Buradasınız
Kenan Evren… Nihayet…
12 Eylül faşizminin cunta şefi Kenan Evren 9 Mayıs’ta, 98 yaşında öldü. Ellerinden binlerce devrimcinin kanı damlayan ve milyonlarca insanın ahını alan bu cellât, Türkiye’yi etkileri onlarca yıl sürecek karanlık bir döneme iten faşist darbenin lideriydi.
12 Eylül faşizmi altında, 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi, 50 kişinin cezası infaz edildi. 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti. 171 kişinin gözaltında işkenceden öldüğü belgelendi. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, 120 üniversite öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi. 31 gazeteci cezaevine girdi, 300 gazeteci saldırıya uğradı. Üç gazeteci silahlı saldırıda öldürüldü. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı, 39 ton gazete ve dergi imha edildi. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi, 14 kişi açlık grevinde öldü.
“12 Eylül askeri diktatörlüğü parlamenter işleyişi tamamen ortadan kaldırdı, işçi hareketinin tüm örgütlü güçlerini devlet terörüyle ezdi, devrimcilere ve sol örgütlere yönelik açık baskı ve şiddet politikasını egemen kıldı. (…) Cunta, sendikal hareketi tamamen dumura uğratacak, grev ve toplu sözleşmeleri yasaklayacak, işçi ücretlerini donduracak kararname ve uygulamaları yürürlüğe soktu. DİSK kapatıldı, malvarlığına el kondu. Türk-İş, askeri rejime boyun eğen korporatif bir sendikal örgütlenmeye indirgenmek koşuluyla açık bırakıldı. (…) 12 Eylül askeri faşist cuntası tüm yasama ve yürütme yetkisini tamamen kendi ellerine almıştı. «Anayasal düzeni koruma» gerekçesiyle iktidara el koyan generaller, bizzat kendileri mevcut Anayasayı bir kenara fırlatıp, yayımladıkları kararnameleri en «yüce» yasa katına yükselteceklerdi.” (Elif Çağlı, Bonapartizmden Faşizme)
Cuntacı generaller, kendi kontrollerinde oluşturdukları göstermelik Danışma Meclisi ile birlikte bir anayasa hazırladılar. Askeri cunta yönetimden çekildikten sonra da olağanüstü rejimin sürmesini sağlayacak şekilde tasarlanan bu anayasa, cuntacı generallerin uygulama ve eylemlerinden dolayı sorumlu tutulmalarını yasaklıyor, demokratik hakları ve özgürlükleri alabildiğine kısıtlıyordu.
“Yeni anayasa, askeri cuntanın başı Kenan Evren’i yedi yıl süreyle cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtma teklifiyle birlikte 7 Kasım 1982’dehalkoyuna sunulacak ve tüm örgütlülüğünü yitirerek atomize olmuş kitleler, tutuklanma ve işkence görme korkusu altında ezici bir çoğunlukla «evet» diyeceklerdi. Böylece askeri diktatörlüğün ürünü olan 1982 Anayasası ve Bonapartist rejimlerde görüldüğü üzere «halkoyuyla» devletin tepesine oturtulan başkanıyla, 12 Eylül rejiminin uzun bir dönem sürekliliği amaçlanmış oluyordu. Olağanüstü rejim biçim değiştirmiş olsa bile, bu amaca ulaşılacak ve takip eden süreçte yapılan seçimlerle, olağanüstü dönemin anayasası ve yürürlükteki kararnameleri altındasözde bir parlamenter işleyişe geçilecekti.” (Elif Çağlı,age)
Varlığını yıllar boyunca bu sözde parlamenter işleyiş altında devam ettiren 12 Eylül rejimi, işçi hareketinin ve sosyalist hareketin belini on yıllar boyunca doğrultamamasını garanti altına almayı hedefliyordu ve bunda önemli ölçüde başarılı oldu. 12 Eylül Anayasası bugün temel çerçevesiyle halen yürürlükte. Darbeci generallerin yargılanmasının önündeki anayasal engel 2012’de gerçekleştirilen referandumla ortadan kalkmış ve bunun ardından sadece hayatta kalan iki cuntacı general Evren ve Şahinkaya sanık sandalyesine oturtulmuştu. Ne var ki, söz konusu olan, 12 Eylül mağdurlarının, sosyalistlerin ve demokratların yükselen sesini bastırmak için yasak savma kabilinden bir yargılamaydı. Cuntacıların sorumlu oldukları ve her biri tek başına insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak yargılama konusu yapılması gereken binlerce cürüm, söz konusu davada ele alınmadı, dava konusu yapılmadı. “Asmayalım da besleyelim mi” diyerek onlarca fidanı idam sehpalarında sallandıran bu iki cellât, sadece, “devlet kuvvetleri aleyhine cürüm işlemek, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni iskata veya vazifesini yapmaktan mene cebren teşebbüs” suçundan yargılandı. Kendilerine müebbet hapis cezası verildi ama yaşları ve hastalıkları bahane edilerek tek bir gün bile cezaevine sokulmadılar. Sözde askeri rütbeleri sökülen Evren, Ankara GATA’da ağırlanıp son nefesini verdi.Devrimci işçi sınıfının hafızasına mıh gibi çakılan faşist cellâtların başı Evren böylece nihayet öldü, ama 12 Eylül’ün hesabı kapanmadı. O hesap ancak, işçi sınıfının yükselteceği mücadeleyle, faşist darbenin perde arkasındaki sorumlusu olan sermayeden sorularak kapanacak.
marksist.net sitesinden alınmıştır.
İnsan mı bunlar?
Kapitalizmde Sağlığın Adı Para!
Kaynak:
- Çorlu Tren Katliamı Davası Sonuçlandı: “Üst Düzey Sorumlular da Yargılanmalı”
- İş Cinayetlerine, Düşük Ücretlere, Sendikal Baskılara Karşı Eylemler
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Sağlık Çalışanlarından Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem
- Ücret Gasplarına, Düşük Ücretlere ve Baskılara Karşı Mücadeleler Sürüyor
- 2024: Emeklilere Zulüm Yılı
- İşçiler Hak Gasplarına Karşı Mücadele Ediyor, Kazanıyor
- Tahsin İncirci Yaşamını Yitirdi, Besteleri Yaşayacak
- Faruk Türkoğlu Sonsuzluğa Uğurlandı
- “Emekli Boş Durmasın, Çalışsın Diyenlerdir” Bu Toplumun Sırtına Yük!
- 84 Yaşında Bir İnsan Neden İş Arar?
- Sendikal Baskılar Mücadeleyle Aşılıyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Çıkışsızlık Sarmalındaki Gençler
- İş Kazaları Kader Ya da Fıtrat Olamaz
- Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu Kuruldu
- Sel Gider Kum Kalır
- İlet’ten İliç’e Mükellefiyetten Bugüne
- Bizim Çocuklarımız Onlar
- “Eşimle Birlikte Kahvaltı Ancak Yıllık İzinde”
Son Eklenenler
- DİSK, 3 Mayısta Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Ankara’daki merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’in enflasyon sepetindeki maddelerin fiyat listesini 2 yıla yakın bir...
- Geçenlerde yeğenimle sohbet ederken “kolajenlerin içerisinde en kalitelisi hangisi bilgin var mı?” diye sordu. Ben de doğal olarak “bir sağlık sorunun mu var, neden kolajen kullanma gereği duyuyorsun?” diye sordum. O da yarı utanarak “hep güzel...
- Dünya genelinde yoksulluk ve baskılar büyüyor, emperyalist savaşın alevleri gün geçtikçe yayılıyor. Kapitalist sömürü düzeninin yarattığı sorunlar, krizler derinleşiyor. İşçi sınıfı ise kapitalist sömürüye karşı mücadele etmekten, birlik olup...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı, ekonomik yıkımın bedelini ödemek istemediklerini haykırdı. Sendikaların ve demokratik kitle...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...
- 2021 yılı sonunda Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte MESEM’e (Mesleki Eğitim Merkezleri) kayıtlı kişi sayısında patlama yaşandı. Bugün MESEM’e kayıtlı, 300 bini ise 18 yaşından küçük, 1,5 milyon öğrenci var. MESEM’lerin daha...
- Bizler Gebze’den işçi ve öğrenciler olarak 1 Mayıs yaklaşırken sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Birçoğumuz 1 Mayıs’ı UİD-DER’in geçen sene Uğur Mumcu Kültür Merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs etkinliği ile tanıdık. Bu tanışma...