Buradasınız
Meğer Bizim Patron Ne Kadar İyi Bir Adammış!
Tuzla’dan bir metal işçisi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Bir metal fabrikasında yeni işe başlamıştım. Ortama ve fabrikaya alışmam kısa sürmedi. Bir süre çalıştıktan sonra paydos saatine yarım saat varken usta yanıma geldi ve akşam iş çıkışı yemekhanenin önüne gelmemi söyledi. Ben de merak edip sordum, “hayırdır usta?” diye. Usta patronun bize mangal ziyafeti verdiğini söyledi. Ben de merak ettim “hayırdır inşallah” diyerek.
Yemekhanenin önüne vardığımda mangalın kokusunu alabiliyordum. Yemekhaneye girdiğimde tüm işçiler ekmek arası yapılmış köfteleri yemeye başlamıştı bile. Ben de ekmeğimi ve ayranımı aldım, geçip yemeye başladım. Kısa bir süre sonra tüm işçiler ekmeklerini yediler. Fabrikanın müdürü yanında iki işçiyle birlikte gelerek patronun birazdan geleceğini ve bir konuşma yapacağını söyledi. Elindeki üç tane paleti üst üste koyarak kürsü şeklini verdi. Ben iyiden iyiye meraklanmıştım, “ne oluyor acaba?” diye düşünerek.
Kısa bir süre sonra patron gelerek kürsüye çıktı. Mikrofonu aldı ve konuşmaya başladı. “Arkadaşlar bildiğiniz gibi geçen hafta bir facia atlattık. Fabrikamızda yangın çıktı. Ama sonuç ne oldu? İşçi arkadaşlarımızın fedakârlığı sayesinde yangın çabucak kontrol altına alındı ve büyümeden söndürüldü. 12 arkadaşımız zehirlenerek hastaneye kaldırıldı. Ama olsun hepimiz işsiz kalmaktan kurtulduk. Hem arkadaşlarımızın durumu da çok iyi, hepsi taburcu oldu.” Olaylar yavaş yavaş kafamda şekillenmeye başlamıştı. Daha öncesinden işçi arkadaşlarım konuşurken kulak misafiri olmuştum. Arkadaşlarım “biz adamın fabrikasını kurtardık, ödül beklerken adam bize bir teşekkür bile etmedi” diyordu. Demek ki bu patronun kulağına da gitmiş ve işçileri kandırmak için bu mangalı organize etmişti. Neyse, patron yangının söndürülmesinde iğne ucu kadar emeği olan herkesin arka tarafa toplanmasını istedi. Yaklaşık kırk, elli kişilik bir grup patronun arkasına toplandı. Patron onlara dönerek “maşallah, maşallah hepsi de genç delikanlı insanlar. Size nasıl teşekkür edeceğimizi bilemiyorum. Sadece ben değil tüm işçi arkadaşlarınızın da size teşekkür etmesi gerekiyor. Bu fabrika sadece benim değil hepimizin. Ben bir kişi ile başladım. Şimdi bakıyorum da gözlerinize, pırıl pırıl gözlerle bana bakan 800 kişiyiz. Bu benim için büyük bir onurdur.” İşçiler yavaş yavaş patronun istediği kıvama gelmişti. İşçiler ortalama bin lira alırken fabrikanın cirosunun milyonlarca lira olduğunu söylüyordu eski işçiler. Bu fabrikanın neresi hepimizin demeden edemiyorum kendime. Ama doğru hepimizin! Fabrikadaki işleri yapmak bizim, paralarını almak da patroncuğumuzun işi. Tam o anda bir alkış kopuverdi arka taraflardan bir yerden. Bütün işçiler patronun verdiği gazla avuçları patlayıncaya kadar alkışlamaya başladılar. Herhalde patron işçileri kandırabildiğine daha emin olmamıştı ki devam etti; “arkadaşlar bakın Avrupa ülkelerine, onlar zarar ederken biz kâr ediyoruz, neden?” işçiler anlamsız gözlerle yüzüne bakmaya başladılar. Yine kendi cevabını kendisi verdi: “Çünkü onlar kapitalizmde yaşıyorlar. Yaptıkları tek şey işçilerin sırtından yükselmek. Ama biz öyle miyiz? Biz işçilerimizle birlikte yükselmeye çalışıyoruz. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.”
O bunları söylerken benim ağzım açık kaldı. Yanımdaki makinede çalışan işçiyle sohbet ederken işçinin söyledikleri geldi aklıma. İşçi, on iki senedir orada çalıştığını, patronun küçücük bir atölyeden iki koca fabrika yaptığını ama işçilerin hakkını hiçbir zaman tam vermediğini söylüyor ve “iyi bir iş bulup da çıksam” diyordu. Ben bunları düşünürken patron konuşmaya devam ediyordu: “Şimdi ben bu arkadaşlara milyarlarca lira versem almazlar biliyorum. Çünkü onlar bunu para için yapmadı. Onlar bunu bu fabrikanın benim olduğu kadar kendilerinin de olduğunu bildikleri için yaptı. Onun için sizden bu arkadaşlarınız için kocaman bir alkış istiyorum.” Bu sefer ıslıklar eşliğinde avuçları patlayıncaya kadar alkışladılar. Tam biz yemekhaneden çıkarken patron tekrar durdurdu ve bir şey söylemeyi unuttuğunu söyledi. “Arkadaşlar size çam sakızı çoban armağanı bir hediye yaptırdım. Çıkarken arkadaşlar size verecekler.” Yeni bir alkış daha patladı. Bu sefer daha coşkulu oldu. Hepimiz merak ediyorduk. Acaba patronumuz bize ne hediye yaptırmış. Tam çıkış kapısına doğru bir poşet tutuşturdular elimize. Poşette birer tane gömlek vardı. Gömlekleri aldık servislere binerek evlerimize gittik.
Ben eve geldikten sonra oturup düşündüm. Patron işçileri nasıl da kandırdı. Bir mangal ve bir gömlek ile nasıl da emek hırsızlığının üstünü kapattı. Bu fabrika hepimizin diyor ama ne hikmetse sadece lafta kalıyor. Onlar son model arabalarla gezerken aybaşını nasıl getireceğim diye düşünen biz değil miyiz? Bu fabrika hepimizinse biz neden son model arabalarla dolaşmıyoruz da, bir yere gideceğiz diye itiş kakış halk otobüslerinde gidiyoruz. Ertesi gün işbaşı yaptığımda daha iki üç gün öncesine kadar patron işçilerin hakkını vermiyor diyen işçi tam tersi konuşmaya başlamıştı. Artık “bizim patronumuz ne kadar iyi bir insan, bakın adama, meğer unutmamış bizim yaptığımız iyiliği” diye konuşuyordu. Maalesef bütün işçiler patronun bu oyununa kanmışlardı. Bilinçsiz bir işçi olsam o konuşmadan ve işçilerin anlattıklarından sonra ben de “meğer bizim patron ne kadar iyi bir adammış. Yok yok bu adam adam değil, bir melek” demeye başlardım herhalde. Ama ben o melek maskesi takmaya çalışan patronun gerçek yüzünü görebiliyorum. Fabrikada sırf iş çıksın ve kâr etsin diye eli alçıda olan ve eli sargılı olan işçileri çalıştıran yine bizim patronumuz. Bu yalanlarına kanmayalım. Ne kadar iyi görünürlerse görünsünler benim patronumun da, sizin patronunuzun da tek derdinin bizim sırtımızdan büyümek olduğunu unutmayalım. Tabii bunu yaparken bizi kandırıp, fabrikayı ve patronun işini kendi işimizmiş gibi sahiplenmemizi de iyi sağlıyorlar vesselam.
- Emekliliği Kim Bitirdi?
- Servis mi Eziyet mi?
- Yamyam Fareler Gibi Olmamak İçin…
- “Keşke Bizim de Bahçeli Bir Evimiz Olsaydı”
- “Polonez İşçileri Kazanmış”
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Düşük Ücret Dayatmasına Karşı Örgütlü Mücadeleye
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- Her Şeyin İçinde ve Her Şeyin Dışındayız
- Her Şey Karşıtıyla Vardır
- Çocuklar Öldürülmesin Şeker de Yiyebilsinler
- Bu Cesareti Nereden Alıyorlar?
- İlk Adımlarını Direnişte Atan, “Eylem” Adını Alan Çocuklarımız
- “Kim Uğraşacak Şimdi” Deme, Aradığın Çözüm Sende…
- “Hayal Vergisi” de İster misin?
Son Eklenenler
- Maraş ve Hatay başta olmak üzere 11 şehirde çok büyük yıkım yaratan, yaklaşık yüz bin insanın hayatını kaybettiği, on binlerce insanın yaralandığı, milyonlarca insanın yaşamının derinden etkilendiği 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti....
- Siyasi iktidarın ekonomi politikalarının hedefi belli: Ekonomik yıkımın bedelini işçi ve emekçilere ödetmek, on milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin açlığa talim etmesi pahasına sermayeyi dizginsizce büyütmeye devam etmek. Soygunun, talanın...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda depremlerin yarattığı yıkımın, ortaya saçılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve boş vermişliğin hesabı sorulmadı. Siyasi gelişmelerle, yaratılan yapay gündemlerle yaşanan felaketin...
- İzmir Büyükşehir Belediyesinde 158 işçinin ücretsiz izne çıkarılması üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 1, 2, 3 ve 9 No’lu Şubeleri 3 Şubatta direnişe başladı. Sosyal-İş Sendikasının örgütlendiği Turkcell Global Bilgi’nin Siirt Şubesinde 4 işçi...
- Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin 2’nci yılında Kadıköy İskelesi önünde anma programı düzenledi. 2 Şubatta düzenlenen anmada “Rant Uğruna Ölenlerin Hesabını Sormaya Geldik! Susmak İhanettir, Hesap Sormak Görevdir!” yazılı...
- Çalıştığım işyerinde 60 yaşlarında bir abiyle sohbet ediyorduk. “Ne zaman emekli olacaksın?” diye sordu. “60 yaşında emekli olacağım” dedim. “Ooo senin işin çok zor yahu, o yaşa kadar çalışılır mı?” dedi. “Ama sen de emeklisin, hâlâ çalışıyorsun”...
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...
- Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) fabrikasında işçiler, 2024 Eylül ayından bu yana süren toplu sözleşme sürecinde, ücret ve sosyal haklarda anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Sabah...
- Bazen gün ağarmadan, bir bardak çay bile içmeden, bir tabak yemek yemeden yeri geldiğinde hoş bir sohbeti yarıda bırakarak gözümüz sürekli saatte, servis bekleriz. Hastanede, okulda, düğünde, misafirlikte bile bir telaşımız oluyor, işyerinin...
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...
- İngiltere’nin başkenti Londra’nın meydanlarında aylardır emekçilerin barış talebi yankılanıyor. 18 Ocak Cumartesi günü, Filistin halkıyla dayanışma kapsamında Londra’da düzenlenen 24. ulusal gösteriye on binlerce kişi katıldı. Sırbistan'da...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında 219 gündür grevde olan işçiler, 24 Ocakta Payas Belediyesi önünde eylem yaptılar. 20 Haziranda greve çıkan işçiler, grevlerinin 217. gününde de fabrikanın önünden yürüyüş yaparak yolu...