Buradasınız
İşçiler Siyaset Yapmaz mı?

İşyerlerinde işçiler arasındaki sohbetlerde konu ülke gündemine geldiğinde şunu çok sık duyarız: “Siyaset yapmayalım” ya da “Ben siyasete karşıyım!” Siyaset yapmaya dönük bu itiraz, siyaseti işçilerin ve emekçilerin dışında konumlandırmış oluyor. Siyaseti çoğunlukla meslekten politikacıların yaptığı/yapması gerektiği yaygın bir anlayıştır. İş öyle noktalara varıyor ki, işçiler siyaset yapmadıklarını ve siyasetten uzak durduklarını anlatmak için hemen şu cevabı yapıştırıyorlar: “Ben ekmeğimin davasındayım.” Peki, ama siyaset nedir?
Meselâ, “ekmek davası” siyasi bir dava değil midir? Adı üstünde, “ekmek davası”. Bu ekmek davasını kazanmanın yolu nedir? İşçiler olarak belirli talepler etrafında birleşmek, bu talepleri hayata geçirmek için hükümetlere baskı yapmak ve elde edilen kazanımları yasal güvenceye kavuşturmak! Taşeronluk sisteminin kaldırılması, iş kazalarının önlenmesi, ücretlerin yükseltilmesi “ekmek davası”nın bir parçasıdır. İşte tam da bu talepleri iş başındaki hükümete kabul ettirmek için mücadele vermek siyaset yapmaktır.
Siyasetin ne olduğunu anlamanın yolu, insanların toplumda sınıflara bölündüğünü ve farklı çıkarlara sahip olduğunu anlamaktan geçiyor. Örneğin, işçilerle patronların temel çıkarları aynı olabilir mi? İşçiler ücretlerini yükseltmek isterken, patronlar düşürmek isterler. İşçilerin çıkarı iş saatlerinin kısalmasında, patronların çıkarı uzamasındadır. İşçiler parasız eğitim, sağlık, ulaşım hizmeti isterler. Patronlar ise, bu hizmetleri para karşılığında işçilere satmayı isterler. Demek ki siyaset, ortak çıkarlara sahip insanların bir araya gelip, kendi çıkarları doğrultusunda giriştikleri geniş faaliyetin adıdır.
Bugün işçilerin büyük çoğunluğu siyasete uzak duruyor. Patronlar ise siyasetten hiçbir zaman uzak durmazlar. Patronlar, kendi planlarını hayata geçirmek amacıyla siyaset yaparlar. Meselâ, kıdem tazminatının kaldırılması için hükümete baskı yapar ve kendi çıkarları doğrultusunda yasalar çıkartılması için bastırırlar. Bu amaçla farklı siyasi partileri desteklerler. İthalatçı bir şirketin patronu doların değeri düşsün, gümrük vergileri indirilsin ve böylece daha çok para kazansın isterken, ihracatçı şirketin patronu dolar yükselsin diye siyaset yapar. Küçük işyerlerinin sahibi patronlar, yabancı şirketlerle rekabet edemediği için gümrük vergilerinin artırılmasını, Çin gibi ülkelerden mal ithal edilmemesini isterler. Silah üreten patronlar, dünyanın sürekli çalkantı ve çatışma içinde olmasını isterler ki, bu silahları satabilsinler ve kârlarını büyütsünler. Bu amaçla, bir sürü yerde bizzat çatışmaları kışkırtır ve bu yönde siyaset yaparlar. Ancak rekabet halinde olan ve kendi çıkarları için siyaset güden patronlar, işçilerin haklarına el koymak söz konusu olunca tek vücut olurlar.
Farklı patron gruplarının hizmetinde olan rakip siyasetçiler, kendi savundukları politikaların “ülke çıkarına” hizmet ettiğini iddia ederler. Oysa insanların sınıflara bölündüğü, patronların sömürdüğü, işçilerin ise sömürüldüğü kapitalist toplumda herkesin çıkarına olan bir siyaset yoktur, olamaz. İşçilerin sömürülmesine karşı çıkmayan, eşitliği savunmayan, bu uğurda kapitalizme karşı mücadele vermeyen her parti, gerçekte patronların siyasetini yapıyor demektir. Bu temelde baktığımızda AKP, CHP ve MHP gibi partilerin patronların düzenini savunan partiler olduğunu görürüz. Ama bu partiler ve onların siyasetçileri dürüstçe “biz işçilerin sömürülmesiyle ayakta duran kapitalizmi savunuyoruz” demezler. Çünkü bu durumda emekçi halkı kandıramazlar.
İşçiler, eğer emeklerine ve haklarına sahip çıkmak istiyorlarsa elbette siyaset yapmalıdırlar. Ama işçilerin siyaseti patronların siyasetinden tamamen farklı olmalıdır. Öncelikle bu siyaset, işçilerin ve yoksulların çıkarları ve ihtiyaçları doğrultusunda talepler ileri sürmelidir. İşçiler, kendi çıkarları için siyaset yapacaklarsa, bu kesinlikle patronlardan bağımsız bir siyaset olmalıdır. Dolayısıyla işçilerin patronlardan bağımsız örgütleri ve partileri olmalıdır. İşçilerle patronların siyasetinin temel bir farklılığının altını da çizmek lazım: İşçilerin siyaseti, asla patronların siyaseti gibi yalan dolan üzerine kurulu değildir. Zira işçi ve emekçilerin siyaseti, zaten toplumun yoksul çoğunluğunun çıkarlarını savunur. İşçilerin siyasetinin yalan söylemeye ve kitleleri aldatmaya ihtiyacı yoktur.
Tüm dünyanın patronları ve onların politikacıları, işçiler birlik olmasın ve kendi siyasetlerini yapmasın diye uğraşırlar. O zaman biz işçilere düşen görev, bu uğraşı boşa çıkartmaktır. Kapitalist toplumda siyasetin dışında kalmak diye bir şey yoktur. Kendi siyasetimizi gütmek için, yani kendi sınıf çıkarlarımızı savunmak için işçi örgütlerinde birleşelim!
Kıdem Tazminatı ve İbraname
İşçiye Zam Zulmü
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
Son Eklenenler
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...
- Türkiye’de siyasal gelişmelerin hızlandığı, her bakımdan zorlu, her bakımdan ağır bir süreçten geçiyoruz. İşçi ve emekçiler, emekliler, gençler olarak enflasyonun hız kesmesini, hayat pahalılığının son bulmasını, geçim derdinin hafiflemesini...
- Sosyal medya platformlarında her gün yeni bir trend beliriyor, insanlar yeni bir akımın peşinden koşturuluyor. Dün “lokma dünyası”, yakın zamanda “Dubai çikolatası” peşinde koşan insanlar, yarın farklı bir yiyecek ya da akımla tüketim sarmalına...
- Toplumun itirazının güçlenmesi, işçi sınıfının kendi talepleriyle, kendi örgütleriyle, kendi mücadele yöntemleriyle sahneye çıkmasıyla mümkün olabilir. Bunun yolu işçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütlülüğünün, bilinç düzeyinin ve dolayısıyla...