Buradasınız
Eee Bu Kadarı da Fazla Artık, Biz HAYIR Diyoruz!
Gebze’den bir petrokimya işçisi
Hepinize inançla, umutla, cesaretle, sevgiyle “Hayır”lı günler dileyerek başlamak istiyorum. İşyerimizde, mahallemizde, minibüste anlayacağınız her yerde referandum tartışmaları son hızda devam ediyor. Kimileri evet kimileri hayır diyor. Benim anlatacağım maceralı gün ise şöyle başladı. İşyerinde sürekli ve düzenli olarak ağır kaldırıp indirmekten omuzum tutuldu, doktora gittim. Bir takım testlerden sonra doktor fizik tedavi yaptırmam gerektiğini söyledi. Her gün hastaneye minibüsle gidip geliyorum. Bizim buralarda minibüs yolculukları bayağı canlıdır. Kavgalar, itiş kakışlar anlayacağınız balık istifi bir ulaşım sistemi. Yolculuk esnasında sözlü atışmalar, güncel sohbetler, kavgalar bolca. Fizik tedaviye gideceğim gün de böyleydi.
Yolculardan bir amca “istikrar için evet demeliyiz” deyince, genç bir kadın “15 yıldır hep aynı şeyler söyleniyor, ne istikrarı, kimin istikrarı? Ben fabrikada çalışıyorum, aldığım ücretle zor geçiniyorum. Böyle istikrar istemiyorum” deyip saydırdı. Amca biraz bozuldu. “Türkiye düşmanlarla çevrili içerde ve dışarıda” deyince başka bir amca “ee etme bulma dünyası, tek adamın yöneteceği bir Türkiye istemiyorum” dedikten sonra, minibüs neden evet neden hayır tartışmalarıyla epeyce şenlendi.
Şoför “arkadaşlar ileride çevirme var. Kimliklerinizi çıkarın vakit kaybetmeyelim” dedi. Hararetli tartışmalar tık diye kesildi. Minibüste bir mırıldanma, homurdanma “yine mi ya” sesleri. Arkadan bir ses “her gün sabah akşam iki kere kimlik kontrolü, artık hepimizi yakından tanıyor memurlar” deyince gülüşmeler oldu. Aslında ağlanacak halimize güldük. Baskıya alıştırılıyoruz. “Beka” denilen şey bu olsa gerek. Sabah akşam kimlik kontrolü, istikrar sürsün diyedir her halde!
Hastane durağına gelmiştim. Minibüsten indim ve hastaneye yürüdüm. Fizik tedavi bölümüne geçtim, bir baktım ki benim birkaç sene önce çalıştığım fabrikadan arkadaşlar da tedavi için oradalar. Kimisinin kolu kalkmıyor, kimisi yürüyemiyor, kimisi ise boynunu çeviremiyor. Anlayacağınız fabrikadan ayrıldıktan sonra görüşemediğim arkadaşlarla fizik tedavi merkezinde buluşmuş olduk. Birçok şeyin yanında rahatsızlıklarımız üzerine de konuştuk. İçlerinden biri “fazla mesaiye fazla kaldım, hep aynı hareketleri yapmaktan artık kolumu kaldıramıyorum, çalışamıyorum, sonumuz ne olur bilmiyorum” dedi. Bir diğer kadın işçi ise “ben her gün 50 kiloluk süpürgeyi taşıdım, sonuç bu” dedi. Bu ablada bel fıtığı boyun fıtığı ve omurilikte kayma vardı. Bazıları da bir süre önce iş kazası geçirmiş. Çok yoğun bir bölüm fizik tedavi bölümü, boşalan yataklara geçebilmek için işçiler sırada bekliyor. Hastaneyi bizim fabrikadaki bakım atölyesine benzettim, bir farkla, hastane çok kalabalık ve sıra çok. Bunca referandum tartışmasının ortasında fizik tedavi bölümü bana neden HAYIR demem gerektiğini bir kez daha gösterdi.
Bu sistemde insana değer verilmiyor, işçiye ise hiç değer verilmiyor. Biz üretiyoruz ama sefalet koşullarında biz yaşıyoruz. Uzun çalışmadan dolayı hastalanıyoruz. Sosyal hak yok, sağlık sistemi sorunlu. Demokratik haklarımız kısıtlandı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi şimdi de tek bir kişi her şey yönetmek istiyor. Eee bu kadarı da fazla artık! Bu nedenle ben HAYIR’lı bir iş yapmak için HAYIR diyorum.
HAYIR Demeyi Bilmek
Haklarımız İçin HAYIR!
Son Eklenenler
- İzmir Büyükşehir Belediyesinde 158 işçinin ücretsiz izne çıkarılması üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 1, 2, 3 ve 9 No’lu Şubeleri 3 Şubatta direnişe başladı. Sosyal-İş Sendikasının örgütlendiği Turkcell Global Bilgi’nin Siirt Şubesinde 4 işçi...
- Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin 2’nci yılında Kadıköy İskelesi önünde anma programı düzenledi. 2 Şubatta düzenlenen anmada “Rant Uğruna Ölenlerin Hesabını Sormaya Geldik! Susmak İhanettir, Hesap Sormak Görevdir!” yazılı...
- Çalıştığım işyerinde 60 yaşlarında bir abiyle sohbet ediyorduk. “Ne zaman emekli olacaksın?” diye sordu. “60 yaşında emekli olacağım” dedim. “Ooo senin işin çok zor yahu, o yaşa kadar çalışılır mı?” dedi. “Ama sen de emeklisin, hâlâ çalışıyorsun”...
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...
- Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kaynak Tekniği (Lincoln Electric) fabrikasında işçiler, 2024 Eylül ayından bu yana süren toplu sözleşme sürecinde, ücret ve sosyal haklarda anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Sabah...
- Bazen gün ağarmadan, bir bardak çay bile içmeden, bir tabak yemek yemeden yeri geldiğinde hoş bir sohbeti yarıda bırakarak gözümüz sürekli saatte, servis bekleriz. Hastanede, okulda, düğünde, misafirlikte bile bir telaşımız oluyor, işyerinin...
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...
- İngiltere’nin başkenti Londra’nın meydanlarında aylardır emekçilerin barış talebi yankılanıyor. 18 Ocak Cumartesi günü, Filistin halkıyla dayanışma kapsamında Londra’da düzenlenen 24. ulusal gösteriye on binlerce kişi katıldı. Sırbistan'da...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında 219 gündür grevde olan işçiler, 24 Ocakta Payas Belediyesi önünde eylem yaptılar. 20 Haziranda greve çıkan işçiler, grevlerinin 217. gününde de fabrikanın önünden yürüyüş yaparak yolu...
- İş güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve denetimsizlik sebebiyle iş kazaları yaşanmaya, işçiler iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Yakın tarihte yaşanan çeşitli iş kazaları ve bunlarla ilgili yayınlanan bilirkişi raporları patronların kâr hırsı...
- İşçi Dayanışması’nın ilk sayısı 2008 Nisan ayında yayın hayatına başlamıştı. Elbette çıkarken kardelenler gibi toprağında kök saldıktan sonra filiz vermişti. İşte o günden beridir 1 Mayıs meydanlarında kırmızı şapka ve önlüklerle gelincik tarlası...
- 24 Ocak 1980’de, sermaye sınıfının ortak talepleri doğrultusunda bir dizi ekonomik karar alınmıştı. Adına “yapısal dönüşüm programı” denilen bu kararların alınmasında IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist güçler, bu süre zarfında kurulan hükümetler,...