Buradasınız
Okulumda İş Kazalarını ve Sebeplerini Anlattım
UİD-DER’li bir öğrenci
Marmara Üniversitesinde iktisat eğitimi gören bir öğrenci olarak başımdan geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Hocalarımız okulda ders çerçevesinde anlatılmak üzere bir sunum yapmamızı istediler. Son 10 yılın ekonomi politikalarını belli başlıklar altında değerlendirecektik. UİD-DER olarak başlatmış olduğumuz “İş Kazaları Kader Değildir! İş Cinayetlerini Durduralım’’ adlı kampanyamızla beraber birçok işçi ailesine ulaşmış, iş kazası geçirmiş işçilerle birebir sohbetler etmiştim. UİD-DER’li bir arkadaşınız olarak ben de okulumda kampanya sürecini ele alarak iş kazaları gerçekliğini dile getirmek istedim. Birkaç arkadaşımla beraber konumuzu “Büyüyen Sermaye ve Artan İş Kazaları” olarak belirledik.
Sermaye neye rağmen büyüyordu? Sermayenin büyümesi işçilerin hayatında ne gibi değişikliklere yol açmaktaydı? İş kazaları işçilerin suçu muydu? İş kazaları önlenebilir miydi? Bu sorulara cevap verecek şekilde hazırlanmış bir sunum metniyle beraber kürsüye çıktık ve anlatmaya başladık: “Her gün tersanelerden, madenlerden, fabrikalardan yüzlerce iş kazası haberi geliyor. Türkiye’de her ay ortalama 100 işçi iş kazalarına kurban gidiyor. İş kazalarında Avrupa‘da birinci, dünyada üçüncü sıradayız. Bu topraklarda her yıl 77.000 iş kazası meydana geliyor, binlerce işçi sakat kalıyor ve ölüyor. Son 10 yılda 10.723 işçi iş kazalarında hayatını kaybetmiş durumda. ILO araştırmalarına göre dünyada her 15 saniyede bir işçi, günde 6300 işçi ölüyor. Her yıl 2,3 milyondan fazla işçi, iş kazaları veya meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor. Kanserojen bir madde olan asbest (amyant) her yıl 100 bin işçinin hayatını çalıyor. Diğer kimyasallardan ve çeşitli maddelerden kaynaklı olarak 350 bin işçi ölüyor. 160 milyon işçi, yaptığı işten kaynaklı meslek hastalıkları nedeniyle acı çekiyor. İş kazalarında savaşlarda kaybedilen insan sayısından daha fazla sayıda işçi hayatını kaybetmektedir.” Bunları dile getirerek konumuza giriş yaptık ve kapitalizmin nasıl bir sistem olduğunu açıklayarak ilerledik. Kapitalizm açlığı, sefaleti, yoksulluğu, savaşları, iş kazalarını, meslek hastalıklarını sürekli olarak üreten bir sistemdir dedik.
AKP hükümetinin son 10 yıllık süreçte ortaya koyduğu ekonomik politikaları irdeledik. 2003’te sermayenin arzuları temelinde yeni bir İş Kanunu çıkartıldı. Güvencesizlik, belirli süreli iş sözleşmesi, ana işveren/alt-işveren (taşeron) uygulaması getirildi ve çalışma hayatının esnekleşmesi yasallaştırıldı. Esnek ve güvencesiz çalışma, özel sektörde olduğu kadar devlete ait işyerlerinde de hayata geçirildi. Özelleştirilen işyerlerinin büyük çoğunluğunda sendikalar tasfiye edildi. Özelleştirme kapsamına girmeyen işyerlerinde ise, kadrolu işçiliğin yerini 4-B/C tipi güvencesiz geçici süreli çalışma biçimleri aldı. AKP hükümeti, sosyal güvenlik alanında da işçi sınıfına ağır bir darbe indirerek 2008’de emeklilik yaşını (kadınlarda 58’den, erkeklerde 60’tan) 65’e çıkarttı. Ulusal İstihdam Stratejisi, kıdem tazminatının gaspı, SSGSS ve diğer saldırılar nedeniyle işçi sınıfının hep kaybettiğini vurgulayarak konumuzu sürdürdük.
Kapitalizmin krizlerinden bahsederken arkadaşlarımızdan bir soru geldi. Arkadaşımız krizle ilgili düşüncelerini dile getirerek sözlerine başladı ve “kriz dönemlerinde sermayenin büyümesini destekleyecek yapıda kararlar alınmalı, işçilerden alınan vergiler arttırılmalı, kamu harcamalarında kesintiye gidilmeli, dolayısıyla böylesi kriz dönemlerinde fatura işçilere kesilmelidir” dedi. “Nasıl olur da krizin faturası işçilere kesilemez?” diyerek sorusunu bitirdi. Kapitalizmin nasıl bir sistem olduğunu hatırlatma gereği duyarak soruyu cevapladık ve özet olarak şunları söyledik. “Krizler kapitalizmin doğasında vardır. Krizsiz bir kapitalizm düşünülemez. Uluslararası rekabet ve küresel ölçekte anarşik yapıya sahip, kâr güdüsüyle hareket eden bir sistemin aşırı üretim krizlerinin bedelini, her gün saatlerce çalışarak sefalet ücretine terk edilen işçilere ödetmek bu sisteme özgü bir davranıştır. Krizler gözünü kâr hırsı bürümüş patronların çocuklarıdır. İşçiler krizlerin faturasını ödemek istemediklerini Yunanistan’da, İspanya’da, Amerika’da ve dünyanın dört bir yanında haykırmaktadırlar. Elbet bir gün krizsiz bir dünya kurulacaktır” diyerek soruyu cevapladık ve sunumumuza devam ettik. İş kazarı işçilerin suçu mudur dedik ve açıkladık. İşveren örgütlerinin de itiraf ettiği gerçeklerden en önemlisi, iş kazalarının %98’inin, meslek hastalıklarının da %100’ünün önlenebilir oluşudur. Patronlar bu istatistikleri işgünü kaybını önleyebilmek ve maliyetleri aşağı çekebilmek için yapmaktadırlar. Ağır çalışma koşullarından, gece vardiyalarından, uzun çalışma saatlerinden, taşeronluk sisteminden, gerekli güvenlik önlemlerinin alınmamasından vb. ötürü iş kazaları yaşandığını dile getirmezler. Çünkü patronlar işçilerin hayatından ziyade üretimin sürekliliğini düşünürler. Bunları anlattıktan sonra, iş kazası geçirmiş ailelerle ve iş kazası geçirmiş işçilerle yapılmış röportajların bulunduğu bir de video izledik. Birçok arkadaşımız görüntüleri izleyemedi ve iş kazası gerçekliğine bu kadar yakından şahit olmanın vermiş olduğu şaşkınlık ve üzüntüyle dehşete düştüler. İş kazalarının, meslek hastalıklarının, açlığın, sefaletin, krizlerin, savaşların olmadığı bir dünya mümkündür. Böylesi bir dünyayı mümkün kılacak olan işçi sınıfının örgütlü mücadelesidir diyerek sunumumuza son verdik. Birçok arkadaşımızdan olumlu tepkiler aldık. İş kazaları üzerine sohbetler ettik.
İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır. İşçiler gün gelecek dünyayı kendileri için baştan yaratacaklardır. Dünyayı yaratan eller bir gün yöneteceklerdir. Karanlığı bir gün yırtacaktır işçilerin nasırlı elleri. Yeter ki örgütlenelim ve haykıralım tek bir ağızdan, YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!
Sendika İşçinin Sesi Olmalıdır!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar, sefalete mahkûm ettiği emeklilerin kamu bütçesine çok büyük bir yük olduğunu iddia ediyor, zam taleplerini görmezden geliyor. Örneğin AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi “EYT demek geleceğin kaynaklarını bugünden tüketmek...
- Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Türkiye’de iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin 2023 yılı istatistiklerini 4 Eylülde açıkladı. SGK’nın açıkladığı veriler ilk kez, İSİG Meclisi’nin açıkladığı iş cinayeti sayısını aştı. İSİG Meclisi verilerine göre...
- Sevgili işçi kardeşlerim ve işçi çocukları, söyleyeceklerimi bizim mahalledeki çocukların kendi ifadeleriyle yani olduğu gibi anlatacağım. Bu çocuklar yani benim onlara seslenişimle gençlerin istek ve taleplerini aşağıda okuyacaksınız. Gençlerle...
- Farklı sektörlerde çalışan bir grup genç UİD-DER’li işçi “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adıyla bir mini belgesel hazırlamış, belgesel UİD-DER Web TV’de yayınlamıştı. UİD-DER, filmleri belgesele konu olan işçi sınıfının...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet!” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 25 Eylülde İstanbul Saraçhane Parkında gerçekleşen işçi buluşmasına DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK yönetim kurulu...
- Türkiye’de işçi mücadelelerine yenileri eklenirken kazanımla sonuçlanan grev ve direnişler de oluyor. Bursa Kemalpaşa’da Eker Süt Ürünleri fabrikasında Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan 3 işçi 23 Eylülde fabrika önünde direnişe...
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi neticesinde yoksulluğun pençesindeki işçi ve emekçilerin öfkesi büyüyor. Sermaye sınıfı ve siyasi iktidar Orta Vadeli Programlarla işçi ve emekçilerin üzerindeki sömürüyü arttırıyor....
- DİSK Uluslararası İlişkiler Dairesi Müdürü Kıvanç Eliaçık tarafından kaleme alınan “Orta Doğu’da İşçiler ve Sendikal Hareket” kitabı geçtiğimiz aylarda NotaBene yayınlarından çıkmıştı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerine odaklanan, işçi...
- İran’ın Tabas kentinde bulunan bir kömür madeninde 21 Eylülde gaz sıkışması sonucu patlama gerçekleşti. Patlamada en az 51 işçi yaşamını yitirdi, 20’den fazla işçi yaralandı. Göçük altından henüz çıkarılamayan işçiler var. Başkent Tahran’ın 540...
- Son haftalarda ekranlarda ve sosyal medyada 21 Ağustosta kaybolan ve cansız bedeni çuvalla bir dereye atılmış halde bulunan Narin’le ilgili pek çok haber görüyoruz. Özellikle ilk günlerde Narin’in ağlayan annesine dair görüntüler durmaksızın...
- Gençlik yılları insanın kimlik edindiği, ayakları üzerinde durmaya başladığı yıllardır. Genç insan heyecan, enerji, coşku, duyarlılık ve değişim arzusuyla, geleceğe dair umutlarla doludur. Yaşanan her bir olay, edinilen her bir deneyim en canlı ve...
- Çelikler Holding’e ait Afşin-Elbistan Termik Santralinde çalışan 8 işçi ücretlerine zam yapılmasını istedikleri için 18 Ağustosta işten çıkarıldı. Arkadaşlarının işten atılmasına karşı iş bırakarak direniş başlatan işçiler de işten atma saldırısıyla...
- Rüzgârlar, bulutlar, ırmaklar, göklerde süzülen kuşlar, çiçekten çiçeğe konan arılar… sınır tanımazlar. Mesela Dicle ve Fırat ırmaklarını düşünelim. Mezopotamya’nın bu en büyük iki ırmağı Türkiye’de doğar, sınırları aşarak önce Suriye’ye uğrar,...