Buradasınız
Kapitalizmde Sağlığın Adı Para!
Ankara’dan bir sağlık işçisi
Zemine Baygül, eşi Hayrullah Baygül’ü 301 işçinin öldüğü Soma maden katliamında yitirdi. Baygül çiftinin oğulları Enes’in 11 aylıkken kalbi durmuştu. Kalp tekrar çalıştırılsa da beynin oksijensiz kalması sonucu beyin fonksiyonlarının bir kısmını yitirmiş ve yatağa bağımlı kalmıştı. Baba Hayrullah Baygül başka yollar arasa da iş bulamamış ve oğlunun tedavi masrafları için madene girmek zorunda kalmıştı. Katliamda yaşamını yitirince eşini ve oğlunu bu mücadelede yalnız bırakmıştı. Zemine Baygül eşinin acısını unutamadan oğlu Enes’i de kaybetti. Mayıs ayı başında boğazı tıkanan Enes hava yolu yetersizliğini engelleyecek sağlık malzemelerinin eksikliği yüzünden yaşamını kaybetti. Çünkü Enes’in tedavisi için gerekli malzemeler SGK tarafından karşılanmıyor. Zemine Baygül eşinden kalan maaşla bu malzemeleri karşılamaya çalıştı, oğlunu yaşatmak için uğraştı. Fakat hükümetin politikaları yüzünden bu mücadelesinde başarılı olamadı.
Kapitalist sistem devam ettikçe Zemine Baygül’ün yaşadıkları münferit bir örnek olarak kalmayacak. Basına yansıdıkça daha çok gündemimize girse de aslında her gün yüzlerce benzer vaka yaşanıyor. AKP hükümeti ile daha da azgınlaşan neo-liberal politikalarla SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredildi. Burjuvazinin propagandasını yaptığı gibi işçi ve emekçiler kısa bir zaman için ilaç ve muayene sırası beklemediler. Sağlık sisteminde güzel reformlar yapıldığını düşündüler. Ama kazın ayağının öyle olmadığını zamanla yaşadıklarından tecrübe ettiler. Sözde ilaç sırası beklemiyor, dilediğimiz hastanede muayene olabiliyoruz ama muayene sonucunda hastaneden çıkarken ve eczaneye ilaç almaya gittiğimizde bizlere çıkartılan faturaların miktarı her geçen gün katlanarak artıyor. Başta 3-5 lira ödediğimiz ilaç katkı payları şimdilerde 100 lirayı buluyor. Bu nedenle ilacı reçete ile almaktan vazgeçip etiket fiyatı ile almaya başladık. Ama bunun da bir “çözümünü” bulan devlet katkı paylarını alabilmek için birçok ilacın reçetesiz satışını yasakladı. Böylelikle ilacı alabilmemiz için katkı payını ödemek zorunda kalacağız. Üstüne üstlük hastanede attığımız her adım için alınan katkı payları ödediğimiz miktarın katlanarak artmasına neden oluyor.
Sistemik hastalıkları olan ya da tedavisi uzun süren hastalıklarla yaşamak zorunda olan hastalar tedavilerini yarım bırakmak zorunda kalıyorlar. Katkı paylarının akıl almazlığı bir tarafa bir de üniversite hastanelerinde alınan “yatak parası” adı altında otelcilik hizmeti bedeli var. Her üniversite hastanesinin kendi inisiyatifi ile belirlediği yatak paraları özel oda dışında da alınıyor. Hasta yatışı yapılırken masrafların bir kısmını ödemek zorunda bırakılan hastalar taburcu edilirken masrafları ödeyemezlerse rehin alınıyorlar, taburcu edilmiyorlar. Çareyi, parayı ödemeden kaçmakta bulan hastaların bir dahaki hastane başvurusunda bu durumları SGK’nın elektronik sisteminde çıkıyor. Hangi hastaneye giderlerse gitsinler o parayı ödemeden tedavi olamıyorlar. Ya da tedaviden vazgeçip hastalıkları ile baş başa kalıyorlar. Üstelik bu hastalar SGK primleri yatan hastalar. Primleri yatmayanları varın siz düşünün!
Sözde devlet güvencesinde sağlık sigortaları olan ve “tedavi” olmak üzere hastanelere giden işçiler ve aileleri tedavi için gerekli pek çok malzemeyi kendileri satın almak zorunda kalıyorlar. İşçileri sefalet ücretlerine mahkûm eden hükümet, sağlık hizmetlerinin kapsamını daraltarak tedaviyi neredeyse imkânsız hale getiriyor. Ameliyat malzemeleri, kronik hastalıklar için gerekli sağlık malzemeleri ve ilaçlar karşılanmadan yeterli sağlık hizmeti verilmiş olmuyor. İşçi sınıfına dönük bu saldırılar can alıyor. Küçük Enes’in başına gelenler on binlerce bebeğin, gencin, kadının, erkeğin başına geliyor.
2012’de çıkan GSS yasası ile SGK’lılar ve onların bakmakla yükümlü olduğu kişiler dışında kalanlar GSS primi ödemek zorunda bırakıldı. SGK’nın kapsamı daraltılıyor, ödediği tedavi masrafları azaltılınca işçiler bilinçli bir biçimde özel sağlık sigortalarına yönlendiriliyor. Böylelikle hem sağlığın tamamen paralı hale getirilmesi planlanıyor hem de SGK fonları özel sermayeye aktarılıyor.
Kapitalizm denince akla ilk gelen şey paraysa bunun en çıplak ve gözlerden gizlenemeyen hali sağlık sektöründeki yansımasıdır. Kapitalizmde yoksul emekçiler sağlıklarını, canlarını kaybederken, paranın egemenliğine dayanan bu sistemde dertlerine çare bulamıyorlar. Bu yüzden işçiler canları ve sağlıkları için ama aynı zamanda yaşanılacak bir dünya için kapitalizme karşı mücadeleye katılmak zorundadırlar.
Kenan Evren… Nihayet…
Soma’nın Kömürü Katilleri Yakacak!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- Bugün milyarlarca insan kapitalizmin yarattığı pek çok sorunla cebelleşiyor. İşsizlik, yoksulluk, iklim krizi, göç krizi, emperyalist savaşlar… Dünya üzerinde yaklaşık 300 milyon göçmen var. Türkiye’de Amerika’da, İspanya’da İngiltere’de ve daha...
- Geçtiğimiz günlerde Asya’nın en zengin ailesi olan Ambaniler’in Martta başlayan 4 aylık düğün maratonunda 250 milyon dolar harcadıklarına dair bir haber okudum. Mukesh Ambani’nin oğlu Anant’ın evlendirildiği şatafatlı düğüne dünyanın her yerinden...
- İstanbul 112 Ambulans çalışanları ve SES İstanbul Şubeleri, 26 Temmuz Cuma günü Avrupa İl Ambulans Servisi Başhekimliği binası önünde, yaşanan sorunlara çözüm bulunması talebiyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasına 112...
- Otoriter, faşist rejimlerin iktidarda olduğu dönemlerde toplumsal değerler aşındırılır, insanlar yalnızlaştırılır, bencillik ve bireycilik daha fazla öne çıkar. Zulme ve haksızlığa karşı çıkmak aptalca, kişisel çıkarları ön planda tutmak, bunun için...
- Kemal Türkler anılırken yaşadığı dönemle ve mücadele arkadaşlarıyla, sınıf mücadelesinde elde ettikleri kazanımlarla anılıyor. Bize öyle önemli bir miras bırakmış ki katledilişinin 44. senesinde bizler onu hâlâ aramızda ve kavgamızda hissediyoruz....
- İstanbul Çatalca’da bulunan, sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş et ürünleri üretimi yapılan Polonez’de baskılar ve hukuksuzluklar artıyor, işçiler de sendikal haklarına sahip çıkmaya devam ediyor. Tekgıda-İş Sendikasının yeterli çoğunluğu sağlayarak...
- Siyasi iktidar Türkiye’nin dört bir yanını maden şirketlerine peşkeş çekmeye devam ediyor. Son olarak Emsa Enerji ve Madencilik şirketi Tokat’ta 30’dan fazla köyün yaylası ve su havzası olan Sorhun Obasında altın aramak için sondaj çalışmalarına...
- Sermaye sınıfının sendika düşmanlığına ve ücret gasplarına karşı işçilerin ve emekçilerin mücadeleleri sürüyor. İstanbul Çatalca’da Polonez işçileri patronun sendika düşmanlığına karşı direnişe geçti. Şişli Belediyesi işçileri ücretlerinin eksiksiz...
- “Fabrikadaki çoğu kadın 600-700 işçiye haklarının ellerinden gideceğini anlattığımızda protestoya katılmayı tereddütsüz kabul ettiler. Fabrikada sendikasız işçi yoktu. Kadınlar erkeklerden daha bilinçliydi. Sınıfsal olarak da meseleyi biliyorlardı....
- Başka dilde bir şarkı söylendiğinde sözlerini anlamayız. Yine de şarkıda akan hisler yüreğimize kolaylıkla işler. Elbette müziğin gücü ve evrenselliğidir bu. Ancak esas güç, egemenlerin ne yaparlarsa yapsınlar önüne geçemeyecekleri duygudaşlık...
- DİSK’in kurucusu, Maden-İş’in Genel Başkanı, Türkiye işçi sınıfının unutulmaz önderi Kemal Türkler, katledilişinin 44’üncü yılında Topkapı Mezarlığındaki mezarı başında anıldı. 22 Temmuzda gerçekleştirilen anmaya DİSK’e bağlı sendikaların üye ve...
- Türkiye işçi hareketinin yükselişe geçtiği 1960-1980 arası dönemi düşündüğümüzde bu yükselişe büyük katkısı olan Maden-İş geleneğini ve Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler’i anmamak olmaz. Kemal Türkler, bu dönemin sembolü haline gelmiş isimlerden...
- Kemal Türkler… DİSK’in kurucusu, Maden-İş’in unutulmaz önderi… Dürüst, namuslu ve yüreği işçi sınıfından yana atan bir sendikacı… Katledilişinin 44. yıldönümünde büyük işçi önderi Kemal Türkler'i saygıyla anıyoruz.