Buradasınız
Bu 1 Mayıs’ta Bir Eksik, Bin Fazlaydık!
İstanbul’dan bir işçi
Her birimiz kendi çocukluğumuzdan biliriz, bayram sevincini. Yarın sabah bayramsa, o gece heyecandan, sevinçten tavşan uykusu uyuruz. Kargalar uyanmadan biz uyanırız. Çocukluğumdan sonra, kendi sınıfımın tarihinin simge günlerinden biri olan 1 Mayıs’a uyanacağımız gece 1 Mayıs’a gidecek her işçi emekçi gibi, tavşan uykusu uyur, kargalardan evvel uyanırım her sene. Bu yılki 1 Mayıs’ta da her yıl olduğu gibi, aynı heyecan, sevinç ve coşkuyla yola çıktık, bahar sabahının hafiften ısıran havasında. Pırıl pırıl gençlerimizi, gelecek mücadelemizin umudu çocuklarımızı, yaşlı, genç ana-babaları, üç, dört kuşak yan yana, kol kola hep beraber 1 Mayıs’a giderken görmek, onlarla beraber olmak tarifsiz bir mutluluk, sınıfımıza sonsuz güvenle hep beraber o havayı solumak için düştük yollara.
Her birimiz farklı bölgelerden bir araya gelerek, 1 Mayıs alanına yürüdük, coşkuyla. Kortejimizin düzeni, disiplini, coşkusu dışarıdan bakan dost düşman tarafından görülüyordu. Alana girdiğimiz coşkumuzla alandan çıktık. Her bölgeye gidecek araçlar beklenirken, 1 Mayıs’ın tatlı yorgunluğunu atmak için kimimiz yeşillikler üzerinde, kimimiz tümsekler üzerine oturmuştu. Ben de bir tümseğe oturdum. Her halinden, giyiminden Dersimli olduğu belli olan ablamız da gelip az ilerime oturdu. Tümsekte oturduğumuz için o kalabalık UİD-DER ailesinin hepsini görebiliyorduk. Mücadele arkadaşımız, kavga yoldaşımız Gülferimizin annesini tanıyordum. Yandan kendisini izledim. Gözleri o kalabalığın üzerinde dolanıyordu. Gözlerinde keder de vardı, sevinç de. Kederi sevgili mücadele arkadaşımız Gülferimizin eksikliğindendi. Sevinciyse, yalnız olmadığını bildiği, sayısız oğlu ve kızı olarak gördüğü UİD-DER ailesinin varlığını yanında hissettiği içindi.
Bir arkadaşımız ablamıza çay getirdi. Diğer yanında oturana dönüp ana dilinde bir şeyler konuşarak çayı yanındakine vermek istedi. Sonra bana döndü, baktı aynı şekilde. Azıklarımızı paylaştık birbirimizle. Sonra bana “sen hangi taraftan geldin?” diye sordu. “Anadolu yakası” dedim. İçindeki kederi azaltmak için biriyle konuşmaya, paylaşmaya ihtiyacı olduğu her halinden belliydi. Başkalarıyla da paylaşmıştı anlaşılan. Ama yetmemişti. Yükünü biraz daha hafifletmek için anlatmak, paylaşmak istiyordu. Bir daha bana döndü, “sen Gülfer’i tanerdin” diye sordu. Sonra, “Gülfer benim kızımdır, ben annesiyim” dedi. Ben de “tanımaz olur muyum abla? Gülfer hem senin kızın, hem hepimizin kızı, hem de UİD-DER’in kızıdır” dedim. Biraz düşündü, çayından bir yudum aldı. Gözleri kalabalığın üzerinde dolandı. Gözlerinin kızını aradığı belliydi. Kızının o kalabalık içinde olmadığını aklı kabul etmiş olsa da, yüreği henüz kabullenmemişti. Oradaki tanıdığı, tanımadığı bütün kızlarımızı, oğullarımızı kendi evladı gibi sevdiğini görebiliyordum. Ana yüreği işte. Kendi doğurduğu evladını başka seviyor, her anada olduğu gibi. Gözlerinin buğulandığını fark ettim. Gözleri kalabalığın üzerinde dolandı bir süre. Sonra bana doğru dönerek, “hane Gülfer nerde? Gülfer yok” dedi. Ablamız geçen 1 Mayıs’ta kızının UİD-DER Kadın Komitesi kortejinin önünde, yanı başında duruşunu, sıcaklığını anımsıyor, ardındansa yüreğinin ta derininde Gülferimizin yokluğunun acısını yaşıyordu. Evet, hiçbir acı, aynı derinlikte sürmez. Fakat ablamızın o gün yüreğindeki derin keder, geç kapanan bir yaranın bir dokunuşta kanaması gibiydi. Zamanla farklılaşır, acı yerini özleme, hasrete, insanın kendi kendisiyle yâd etmesine bırakır. Her ana evlat acısını dindirmek için bir teselli bulur, birileriyle paylaşır. Ablamız bu konuda şanslı olanlardandır. UİD-DER gibi kocaman bir ailesi var çünkü. Ablamızın “hane Gülfer nerde? Gülfer yok” diyerek açığa vurduğu yüreğindeki yangını bir nebze olsun dindirebilmek için: “Abla, Gülfer aramızda değil, ama mücadelemizde, yüreğimizde her zaman olacak. Aynı şimdi aramızda olmayan, ömürlerinin sonuna kadar yüreğimizde olan mücadele arkadaşlarımız, kavga yoldaşlarımız gibi. Ne mutlu Gülfer gibi ömrünün sonuna dek mücadele içerisinde yer almış olanlara…” dedim. İşte hayat böyle, ne kadar yaşadığımız önemli değil, asıl olan hayat denen bu yolculukta, sınıfımızın bir neferi olarak göçüp gitmek bahtiyarlığına erişebilmekte diye düşündüm.
Bu 1 Mayıs’ta, UİD-DER Kadın Komitesinin kortejinin pankartını taşıyanlardan biri olan, sevgili mücadele arkadaşımız Gülferimiz fiziken aramızda yoktu. Ama o, sınıfına ve mücadele arkadaşlarına her daim gülen o iri kara gözleriyle hep yanımızdaydı. Gençlik günlerinden, hayatının baharında aramızdan ayrıldığı ana dek, sınıfının örgütlü ve bilinçli bir neferiydi. Mücadele örgütümüz UİD-DER’in bir aktivistiydi. Sınıfının tarihi, sınıf mücadelesinin uzun soluklu olduğu kendisine doğru biçimde kavratılmıştı. Kendisi de kendisine verilen emeklerin değerini bilmiş bir insandı. Okumuştu, sağlık işçisiydi. Ama sınıfının mücadelesini doğru yerde öğrenip kavradığı için, okumuşların burnu büyüklüğünden çok uzaktı. Mütevazı bir yapıya sahipti. Mücadele arkadaşlarına kadife yumuşaklığında davranırdı. Onu tanıyan her mücadele arkadaşı, onu iri kara gözleriyle, gür siyah saçları ve mücadelemizin bir neferi olarak hatırlayacaktır. Ama yas tutmaya da lüzum yok. Yüzlerce yeni Gülferler, Ayşeler, Ahmetler, Hasanlar vardı bu 1 Mayıs’ta aramızda. Pırıl pırıl, mücadeleye dört elle sarılan gençlerimiz. Sevgili Gülferimizi tanıyan tanımayan mücadele arkadaşları olarak, her birimiz mücadelemize yeni bir sınıf kardeşimizi kazandırdığımızda, o civan kızımız da rahat uyuyacaktır.
Bellum Omnium…
1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!
Son Eklenenler
- DİSK, 3 Mayısta Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Ankara’daki merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’in enflasyon sepetindeki maddelerin fiyat listesini 2 yıla yakın bir...
- Geçenlerde yeğenimle sohbet ederken “kolajenlerin içerisinde en kalitelisi hangisi bilgin var mı?” diye sordu. Ben de doğal olarak “bir sağlık sorunun mu var, neden kolajen kullanma gereği duyuyorsun?” diye sordum. O da yarı utanarak “hep güzel...
- Dünya genelinde yoksulluk ve baskılar büyüyor, emperyalist savaşın alevleri gün geçtikçe yayılıyor. Kapitalist sömürü düzeninin yarattığı sorunlar, krizler derinleşiyor. İşçi sınıfı ise kapitalist sömürüye karşı mücadele etmekten, birlik olup...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı, ekonomik yıkımın bedelini ödemek istemediklerini haykırdı. Sendikaların ve demokratik kitle...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...
- 2021 yılı sonunda Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte MESEM’e (Mesleki Eğitim Merkezleri) kayıtlı kişi sayısında patlama yaşandı. Bugün MESEM’e kayıtlı, 300 bini ise 18 yaşından küçük, 1,5 milyon öğrenci var. MESEM’lerin daha...
- Bizler Gebze’den işçi ve öğrenciler olarak 1 Mayıs yaklaşırken sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Birçoğumuz 1 Mayıs’ı UİD-DER’in geçen sene Uğur Mumcu Kültür Merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs etkinliği ile tanıdık. Bu tanışma...