Buradasınız
“Sağlık Çalışanlarının Sorunları” Semineri
Sefaköy’den bir radyoloji teknisyeni
21 Nisan Cumartesi günü Sefaköy temsilciliğimizde sağlık işçilerinin sorunlarını anlatan bir seminer düzenledik. Seminere hemşire, laborant, radyoloji teknikeri ve raportörü ve acil tıp teknisyeni arkadaşlar katıldı. İki bölümden oluşan seminerin, ilk bölümünde sağlık çalışanlarının sorunları ve hükümetin çıkartmaya çalıştığı yeni yasalarla hak saldırılarının devam edeceği anlatıldı. Bir sağlık işçisi olan sunucu arkadaşımız, çalışma koşullarının her geçen gün kötüye gittiğini, taşeronlaştırmayla beraber iş güvencesinin kalmadığını ve iş güvenliğinin de sağlanmadığını, kendi yaşadıklarından örnekleyerek anlattı. Seminerin ikinci bölümünde ise arkadaşlarımız sorular sordular. Bazı sorular şunlardı:
Radyoloji teknikeri işçi: Biz radyasyonla çalışıyoruz. Tehlikeli olduğu için senede bir ay şua iznimiz olmalı. Fakat bunu sadece devlet memurları kullanabiliyor. Bununla ilgili bir yasa var. Bu yasa özelde çalışanları da kapsıyor mu?
Sunucu: Bununla ilgili bir yasa var. Ama sadece devlet memurları için değil bütün radyoloji çalışanları için geçerli. Normal koşullarda, özel sektörde patronlara yasayı anlatıp şua iznini alabiliriz ya da dava açabiliriz. Bu tür haklar örgütlülüğün durumuna bağlı. Yani örgütlüysen, güçlüsün ve alırsın. Bu durumda da çalışma koşullarımızı düzeltmek için örgütlenmek zorundayız.
Bir laboratuar işçisi: İstanbul Üniversitesi’nin Çapa ve Cerrahpaşa hastanelerinde taşeronda çalışan yardımcı sağlık çalışanlarını çıkarıyorlar. Fakat temizlik gibi işleri yapanları atmıyorlar. Ne oldu da taşeronda çalışanları atmaya başladılar?
Sunucu: Röntgen, laboratuar, hemşire gibi işçileri atmalarının sebebi, bu işçilerin kamu çalışanı olmak için açmış olduğu davalardır. Kazanılan bu davalar sonucunda patron ceza ödemek zorunda kalacaktı. Hastane yönetimi bine yakın işçiyi kendi bünyesine aldı. Geriye kalanların faturası da yüksek geldiği için işten attılar. İşçiler orada dava açmaya devam ediyor. Bu durumun önünü kapatmak için işçileri işten atıyorlar.
Laboratuar işçisi: Peki biz bu sorunları nasıl çözeriz?
Sunucu: Bu sorunları sadece biz sağlık çalışanları yaşamıyoruz. Bugün bütün işçi sınıfı aynı sorunları yaşıyor. Yapacağımız en önemli şey bir örgütlülük yaratmaktır. Bunun için de yaptığımız çalışmaları çok ciddiye almamız lazım. Kamu çalışanları ya da özel sektördeki bütün işçilerin aynı çatı altında örgütlenmesi lazım. Çünkü yapılan saldırılar bütün işçileri kapsıyor.
Seminerimiz, işçilerin uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a katılım çağrısıyla sona erdi. Seminerden sonra gelen arkadaşlarımızla çaylar eşliğinde sohbetler edildi. Sohbetlerde örgütlenmek için geçmişteki işçi mücadelelerinden deneyimler konuşuldu.
Dayanışma
Son Eklenenler
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...
- Adnan Yücel, Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek şiirinde “saraylar, saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter” der. Yeryüzünde “aşkın” yani özgürlüğün, barışın, mutluluğun hâkim olacağı günler için ve o günlere kadar mücadelenin devam edeceğini...
- Bugün dünyanın pek çok yerinde savaş naraları yankılanıyor. Filistin, Ukrayna, Suriye, Lübnan, Yemen ve daha birçok ülkede emperyalist savaşların getirdiği yıkımlara, acılara, ölümlere tanık oluyoruz. Şimdilik televizyon ekranlarında, gazetelerde...
- Portekizli yazar Jose Saramago “Körlük” romanında toplumsal körlüğü, bu kitabın devamı olan “Görmek” romanında ise ezilenler gerçekleri görmeye başladıklarında neler olduğunu anlatır. “Körlük” romanı 1933-1974 yılları arasında Portekiz’de hüküm...