Buradasınız
Kurtuluşumuzun ilk kıvılcımını yakan: 8 Mart
Gebze’den bir hizmet işçisi
Merhaba arkadaşlar,
8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Gününü adına yaraşır bir şekilde kutladık. Mektubuma başlamadan önce tüm emekçi kadınların bu mücadele gününü kutlarım. Ayrıca biz işçi-emekçi kadınlara yönelik böylesine anlamlı bir program hazırladıkları için, UİD-DER’de emeği geçen bütün arkadaşlara sonsuz teşekkürlerimi gönderiyorum.
Program akışı boyunca bütün dikkatimiz biz işçilerin gerçek tarihine yoğunlaştı. Yaşadığımız dünyanın gerçek yüzü, şiirleşen acılar ve sevinçlerimiz, yanık türkülerimiz, anlatamadıklarımızı anlatıyordu. Coşkumuzun, umutlarımızın doruğa çıktığı dolu dolu bir gün geçirdik. Bugün gücümüzün, birlikteliğimizin, samimiyetimizin, paylaşımlarımızın var olduğunu bir kez daha anladık. Gördük ki, birbirimize daha da kenetlenmeliyiz, bunu en derinden hissettik. Yemeğinden, içeceğinden tutun da her şey kardeşliğin, en önemlisi de örgütlü olduğumuzda neleri başardığımızın birer göstergesidir. Sınıf kürsüsünden dile getirilen duygular, düşünceler biz işçi kadınların mücadele alanlarında ne kadar da önemli yerlerinin olduğuna işaret etmekteydi. Çünkü ister kadın ister erkek olsun bizleri doğuran, büyüten yine kadınlardır. Tek vücut, tek yürek olduğumuz halayımızda omuz omuza mücadele dolu türkülerle halaya durduk, hep birlikte eğlendik.
8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Gününün televizyonlardan anlatıldığı gibi sıradan bir Dünya Kadınlar Günü olmadığını ve 129 kadın işçinin kanıyla kazanılmış bir mücadele günü olduğunu UİD-DER’in bin bir emekle hazırlanmış etkinliği sayesinde bir kez daha bilince çıkarttık. Bu yüzden savaşların, açlığın, işsizliğin ve sefalet koşullarının egemen olduğu böylesi bir dünyada belki de kurtuluşumuzun ilk kıvılcımı olacak 8 Martları adına yaraşır bir şekilde kadınıyla, erkeğiyle beraber karşılamalıyız.
Bu etkinlikten çıkardığım ders şu oldu: Kadınıyla erkeğiyle biz işçilerin iliğimize kadar sömürüldüğümüz böylesi bir dünyada, kadın olarak bir kat daha fazla sorun yaşıyoruz. Kadınların hayatlarına şöyle bir baktığımızda, yaşadıklarını tüm yönüyle görmüş olacağız. Örneğin iş hayatında hemen hemen hepimiz kadın olmamızdan kaynaklı haksızlıklara, tacizlere uğruyoruz. Günün 12 hatta bazen 16 saati çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Ev hayatında ise kadının görevi; çocuk doğurmak, onu büyütmek ve ev işleri yapmaktır. Kapitalist sistemin yaratmış olduğu bu çifte sömürü sistemi biz işçi-emekçi kadınların yaşamlarını çekilmez kılıyor. Kadın olarak bu dünyaya geldiğimize bin pişman ediyor bizi. Hele hele Türkiye’de bir de Kürt kadınıysanız, ulusal ezilmişlik de buna ekleniyor ve ezilmişlik bir kat daha artıyor. İşyerlerimizde, mahallerimizde, okullarımızda yani yaşadığımız her alanda kadınıyla-erkeğiyle ezilen bir halk olmanın ıstıraplarını da yüreğimizde ve yaşamımızda en derininden hissediyoruz.
Televizyonlar, dergiler, gazeteler ve benzeri yayın organları sayesinde patronlar, kadınıyla-erkeğiyle kocaman bir aile olan biz işçi sınıfını kendi bataklıklarının meşruluğuna o kadar iyi ikna ediyorlar ki, böylece beyinlerimize hükmediyorlar. Örgütlenmemizin, bir araya gelmemizin yollarını dikenli tellerle kapatıyorlar. Kâr dümenini döndürmek için, bizleri din, dil, ırk, renk, cinsiyet temelinde bölerek birbirimize düşman ettiklerini biliyoruz. Bu yüzden kadınıyla-erkeğiyle mücadele edip, canlarımız uğruna kazandığımız haklarımıza, mücadele günlerimize sahip çıkmalıyız. Hayatı üreten, güzelleştiren, yaşatan, erkeklerle beraber kadın işçilerdir. Bin bir emekle yaratılan güzellikleri sömüren, tüketen, dünyayı ve insanlığı yok etmeye çalışansa patron sınıfıdır. İşte burada burjuva kadın ile işçi kadın arasında da net bir ayrım ortaya çıkar.
Biz emekçi kadınlar, haklarını arayan sınıf kardeşlerimizden ayrı düşmemeli, mücadeleye girişen eşlerimize, çocuklarımıza engel olmamalı, o mücadeleye bizler de var gücümüzle katılmalıyız. Örgütsüz, dağınık ve bilinçsiz insanların kendilerini bu bataklıktan kurtaracaklarını düşünemiyorum. Dünyamız ve insanlık gittikçe bir yok oluşa sürükleniyor. Kadınıyla-erkeğiyle çocuğuyla biz işçiler savaşların, açlığın, işsizliğin, sefaletin kucağına itiliyoruz. Dünyaya bir avuç büyük patron hükmediyor, oysa biz işçiler milyarlarla ifade ediliyoruz. İnsanlığın kurtuluşu, biz işçilerin kimsenin cinsine, ırkına, dinine, rengine bakmadan birlik ve beraberlik içinde vereceği mücadeleyle mümkün olacaktır.
Etkinlik sonrasında hep bir ağızdan haykırdığımız sloganlarımızda dediğimiz gibi:
Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
Kadınsız Devrim Olmaz, Kadın Devrim Yapmadan Kurtulmaz!
Suçlu kim?
Son Eklenenler
- UİD-DER’li işçiler, grevlerinin 9. gününde Mersen işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor! Yaşasın Sınıf Dayanışması!” pankartı arkasında grev çadırına yürüyen UİD-DER’li işçiler hep birlikte “Yaşasın Sınıf...
- Emekçi kadın kardeşimiz, nasılsın? Pek sorulmaz nasıl olduğumuz, neler hissettiğimiz ve en önemlisi ne istediğimiz. Bu düzende bir rol biçilmiştir biz emekçi kadınlara ve ona uygun davranmamız, rolümüzü iyi oynamamız beklenir bizden. Hem de öyle...
- Bizler kamuda çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. 1 Mayıs yaklaşırken içimizdeki heyecan ve umutla bir araya geldik ve sağlık emekçileri olarak “neler talep ediyoruz?” diye konuştuk. Kadınların oldukça yoğun çalıştığı bir sektörde olmamıza rağmen...
- Sorunlarımız her geçen gün katmerlenerek büyüyor. Mutfak masrafları, faturalar, barınma sorunu, düşük ücretler… Ama yalnızca sorunları sıralamakla bir yere varamayız. Yaşadığımız sorunları çözüme kavuşturmak için öncelikle sorunun kaynağını...
- Mersin Çevre Platformu, MIP AŞ’nin limanı genişletmek amacıyla Atatürk Parkını kapatmasını Özgür Çocuk Parkında basın açıklaması ile protesto etti. Mersin halkı, şehir merkezinde bulunan Atatürk Parkının MIP A.Ş tarafından liman genişletme...
- 28 Nisan birçok ülkede iş kazalarında ve meslek hastalıklarında yaşamını yitirmiş işçileri anma günü olarak kabul edilmiş durumda. İlk defa Kanada Kamu Çalışanları Sendikası (CUPE), 1984’te kendi üyeleri için 28 Nisanı Yas Günü olarak ilan etti. Bir...
- ABD’nin New York şehrindeki Columbia Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı Filistin halkıyla dayanışma eylemleri ülke çapındaki diğer üniversitelere de yayılarak büyüyor. ABD’nin 22 eyaletinde 40’tan fazla kampüste öğrenciler aynı taleplerle...
- Aralık 2023’te iktidara gelen faşist Javier Milei ve hükümeti, kemer sıkma politikalarıyla krizin faturasını Arjantinli emekçilerin sırtına yıkmaya devam ediyor. İktidara geldiği günden bu yana birçok protesto gösterisiyle Milei hükümetine...
- İşçi sınıfının kadınları olarak birçok sorun yaşıyoruz ve bu 1 Mayıs’ta bizim de yükselteceğimiz taleplerimiz var. Sohbetimiz sırasında emekçi kadın kardeşlerimiz hangi taleplerle 1 Mayıs’a katılacaklarını anlattılar.
- Bizler bir grup petrokimya işçisiyiz. Tüm sınıf kardeşlerimizi 1 Mayıs’ın birlik, mücadele ve dayanışma coşkusuyla selamlıyoruz.
- İşçilerin sendikalaşma hakkı, ücretleri patronlar tarafından gasp edilirken bu duruma itiraz eden, hakkını arayan işçiler cezalandırılıyor, darp ediliyor. Ancak saldırılara, baskılara boyun eğmeyen işçiler mücadeleyi sürdürüyor. İstanbul Finans...
- Tekirdağ Çorlu’da 8 Temmuz 2018’de meydana gelen tren katliamında 7’si çocuk 25 kişi yaşamını yitirmiş, 300’den fazla kişi yaralanmıştı. Katliama ilişkin davanın karar duruşması 25 Nisanda Çorlu Halk Eğitim Merkezi’ne kurulan 1. Ağır Ceza...
- Emekçi kadınlar olarak hayatın her alanında çeşitli sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sistem bizi sokakta katledip, savaşlarda öldürüyor. Emeğimiz yok sayılıp hayatımız değersizleştiriliyor. Bizler işçi sınıfının kadınlarıyız, ellerimizdeki hünerle...