Buradasınız
Satılan Şehir Hastaneleri ve Sağlık

Gündeme geldiği andan itibaren tartışmaların merkezinde olan ve pek çok açıdan sorunlar barındıran şehir hastaneleri, yine gündemde. Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yapılan şehir hastanelerinin en büyük yüklenicisi toplamda 9500 yatak kapasitesi ile Rönesans İşletme Hizmetleri Danışmanlık A.Ş. Fakat Rönesans Holding bu şirketini, Danimarka merkezli ISS’ye sattı. Yani şehir hastanelerini artık ISS işletecek.
Şehir Hastaneleri AKP iktidarı tarafından “sağlık alanında halka büyük hizmet” olarak sunuldu. Devasa binalar dikilerek daha kaliteli sağlık hizmeti sağlanacağı propaganda edildi. Yatak kapasitesiyle yalnızca yurt içine değil yurt dışından gelecek hastalara da hizmet verileceği ve bununla ülkeye gelir sağlanacağı söylendi. 90’lı yıllarda, sağlıkta özelleştirmenin önünü açmak maksadıyla bilinçli olarak aksatılan kamusal sağlık hizmetleri hatırlatılarak kuyrukların, sıra beklemenin, hijyenden yoksun koşulların son bulacağı iddia edildi, toplum aldatıldı.
Gerçekte hem niyet hem de sonuç bambaşkaydı. KÖİ ile yapılan şehir hastaneleri için devlet hastaneyi inşa edecek şirkete yer gösteriyor. Şirket yurt dışından bulduğu devlet garantili ucuz kredi ile hastaneyi yapıyor. Şirketin kredi aldığı uluslararası finans kuruluşuna borcunu ödememesi durumunda devletin borcu kapatacağı taahhüt ediliyor. En önemlisi, inşaatın maliyeti son derece yüksek tutularak devlet kaynaklarına çökülüyor. Yani bu yolla bütçe, işçi ve emekçilerin vergileri sermayeye aktarılıyor.
Devlet taahhütlü kredilerle ihaleyi kapan şirket hastaneyi cebinden beş kuruş çıkmadan yapmaya başlıyor. İnşaat aşamasında da teşvikler bitmiyor. Neredeyse bedava olan işçi maliyetleri de şirketlere verilen sigorta işveren payı ve çok çeşitli başka teşviklerle en dibe çekiliyor. İş güvenliği işçi sağlığı önlemleri, sağlıklı barınma koşulları, yemek patronlar tarafından maliyet, pranga, gereksiz harcama olarak görülüyor, “masraflar” en asgari düzeye çekiliyor. İnşaat bitip işletme faaliyete geçtiğinde ise devlet belli bir süreliğine şirketin kiracısı oluyor. Aynı zamanda bu sürede başta taahhüt edilen müşteri potansiyelinin yakalanamaması durumunda aradaki fark döviz kuru üzerinden devletin kasasından yani emekçilerin cebinden şirkete ödeniyor. Bununla da bitmiyor. Devlet laboratuvar ve görüntüleme benzeri hizmetleri şirketten satın alıyor. Temizlik, yemekhane, otopark, bilgi işlem hizmetlerinin parasını şirkete ayrıca ödüyor. Bitti mi? Hayır bitmedi. Hastane içindeki kantin ve restoranların işletmesi de şirkete ait. Bunun adı tam bir soygundur. Eğer bir şeye karşılığını ödemeden ya da ona emek harcamadan sahip oluyorsanız ki burada tam da bu oluyor, buna soygundan başka bir şey denmez!
Devletin hizmeti özel şirkete ihale etmesinden başlayarak sürecin nasıl işletildiğini “ticari sır” olduğu gerekçesiyle kamuoyu bilmiyor. Dolayısıyla Rönesans şirketine kira ve hizmet bedeli olarak ne kadar ödendiğini bilmediğimiz gibi bu şirketin ISS’ye hangi şartlarla devredildiğini de bilmiyoruz. Emekçiler bu soruyu yüksek sesle sormadığı sürece de kimsenin cevap verme niyeti yok. ISS şirketine satışı söz konusu olan şirketin hizmet alanı kamudur ve daha da önemlisi sağlıktır. Yani konu halkın parası ve sağlığıdır. Bu satış iki özel şirket arasında yapılıyor gibi düşünülemez. Şirkete kira ve hizmet bedeli adı altında ödenen paralar halkın parasıdır.
Siyasi iktidar, KÖİ ya da YİP (Yap İşlet Devret) ile yalnızca şehir hastaneleri değil yol, köprü, havaalanı, liman, maden ocağı inşaat ve işletmeciliğini özel şirketlere devrederek kamuoyunda 5’li çete olarak bilinen sermaye grubunu fütursuzca palazlandırdı. Yaratılmak istenen “halk sağlığı için çalışıyoruz” algısı tam bir yalan ve düzmecedir. Evet, gece gündüz çalışıyorlar ama bunu kendilerini ve bir avuç sermaye sahibini daha fazla zengin etmek için yapıyorlar.
Hem paramızı hem sağlığımızı hem de geleceğimizi çalıyorlar. Bu soyguna dur demek, emeğimize, geleceğimize sahip çıkmaktır, çarkı bozuk bu düzene dur demektir. Bunu yapacak gücümüz de irademiz de var.
AYEDAŞ İşçileri de Eylemlere Başladı!
- İşçiye Dinlenmek, Tatile Gitmek Çok Görülüyor!
- DİSK-AR: Ücretler Erirken, Vergi ve Enflasyon Yükü Katlanıyor
- Bu Bakanlar Neye Bakıyorlar!
- İktidarın Muhalefete Yönelik Saldırıları Protesto Edildi
- KESK: “KHK'lı İhraçlar Görevlerine İade Edilmelidir”
- Bu Düzende İşçiler Sağlıklı Yaşayamaz!
- Kozasından Çıkmaya Çalışan Kelebek ve Çocuklarımız
- Türkiye Genelinde 1 Eylül Dünya Barış Günü Eylemleri
- Meydanlarda Barış ve Demokrasi Talebi Yükseltildi
- Başka Bir Gezegen Gibi
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nden Barış Mitingi Çağrısı
- Omsa Metal Direnişiyle Dayanışma
- Hayat Pahalı Değil Ücretlerimiz Düşük!
- Derbide Yeni Sezon Yaklaşıyor!
- KESK’ten “Gazze’de Kıtlık Yaşanıyor” Protestosu
- Digel Tekstil İşçilerinin Hak ve Onur Mücadelesi Devam Ediyor
- 17 Ağustos Depreminin 26’ıncı Yılı: Deprem Değil Yağmacı Düzen Öldürüyor!
- Evrensel Gazetesine Silahlı Saldırı
- Vergi Sorunu
- Kötü Çalışma Koşullarına ve Sendikal Baskılara Karşı İşçiler Mücadele Ediyor
Son Eklenenler
- 2025-2026 eğitim-öğretim yılının başlamasıyla birlikte, öğrencilerin okul ve kırtasiye masraflarının artması Türkiye’nin birçok ilinde tepkiyle karşılandı. 5 Eylül’de İstanbul’dan Ankara’ya, Edirne’den İzmir’e birçok kentte Eğitim Sen öncülüğünde “...
- Kayyum yönetimindeki Van Büyükşehir Belediyesi tarafından işten atılan 223 işçinin işlerine geri dönme, İzmir Karşıyaka Belediyesi işçilerinin ücretleri için mücadelesi devam ediyor.
- Sonbahar geldi. Ama hâlâ yıllık izne veya tatile çıkmayan arkadaşlarımız, komşularımız ve yakınlarımız var. “Tatile gideyim, şöyle bir kafamı dinleyip koca bir yılın yorgunluğunu atayım” diyebilen insan sayısı her geçen gün azalıyor. Asgari...
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK’in araştırma birimi DİSK-AR tarafından hazırlanan “Enflasyon ve Artan Vergi Yükü” Raporu, 2025 yılının ilk 8 aylık döneminde işçilerin yaşadığı ücret kayıplarını gözler önüne serdi. Raporun sonuçları, 5...
- Her gün yeni bir gündemle uyanıyoruz. “İktidardakilerin dertleri ya da amaçları nedir, neyi hedefliyorlar” gibi sorular sormamız bile tuhaf oluyor. Güya bizi düşündüğünü, bizim için çalıştığını ileri süren iktidar sorunları büyütüyor, içinden...
- ABD’de geleneksel olarak her yıl Eylül’ün ilk Pazartesi günü kutlanan Emek Günü’nde, bu yıl da ülke genelinde yüz binlerce emekçinin katıldığı kitlesel eylemler düzenlendi. New York, Boston, Şikago başta olmak üzere birçok şehirde sokaklara çıkan...
- Afganistan’da on binlerce emekçi, 31 Ağustos gecesi derin bir acıya uyandı. Ülkenin doğusunda yer alan Kunar eyaletinde meydana gelen 6.0 büyüklüğündeki deprem, kısa sürede büyük bir yıkıma yol açtı. İlk belirlemelere göre en az 2200 kişi yaşamını...
- Düşük ücretler, iş güvenliği önlemlerinin alınmaması ve ağır çalışma koşulları nedeniyle işçilerin yaşadığı sorunlar büyüyor. Çalışma yaşamını düzenleyen yasalar yalnızca kâğıt üzerinde kalıyor, patronlar hiçbir yaptırıma maruz kalmadan hukuksuz...
- Sosyal medyaya, Türkiye’nin geleneksel sermaye kesimlerinin önde gelenlerinden olan bir annenin paylaşımı düştü.
- Birleşik Metal-İş ve Türk Metal sendikaları 4 Eylülde sendika genel merkezlerinde basın toplantıları yaparak TİS tekliflerini açıkladılar.
- Rejimin toplumsal muhalefeti sindirmeye yönelik saldırıları artarak sürüyor. 2 Eylülde İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP İstanbul 38. Olağan İl Kongresini iptal etti. İl Başkanı Özgür Çelik’i ve yönetimi görevden alarak yerine kayyum atadı.
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Ankara Adalet Bakanlığı önünde, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atılan emekçilerin görevlerine iade edilmesi talebiyle basın açıklaması düzenledi.
- Türkiye’de her yıl 3-9 Eylül tarihleri arası Halk Sağlığı Haftası olarak kutlanıyor. Sağlık Bakanlığı, Halk Sağlığı Haftasının amacını “halkın sağlığını korumak, geliştirmek, sağlık için risk oluşturan faktörlerle (bulaşıcı hastalıklar, çevresel...