“Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
...Üstümüze yapışmış yoksulluk
kapı kapı dolaşan şey açlık değil de nedir?
Çocuklarımızın gülümsemelerine yapışan bu burukluk
yaşamın zindanı değil de nedir?
Şöyle ayağını bir güzel uzatamadan
saatlerce vida sıkarken yahut tarlada çapa yaparken
kurduğun hayaller yaşamın kıyısına ne kadar yakın?
Bir düşün şu dünyadaki her şeye
kimdir bu demire şeklini veren?
kimdir koca binaları diken?
kimdir toprağı verimli hale getiren?
bu açlık bu fukaralık da neyin nesi?
bir bak etrafına senin gibi kaç tanesi!
Bir ekmeğin hesabını yapıyorsun da ne için?
Ömrün saatlerce aynı işi yaparak tükenirken,
Kıt kanaat geçinmeye çalışırken,
bu açlık, bu sefalet neden sana!
Cellât zehir ediyor yaşamını,
her gün kan akıtıyor fabrikanda
Dünyanın zenginliğini üreten eller!
bu toprak, bu yemişler, bu güzelim dünya hepimize
hepimize yeter.
Vakit “YETER!” demenin,
Kavgaya atılmanın,
Sıkıp yumruğunu,
cellâtların suratına vurmanın vaktidir.
“Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
...Bir seçim sürecinde daha burjuva siyasetçiler, yani patronların siyasi temsilcileri sahnedeler. Milyon dolarlık reklam kampanyaları eşliğinde, işçileri yalanlarına inandırmak için kapı kapı geziyorlar. İşçilere, emeklilere...