Buradasınız
Patronların Yalanlarına Kanmayalım!
Kent Gıda fabrikasından bir işçi
Kapitalist sistemin içine girdiği kriz giderek daha da büyüyor. Patronlar sınıfı kendi krizinin faturasını işçi ve emekçilere çıkarmak istiyor. Her birimiz farklı farklı sektörlerde çok çeşitli saldırılara ve pervasızlıklara maruz kalıyoruz. Hayatımız krizden önce de güllük gülistanlık değildi. Ancak artan işten çıkarmalar, esnek çalıştırmalar, ücretsiz izinler, vardiya sayısının ikiye düşürülmesiyle uzayan çalışma saatleri, zaten çekilmez olan yaşamımızı iyiden iyiye katlanılmaz hale getirdi. Bütün bu yaşadıklarımıza bir de patronların oyunları, tezgâhları ekleniyor. Kent Gıda fabrikasında da bir süredir işten çıkarmalar devam ediyor ve işçiler türlü oyunlarla kıdem tazminatı vb. hakları verilmeksizin atılmak isteniyor.
Bildiğiniz gibi patronlar iş yasası uyarınca işçiye işten çıkartılacağını önceden bildirmek zorundalar. Bu bildirim süresi işçinin çalışma süresine bağlıdır. Buna “ihbar süresi” deniyor. Patron işçiye işten çıkartacağını önceden bildirmezse, çıkartırken ihbar süresi karşılığında ücret tutarını tazminat olarak ödemek zorundadır. Kent patronları da işten çıkartırken bizlere ihbar sürelerini ücretli izin olarak verdi. Yani 2 ay öncesinden işten çıkartılacağımızı bildirdi ve 2 aylığına ücretli izine çıkardı. Patronların temsilcileri şunu demeyi de unutmamışlardı: “Eğer işe iade davası açmazsanız sizlere ihbar tazminatınızı da ek olarak vereceğiz.” Böylece ağzımıza bir parmak bal çalarak, ücretli izinde olduğumuz 2 ay boyunca işe iade davası açmamamızı sağlamayı umuyorlardı.
Başlangıçta ne olduğunu pek anlamamıştık. Birçoğumuz 2 aylık ücretli iznin bitiminde işten atılır atılmaz işe iade davası açmayı düşünüyordu. Oysa bizim bilmediğimiz ama patronun çok iyi bildiği gibi, işten atıldığımızda işe iade davası açmamız mümkün olmayacaktı. Çünkü işe iade davası, işten atılacağımızın bize tebliğ edildiği tarihten sonraki 1 ay içinde açılmalıydı. Bu 1 aylık süre aşıldığından dava açma hakkımızı kaybediyorduk. Atılan arkadaşlarımızın birçoğu da dava açmak için 2 ayın dolmasını ve işten atılmanın gerçekleşmesini beklediğinden, işe iade davası açma haklarını kaybettiler.
Sonradan öğrendik ki, bu durum aslında patronların sıkça başvurduğu yollardan birisiymiş. Çünkü avukatların birçoğu ve hatta iş mahkemeleri, işe iade davasının başvuru tarihini, işten atılma tarihine göre belirliyordu. İşten atılan arkadaşlarımız da avukatlara gittiklerinde kendilerine, “işten atılmayı bekleyin, sonra dava açarız” denmiş. Halbuki Yargıtay kararları işten atılma tarihini değil, işten atılmanın işçiye bildirildiği tarihi (tebliğ tarihini) baz aldıklarından, işten atılma tarihine göre açılmış ve kazanılmış birçok dava sonradan Yargıtay tarafından bozuluyormuş. Bu şekilde dava açmış çok sayıda işçi arkadaşımız da hakkını alamadığı gibi patrona yüklü tazminatlar ödemek zorunda kalmış.
Böylece patronun neden bizi 2 ay ücretli izine çıkardığı ve işe iade davasıyla uğraşmamamızı telkin ettiği de anlaşılmış oldu. Dava açmayıp hakkımızı kaybedeceğimizi düşünüyorlardı. Nitekim atılan arkadaşlarımızın bir kısmı bu karışıklıktan dolayı dava açmadılar ve haklarını kaybettiler. Bunların arasında 14 yıl bu fabrikaya alınterini, sağlığını vermiş arkadaşlarımız var. Geri kalan kısmımız ise patronun bu oyununu bozarak işe iade davası açtık ve yüklü bir ceza ödemesini sağladık.
Çalıştığımız dönemlerde patronlar “emek en değerli şeydir”, “işçilerimiz bizler için çok değerlidir” masalını gevelerken, 14 yıllık işçi arkadaşlarımızı değersiz birer paçavraymış gibi kapının önüne koyuverdiler. Sadece kovmakla da yetinmediler, hakkımız olanı alamayalım diye de bu tür oyunlar tezgâhlamaktan geri durmadılar. İşte bu yüzden hangi sektörde olursak olalım bu deneyimleri ortaklaştırmalı, biraraya gelmeli ve mücadele etmeliyiz. Her sektörde patronlar, işçiler için yalan denizleri hazırlıyorlar. Bunlara kanmamak için bir arada durmaya, bilinçlenmeye ihtiyacımız var. İçinden geçtiğimiz süreç bizlere, her geçen gün mücadelenin kaçınılmazlığını gösteriyor. Gözlerimizi bu yana çevirmeli ve sıranın bize gelmesini beklemeyip şimdiden yürümekte olan mücadelenin parçası olmalıyız.
Dünyayı Sarsan On Gün!
Krize Karşı Örgütlü Mücadele!
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- Her Şeyin İçinde ve Her Şeyin Dışındayız
- Her Şey Karşıtıyla Vardır
- Çocuklar Öldürülmesin Şeker de Yiyebilsinler
- Bu Cesareti Nereden Alıyorlar?
- İlk Adımlarını Direnişte Atan, “Eylem” Adını Alan Çocuklarımız
- “Kim Uğraşacak Şimdi” Deme, Aradığın Çözüm Sende…
- “Hayal Vergisi” de İster misin?
- Bu Akşam Yemekte Tağşişli Gıda Var!
- “Bir Yemeklik Bamya”
- Kim Viral Olmalı?
- Sınıfına Ters Düşme!
- Asıl Hırsız Kim?
- Ruhumuzu Esir Alan Korkuyu Çıkarıp Atalım
- Konserve Yapmak Çözüm mü?
Son Eklenenler
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Rus yazar Tolstoy “acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın” der. Tolstoy’un bu ifadeleri özü itibariyle insanlaşmayı anlatır. İşçi sınıfı olarak, sömürücü efendilerden insanlık için insanlaşma...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER, sözünü İşçi Dayanışması’yla söylüyor. Kapitalist sömürüye, zorbalığa, ayrımcılığa, haksız savaşlara karşı işçi sınıfına sesleniyor ve diyor ki kurtuluş ellerinizde, birliğinizdedir.
- İşçi ve emekçiler pek çok ülkede 2024 yılını mücadeleyle kapattı, 2025’i mücadeleyle karşıladı. Kapitalist sömürü düzeninin yol açtığı sorunlar büyürken, buna karşı işçilerin mücadelesi ve dayanışması da güçleniyor. Emperyalist savaşın yayıldığı,...
- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Aralık ayı yıllık enflasyonunu yüzde 44,38, 12 aylık ortalama enflasyonu ise yüzde 58,51 olarak açıkladı. Kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaş artışında önemli bir faktör olan altı aylık enflasyon ise yüzde 15,75...
- Harb-İş Sendikası Eskişehir Şubesi, 3 Ocakta basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında kamu işçilerinin toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecine, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına ve Harb-İş üyesi işçilerin yaşadıkları ekonomik...
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...