Buradasınız
Oylar Seçmemizi İstemediklerine!
Gazi Mahallesi’nden bir gıda işçisi
Seçim öncesindeyiz ve hemen herkes siyaset konuşuyor. Sermaye sınıfının partileri tartışma konularının vazgeçilmez unsuru oluyorlar. İnsanlar öyle savunuyorlar ki bu partileri, dersiniz meclise kendileri girecekler. Müthiş bir bilinç bulanıklığı var. Herkes birbirine “o ne yaptı, bu ne yapacak” diye soruyor. Soru çok doğru ama verilen cevaplar tam da burjuva partilerinin birbirlerine söyledikleri gibi. “Biz daha iyi yönetiyoruz” ya da “biz daha iyi yöneteceğiz”...
Evet, burjuva partiler (AKP, CHP, MHP vd.) sermaye iktidarının koltukları için yarışırken, biz işçileri ve emekçileri de kendi peşlerinden sürüklüyorlar. Aslında biraz düşünsek içine çekildiğimiz durumun bizim için hiçbir şey ifade etmediğini anlayacağız. Bize düşünme fırsatı vermeyen, sorgulama mekanizmamızı yok eden patronların medyası kendi sınıf çıkarları için çok iyi çalışıyor. Ve bizler de iyiden iyiye birbirimizi yiyoruz. Bırakalım bu kavgayı da kendi halimize bir bakalım.
Sermaye partilerinin marifetleri
Yıl 1999, DSP. Ecevit hükümeti sermayenin işine gelen emeklilik yasasını çıkarttı. Prim gün sayısı 5000 günden 7000 güne çıkartıldı. Emeklilik yaşı kadınlarda 58, erkeklerde ise 60’a çıkartıldı.
Yıl 2007, AKP. Erdoğan hükümeti. O da sermayenin işine gelen sağlıkta reform adı altında yasa çıkarttı. Prim gün sayısı 7000 günden kademeli olarak 9000 güne çıkartıldı. Emeklilik yaşı kadınlarda 64, erkeklerde ise 65’e çıkartıldı. Bu yasa karşısında sermaye bekçileri “bugün böyle bir şey yok, kademeli olarak artacak” diyerek tepkileri yatıştırmaya çalıştılar. Yasaya karşı çıkanları ortalığı karıştırmakla suçlayan hükümet yetkilileri bu yasayı da patronlara armağan ettiler.
Sağlık paralı hale geldi. Bugün muayene parası alınıyor. Üstelik de geriye dönük muayene borçlarımız varsa bu borçlarımızı ödemeden ilaç dahi alamıyoruz. Yüzlerce ilaç artık sağlık karnesiyle alınamıyor.
Yıl 2010, AKP. Erdoğan hükümeti yine “zor durumda” olan patronlar için torba yasa dedi. CHP ve MHP ise AKP’ye “seninle anlaşamıyoruz ama sınıfımızın çıkarları için sonuna kadar yanındayız” dediler. Ve bu yasa da meclisten evet oyu aldı.
Yıl: 2011
Yer: Meclis
Partiler: AKP, CHP, MHP
Görüşülen konu: Asgari ücret zammı.
Alınan karar: “Bu işçilere 1 yıl için 60 lira yeter de artar, aileleriyle diledikleri gibi harcasınlar” der gibi dalga geçilerek, komik bir zam yapıldı. Bu karar alınırken, bugün yoksulluğu ortadan kaldırma vaatlerinde bulunanlar, halkın iktidarını kuracağını söyleyenler, o günlerde mecliste yoktular galiba!
İşçi dostlarım. İnsan hayatı boyunca bir şeylere inanmak ister. Hele ki zor durumdaysa bu inanç iki katına çıkar. İçinde yaşadığımız bu sistem bir kâbus haline gelmiştir. Öyle ki iki yakamız bir araya gelmiyor. Biz işçiler çok zor durumdayız. Bizleri bu durumdan kurtaracak birilerine inanmak istiyoruz, ellerimizin farkında olmadan. Ama bakın biri çıkıyor, “Türkiye Büyüsün, İstikrar Sürsün” diyor. Türkiye, işçilerin cebine giren üç beş kuruşla büyüyemez değil mi! Ama patronların kasasına giren milyon dolarlarla bu büyüme gerçekleşebilir. Yani bu slogan biz işçilerin sorunlarını çözemeyeceğini açıkça ifade ediyor. Diğer taraftan “Halkın İktidarını Kuracağız” diyor biri kurtarıcı edasıyla. Hangi halktan bahsediyor? Cumhuriyet kurulduğundan bu yana muazzam ayrıcalıkları elinde bulunduran ve haksızlık karşısında ayağa kalkan emekçilere tüm acımasızlığıyla saldıran azınlık halktan mı? Yoksa bugün işsizlikle, yoksullukla boğuşmaktan yorulmuş bir “halktan mı” ve yahut ezilen Kürt halkından mı? Daha önce kurulan sözde “halk” iktidarlarından biliyoruz ki, bahsi geçen o halk biz değiliz. Dolayısıyla bu sloganda da bize ait hiçbir şey yok. Sorunlarımız artarak devam edecek.
Şimdi düşünelim. Neden bu yalancıların, ikiyüzlü insanların peşinden gidip onlar için birbirimize düşelim? Bu yalancıların yalanlarına kanmayalım. Biz bu düzen tarafından ezilen işçiler-emekçiler, Kürtler ve Aleviler olarak birbirimize sahip çıkmalıyız. Yanı başımızda ezilen Kürt halkının haklı taleplerine kulaklarımızı kapatamayız. İşte tüm bu nedenlerden ötürü bugün bu sorunların muhatabı olan ezilenlerin demokratik taleplerini mecliste dile getirecek adayları destekleyelim. Yıllardır sürüp giden bu sorunların karşısında düzen partilerinin oyununu bozalım!
- Bu Kandırmacalara Verilecek Cevabımız Var!
- İşçi Sınıfının Yareni Kim?
- Kapıldığımız Trendler ve Gerçek Sorunlarımız
- Her Yer Bizim Düzenimiz Olsun Diye
- Neden Bu Kadar Stresliyiz?
- “Beni Bırak, Gözünü Bebekten Ayırma Sakın”
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
Son Eklenenler
- İzmir Çiğli Belediyesine bağlı Çibel’de çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 17 Nisanda greve çıktı. İzmir Narlıdere Belediyesine bağlı Narbel’de de Genel-İş İzmir 4 No’lu Şube ile SODEMSEN arasında...
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...