Buradasınız
Patronlar Mücadele Eden İşçiye Neden Çamur Atıyor?

İşçileri daha çok çalıştırmak için hemen tüm patronlar, şu sözü ağızlarından düşürmezler: “Biz bir aileyiz!” Her bir işçiye “en güvendiğim çalışanım sensin. Kulağına kötü bir şey gelirse, hiç çekinme doğru bana gel” derler. Yani “işçiye ispiyonculuk yap, arkadaşlarını sat” derler. “Başını eğ işine bak, seni ödüllendireyim” derler. Patronlar, işçilerin iş dışında bir şeyle, meselâ siyasetle ilgilenmesini istemezler. Sendika ile ilgilenen işçiler var mı? Bir işçi derneğine giden işçiler var mı? İşçiler spor ve magazin gazetelerinin dışında başka gazete, işçi bülteni, dergi okuyorlar mı? İşte patronlar bu sorulara cevap ararlar.
İşçiler sessizce çalıştığı müddetçe patronlar için işler yolundadır. Sonra gün olur devran döner, o gıkını çıkarmadan çalışan, patronu gördüğünde iki büklüm duran işçiler, hakları için birer ikişer mücadele yoluna girerler. Kimi zamansa artık işçilerin canına tak eder ve toplu bir mücadele başlar. İşyerindeki baskılara, yasaklara, düşük ücretlere, uzayıp giden ve artık bıkkınlık veren çalışma saatlerine, sigorta primlerinin düşük yatırılmasına ya da hiç yatırılmamasına karşı işçiler arayışa girerler, birlik olmaya yönelirler. İşçiler artık eski işçiler değildir. İşte o zaman patronların düne kadar “aileyiz” dediği işçiler, birdenbire “nankör, hırsız, bölücü, terörist” oluverirler.
Patronlar, işçilerin verdiği mücadeleyi bölüp parçalamak için işçilere çamur atmaya başlarlar. Onları karalamak için yalanlara başvururlar. Radyolar, gazeteler, televizyonlar yalan söyleyerek işçilerin mücadelesini karalar. Patronlar, mücadele eden işçiler hakkında öyle ipe sapa gelmez şeyler söylerler ki, yıllarca yan yana çalışan işçiler, hakkını arayan arkadaşlarına karşı güvensizleşirler. Birbirlerine henüz yeteri kadar güvenmedikleri için açık açık sahiplenmezler arkadaşlarını. Böylece patronlar, hakkını arayan ve mücadele eden işçileri diğer işçilerden yalıtır ve sonra da işten atar.
İşçiler topluca mücadele ettiğinde ise, artık Ali’si, Ayşe’si, Veli’si, Recep’i değil işçilerin hepsi bölücü, terörist oluverir patronun gözünde. Meselâ mücadele eden Tekel işçileri hakkında o kadar çok yalan söylendi ki, diğer işçiler Tekel işçilerinin “yan gelip yattığına, kendi sırtlarından çok para kazandığına” inandılar, inandırıldılar.
Patronlar bu yalanları bilerek ve isteyerek yayarlar. Bakarlar ki işçiler birlikte davranıyor, kol kola girip bütün yapay ayrımları ortadan kaldırıyor, “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” diyorlar, hemen ateşlemeye hazır beklettikleri silahı doğrulturlar işçilere. Patronlar, birbirine karşı kışkırtmak için işçileri memleketlerine göre, mezheplerine göre, tuttukları futbol takımına göre ayırırlar. Bazı işçilere diğer arkadaşlarını kötülerler. “Aranızda sizi kışkırtanlar var, kışkırtıcılara inanmayın” derler. “Sizi kandırmışlar, siz onlara mı güveniyorsunuz? Hepsi yarın köpek gibi pişman olacak” derler. Ama birbirine güvenen, bilinçli olan, hakları için gerçek bir mücadele veren işçiler, bu oyunlara gelmezler.
Derken patronlar, işçileri topluca işten atarlar ve direnişe geçen işçilerin karşısına polisi ve jandarmayı dikiverirler. İşçiler, evlerinden daha çok zaman geçirdikleri fabrikanın dışında, işlerine dönme mücadelesi verirler. Fabrikayla aralarında şimdi polis vardır. Polis, hakkını arayan işçilere “gidin hakkınızı yasal yollarla arayın. Fabrikanın önünde beklemeyin. Eğer dağılıp gitmezseniz mülkiyet hakkını gasp ettiğiniz için sizi gözaltına almak zorundayız” deyiverir. İşçiler o gün polisin kime hizmet ettiğini yaşayarak öğrenirler. Hakkı yenen işçidir, polisi oraya çağıran patrondur. Haklı olan işçidir, haksızlığa karşı çıktığı için kendisine çamur atılan, polis baskısıyla karşılaşan işçidir.
Mücadele etmeye başlayan her işçi, patronların ve onların emrindeki hükümetlerin, polisin, mahkemelerin gerçek yüzünü mücadele içerisinde yaşayarak öğrenir. Patronların işçilerin mücadelesi karşısında nasıl da tahammülsüz olduğunu kavrar. Patronlar haksızlıklara karşı gelen işçilere çamur atarlar. Mücadeleye atılan işçiler patronların bu saldırılarını boşa çıkarmak için safları sıklaştırmalı, sadece örgütlü güçlerine ve işçi kardeşlerine güvenmelidirler.
İşçilerin Sordukları/18
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
Son Eklenenler
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/