Buradasınız
Geçmişten Bugüne Uçurum İnsanları
Ankara’dan emekli bir kadın işçi

Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor. İşyerinde birlikte çalıştığım bir ablamın yaşadığı sıkıntıları paylaşmak istedim sizlerle. “Uçurum İnsanları” 1900’lü yıllarda adeta uçurumun dibinde yaşanan hayatları anlatıyor. Bugün kapitalizmin en gelişmiş ama aynı zamanda yaşlanmış, çürümüş çağında işçi sınıfının yaşadıklarına baktığımızda patronlar sınıfının, işçilere reva gördüğü yaşamın değişmediğini görüyoruz.
Ablamız 60 yaşında pankreas kanseri, şeker hastası ve kalp hastası. Her ay, yurt dışından gelen 5 kür ilacını alması gerekiyor. Ama maalesef ilacın tek kürü 31 bin lira civarında. Bu ablamız günde 2 fabrikanın yemeğini dağıtıyor. Sabahtan gece 11’e kadar sağlıklı bir insanın bile dayanamayacağı koşullarda çalışıyor. Buna rağmen tek kür ilacını bile zar zor yaptırıyor. Tabi tamamını yaptıramayınca faydası olmuyor. Diğer yandan şekeri sürekli bir düşüyor, bir yükseliyor. Geçtiğimiz günlerde böyle bir durumda hastaneye yatışı yapıldı. 2 gün sonra işyerinden aramışlar, “böyle olmuyor, yerine idareten birini bulamıyoruz” demişler. Onlardan böyle şikâyetler gelince ablamız işten çıkarılma korkusuyla doktorla konuşup taburcu olmuş. Bizlerin hastalığı, sıkıntısı, derdi patronların hiçbirinin umurunda değil. Kendi işleri yürüsün de gerisi önemli değil!
Patronlar örgütlü olduğu için işçileri istedikleri gibi yönetebiliyorlar. Örgütsüz işçi kendini yalnız görüp ne yapacağını bilemiyor. Ablamızın yaşadığı sıkıntı aslında bireysel bir sıkıntı değil. Devlet patronlara teşvik üstüne teşvik verirken, işçiler sağlık hizmetinden bile faydalanamıyor. Kanser hastalarının, SMA’lı bebeklerin, çeşitli kronik hastalıklarla boğuşan emekçilerin ilaçları neden SGK tarafından karşılanmıyor? Çalışırken ödediğimiz vergiler bize hizmet sağlamıyor, emekliyken çalışmak zorunda kalıyoruz. Üstelik yine de geçinemiyor, ilaçlarımızın parasını ödeyebilmek için didinip duruyoruz. İşsizlik fonu patronlar tarafından yağmalanıyor, biz kullanamıyoruz. İşçiler ne kadar örgütlü olmuşlarsa o kadar hak almıştır tarihte. O yüzden de örgütlülüğümüzü güçlendirmekten başka çaremiz yok. “Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey” sloganımız hem yaşadığımız sıkıntıları hem de çözüm yolunu sunmuyor mu bize?
Böyle Gitmeyecek
Emekliye Hak Aramak da Yasak
- Geçmişten Bugüne Uçurum İnsanları
- Doğru Tarafta, İşçi Sınıfının Safındayım
- Emekçi Kadınlar ve Barış
- Gene Takmışsın Kırmızı Şapkayı, Greve mi Gidiyorsun?”
- “Çöpçü” Demek Hakaret mi?
- Gençlere Örgütlü Mücadele Deneyimi Aktarmak…
- “Kurt Ağladı, Biz de İnandık”
- “Gerekirse Grev de Yap!”
- Sınıfımızın Yaşlılarının Payına Ölüm Düşüyor
- “Sınıfsal Bir Tarafı Var mı?”
- Ana-Baba-Oğul UİD-DER Saflarında Yürüyenlere Selam Olsun
- Bu Kalp Nasıl Atmaya Devam Edecek?
- Egemenlerin Değil, Sınıfımızın Gözüyle Bakalım!
- “Kendini de Beni de Yaktın Celal!”
- Uğruna Mücadele Ettiğimiz Bizimdir
- Grev Çocukları
- “Felsefe Yapma Birader!”
- Şeytanla Dost Olunmaz!
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- “60 Bin Maaşla Çoban Bulunmuyor.” Yersen!
Son Eklenenler
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.
- Hüzünlüsün, biraz durgun, biraz da dalgınsın kardeşim./ Evet ve tabii olmadan, hayat zor bizim için./ Her gün, günün en aydınlık, en sıcak, en soğuk, en kıpır kıpır saatinde/ Kapanmak dört duvar arasına, esaret saatlerine mahkum ve mecbur olmak...
- Siyasi iktidarın “aile yılı” ilan ettiği 2025’te nice ailenin ocağına ateş düştü, düşmeye de devam ediyor. Ocak ayında meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği Kartalkaya’daki otel yangını felaketiyle başladı yeni yıl. Ama bu felaket ne ilkti...
- Bombalarla yerle bir edilen Gazze’de artık ne sokak kaldı ne okul ne hastane… Ölüm çok, açlık derin… Açlığın ne olduğunu bilenler, “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin” der. Çünkü açlık, insanın canının yavaş yavaş çekilmesidir, gözünün gördüğüne...
- İzmir Gaziemir Serbest Bölgede üretim yapan Digel Tekstil fabrikasında, sendikalı çalışmak istedikleri için işten atılan 15 işçinin direnişi devam ediyor. 14 Ağustosta TEKSİF Ege Bölge Temsilciliğinde, direnişçi işçiler ve sendika temsilcileri bir...
- İsrail devleti, Filistin halkına yönelik saldırılarını sürdürerek savaşın alevlerini büyütmeye devam ediyor. Dünyanın dört bir yanındaki işçi ve emekçiler ise emperyalist savaşa karşı öfkelerini dile getiriyor, savaşın ortasında kalan sınıf...
- Toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan, üreten, hizmet sağlayan, zenginlikleri var eden biz değil miyiz? Aynı sorunlarla boğuşan biz değil miyiz? Çürümeden, yozlaşmadan kurtulmak, nefes almak isteyen biz değil miyiz? Birbirimize ihtiyaç duyan biz...
- KESK, Ağustos ayının ilk haftasında alternatif TİS masası kurarak 2026-2027 Toplu Sözleşmesinde kamu emekçilerinin taleplerini duyurdu. İktidarın ilk zam teklifini açıkladığı gün Çalışma Bakanlığı önünde açıklama yaparak teklifi protesto etti. 13...
- İsrail devleti Filistin halkına yönelik saldırılarını her geçen gün arttırıyor. Filistin halkı yalnızca bombalarla, kurşunlarla değil abluka nedeniyle açlıkla da mücadele ediyor. Bölgede gıdaya erişim neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak İsrail...
- Sırbistan’da geçtiğimiz yıl Kasım ayında Novi Sad şehrindeki bir tren istasyonunda meydana gelen çökme sonucu 16 kişi hayatını kaybetmişti. Yolsuzluk ve ihmalin yol açtığı bu felaketin üzerinden 9 ay geçti, ancak öğrenciler ve işçilerin öfkesi...
- Geçtiğimiz ay Emekçi Kadın köşemizde, 1840’lı yıllarda Ignaz Semmelweis adlı genç bir doktorun annelerin hayatını kurtaran mücadelesine yer vermiştik. Zorluklara, engellere, baskılara rağmen doğru bildiği yolda yürüyerek kadınların ve bebeklerin...