgütlü mücadele edilmeden hiçbir şeyin kazanılmayacağına değindi. Burjuvazinin bize hep söylediğinin aksine, kendi birliğimizden aldığımız güçle konuşmalarımızı yaptık. Gelen dostlarımızın konuşmaları da, bir piknikte bile örgütlü hareket etmenin getirdiği güzelliği görünce örgütlü mücadeleden, birlikte olmaktan nasıl güç aldıklarını yansıtıyordu. Serbest kürsümüzden sonra hep birlikte halat çekme yarışması yaptık, tekrar halaylar çektik. Yani tüm günü doyasıya yaşadık.
Büyük bir aileydik biz o gün ve yaşadığımız sorunların ortak olması gibi eğlencemiz de ortaktı. Bir arkadaşımız serbest kürsüde “bizim birbirimizden başka dostumuz yok, sizler hepiniz benim dostumsunuz, ama patronlar değil, onlar bizim dostumuz değil düşmanımız” demişti. Evet, gerçekten de öyle, bizim birbirimizden başka güvenecek dostumuz yok. Çünkü bizler aynı sorunları yaşıyoruz. Acaba bu ay ev kiramı ödeyebilecek miyim, çocuğumun okul masraflarını karşılayabilecek miyim, mutfak alışverişini yapabilecek miyim ya da öğrenciler olarak, acaba bu ay ailem ne kadar para verebilecek, okul masraflarımı karşılayabilecek miyim diye düşünüyoruz. Bunlara benzer binlerce ortak sorundan daha bahsedebiliriz. Bu liste alabildiğine uzayabilir. Ama çözüm tek: örgütlü mücadele. Bizim birlikte mücadele etmekten başka şansımız yok. Bu kadar gözü dönmüş, bu kadar kan emici bir sömürü sistemi bizlere dayatılmışken bizim örgütlü mücadeleden başka hiçbir çıkar yolumuz yok demektir.
16 Haziran Tuzla Tersaneler Grevi
Engellilere Engel!
Son Eklenenler
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.