Buradasınız
Sendikaların Askeri Darbe ve OHAL Karşısındaki Tutumu

15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra hükümet olağanüstü hal (OHAL) ilan etti ve ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yönetmeye başladı. Toplumu dehşete sürükleyen askeri darbeye karşı açıklamalar yayınlayan sendika konfederasyonları, aynı zamanda OHAL konusuna da değiniyorlar. Ancak gerek Türk-İş gerekse Hak-İş üst yönetimi meseleye işçi sınıfının cephesinden değil, hükümetin cephesinden bakıyorlar.
Bir kere şu hususunun altını kalınca çizmek lazım: Başta 12 Eylül 1980 olmak üzere, askeri darbelerde en büyük bedeli ödeyen işçi sınıfıdır. İşçi sınıfının hakları için ayağa kalkmasını hazmedemeyen sermaye sınıfı (patronlar sınıfı), karanlık güçler eliyle önce toplumu kaosa sürüklemiş ve daha sonra da orduyu darbe yapması için işbaşına çağırmışlardır. 12 Eylül askeri darbesi işçi sınıfı mücadelesine ağır bir darbe vurmuş, işçilerin grev çadırları sökülmüş, tüm mücadeleci işçi örgütleri ve dernekleri kapatılmış, on binlerce öncü ve mücadeleci işçi gözaltına alınarak tutuklanmış, cezaevine atılmış ve toplum ağır bir baskı altına alınmıştır.
Bizler tüm toplumsal ve siyasal gelişmelere işçi sınıfının cephesinden bakıyoruz. İşçi sınıfı askeri darbelere karşı olduğu gibi, toplumu baskı altına alan ve demokratik işleyişi ortadan kaldıran OHAL’e ya da KHK düzenine de karşıdır. Bugün OHAL’le birlikte Meclis işlevsizleşerek devre dışı kalmış ve hükümet hiç kimseye hesap vermeden, canının istediği gibi hareket etmeye ve kendi planlarını hayata geçirmeye başlamıştır. Bu noktada toplumdaki darbe korkusunu ve karşıtlığını da suiistimal etmekte, istediği gibi kullanmakta, ilgili ya da ilgisiz attığı her adımı darbe karşıtlığı ile açıklamaktadır.
Durum buyken, Türk-İş ve Hak-İş üst bürokrasisi, gelişmelere işçi sınıfının cephesinden bakmıyor ve OHAL’i hükümet adına savunuyorlar. Türk-İş ve Hak-İş yönetimi, uluslararası sendikalara gönderdikleri mektuplarda, işçi sendikaları olduklarını unutarak hükümetin politikalarının sözcüsü konumuna düşüyorlar.
DİSK başkanlar kurulunun açıklaması
DİSK Başkanlar Kurulu ise, yaptığı açıklamada, askeri darbelere karşı çıktığını ve OHAL ile demokratik haklara darbe vurulmasının kabul edilemeyeceğini ifade etti. 29-30 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısı sonuç bildirgesinde, 12 Eylül 1980 askeri darbesi hatırlatılarak şöyle denildi:
“15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişiminin ardından yapılan ilk DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, darbe girişimini lanetleyerek hayatını kaybedenleri anar ve DİSK Yönetim Kurulu’nun ‘her türlü darbenin karşısında duran’ tutumunu desteklediğini ilan eder.
“12 Eylül 1980 askeri darbesine giden süreçte kurucu Genel Başkanımız Kemal Türkler öldürülmüş, 12 Eylül cuntasında Genel Başkanımız Abdullah Baştürk olmak üzere 52 yöneticimiz idamla yargılanmış, üyelerimiz işten atılmış ve tutuklanmış, faaliyetlerimiz durdurulmuş, kapımıza kilit vurulmuş ve üyelerimiz silah zoruyla başka konfederasyonlara üye yapılmıştır. Bugüne dek darbelerden en büyük zararı görmüş örgütlerin başında olan DİSK’in darbeler karşısında tutumu nettir.”
“Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, başarılı olsun olmasın demokratik siyaseti sekteye uğratan bütün darbelere karşıdır. Parlamenter demokrasinin vazgeçilmezi olan yurttaş iradesine ve çoğulculuğa herkes saygı duymalıdır.”
Açıklamada, 15 Temmuz öncesi döneme de dikkat çekildi: “Darbe girişiminden ve olağanüstü hal ilanından önceki son bir yıla bakıldığında da olağanüstü bir dönem yaşadığımız ortadadır. 7 Haziran 2015’teki genel seçimlerde halkın ortaya koyduğu iradeye saygı gösterilmemesinin ardından ‘ya başkanlık ya kaos’ olarak dayatılan süreç, ülkemizin en uzun ve kanlı yıllarından biri olmuştur. Katliamlarda, terör eylemlerinde, çatışmalarda binlerce insanın yaşamını yitirdiği bir yılda, hukuki olmamakla birlikte fiilen başkanlık rejimine geçilmiş, parlamento işlevsiz hale getirilmiş, yürütmenin vesayeti altına giren hukuk sistemi çökmüş ve son olarak da bu ortamı fırsat bilenlerin tezgâhladığı kanlı bir darbe girişimi söz konusu olmuştur.
“Öte yandan bu kanlı darbe girişiminin panzehiri, olağanüstü yönetim biçimleri değildir. Parlamentoyu işlevsizleştiren, demokrasinin ‘olağan’ işleyişinden daha da uzaklaştıran Olağanüstü Hal rejiminden en acil bir biçimde çıkılmalı, yargı önünde suçu ispatlanmadan ‘cezalandırma’ yöntemlerinden vazgeçilmelidir.”
“Öte yandan bu süreç iktidara karşı muhalif olan herkesi hedef alan bir cadı avına dönüştürülmemelidir. Böylesi yöntemlerin ‘demokrasi’ getirmeyeceği, sadece ve sadece çatışmayı derinleştirip hukuku askıya almayı gelenek haline getireceği ülkemiz tarihinde defalarca görülmüştür.”
“Askeri darbelerin panzehiri kalıcılaşmış bir olağanüstü hal düzeni veya sivil otoriter rejim arayışı değil gerçek bir demokrasidir, hukuk devletidir, güçler ayrılığı ilkesinin eskisinden de sağlam biçimde yeniden kurulmasıdır, parlamenter demokrasinin güçlendirilmesidir, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasıdır, toplumun örgütlenerek demokrasinin halkın örgütlü gücüyle desteklenmesidir, meydanların halkın tüm kesimlerine açılmasıdır.”
Açıklamanın sonunda yer verilen kimi maddelerde ise şu hususlar vurgulandı:
- DİSK Genişletişmiş Başkanları Kurulu, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında yaşamını yitiren yurttaşlarımızı anarak, yakınlarına başsağlığı diler. Ülkenin içine girdiği bu karanlıktan çıkması, darbe ve her türlü otoriter rejim arayışına olanak vermeyen güçlü ve gerçek bir demokrasinin inşası için mücadele etmeyi, “eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir Anayasa” talebiyle Anayasa tartışmaları da dâhil tüm süreçlere etkin bir biçimde müdahil olmayı bir görev olarak tanımlayan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, bu dönemde emek ve demokrasi güçlerinin birlikteliğinin her zamankinden çok daha önemli hale geldiğine dikkat çekerek, bu birlikteliğe yönelik girişimlere desteğini ilan eder.
- Gerçek bir demokrasinin ancak emeğin mücadelesi ile birlikte kurulabileceği tespitinden hareketle, “İşçilerin 3 Acil Talebi Var” başlıklı kampanyamıza, önümüzdeki dönem ağırlık verilmesi, tüm işçilere bu taleplerin anlatılarak mücadeleye çağırılması gerektiği üzerinde ortaklaşan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, “Ayrımsız, kayıtsız, şartsız tüm taşeron işçilere kadro” için, Zorunlu Bireysel Emeklilik ve kıdem tazminatının gaspı gibi emeğin haklarına yönelecek tüm saldırılara karşı, tüm dost kurum ve kuruluşlarla, emek ve meslek örgütleriyle ortak hareket imkânlarının sonuna dek zorlanmasının önemini vurgular.
- İçinden geçilen olağanüstü dönemde, emeğe ve demokrasiye dönük saldırılar karşısında tek vücut olmak gerektiğine inanan, “gücümüzün birliğimizden geldiğinin” bilincinde olan Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, tüm organlarımızın ve sendikalarımızın mücadele birikimlerini “akıl ve yürek birliği” içerisinde, kolektif bir mücadele bilgisine dönüştürerek mücadelemizin pusulası haline getirmenin, önümüzde duran acil bir görev olduğunun altını çizer.
- Temel bir mücadele alanı olan işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında ILO kriterlerinin ülkemizde uygulanması gerektiğini bir kez daha vurgulayan Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, bu alandaki eğitim faaliyetleri başta olmak üzere çalışmaların yaygınlaşarak sürdürülmesi gerektiğini tespit eder.
- Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, Anayasa tarafından teminat altına alınan basın ve ifade özgürlüğü için gösterdikleri dayanışma nedeniyle gazeteciler, sendikacılar ve aydınlar hakkında açılan davaları kınar ve bundan önce olduğu gibi bundan sonra da duruşmalarına katılarak basın ve ifade özgürlüğünün yanında olacağını belirtir.
- Bu olağanüstü dönemin karanlığını yırtmak için örgütlenmenin artan önemine dikkat çeken DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, işçi sınıfının örgütsüz kesimlerine ulaşarak DİSK’i büyütürken, sermaye tarafından en güvencesiz ve en ucuz işgücü olarak değerlendirilmek istenen mevsimlik tarım işçilerinin, kadın ve göçmen emeğinin korunması için de girişimlerin artmasının önemine dikkat çeker.
- 1 Mayıs 1977 Katliamı’nın 40’ıncı yılı öncesi, ülkeyi 12 Eylül darbesine götüren süreci başlatan bu katliamın aydınlatılması, sorumluların açığa çıkarılması, Taksim 1 Mayıs alanı üzerindeki yasakların bir daha gündeme getirilmemesi ve kutlamaların planlanması için, Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, 1 Mayıs 1977’nin 40’ıncı yılı ile ilgili çalışmaların, DİSK’in 50’inci yılı çalışmalarına paralel olarak başlatılması gerektiğini belirtir.
- On Binler Sırrı Süreyya Önder’i Sonsuzluğa Uğurladı
- Sırrı Süreyya Önder’i Kaybettik, İşçi Sınıfı Anısını Yaşatacak
- 1 Mayıs 1977’de Yaşamını Yitirenler Anıldı
- İSİG Meclisi ve İTO’dan Ortak Açıklama: “Çocuk İşçiliğiyle Mücadeleye!”
- Sırrı Süreyya Önder’in Kalbi ve İşçilerin Mücadelesi
- Bursa’da “Hak, Hukuk, Özgürlük” Yürüyüşü
- TTL Grevcisi Kadınlar: “Birimiz Hepimiz, Hepimiz Birimizdik”
- DİSK, KESK, TMMOB ve TTB 1 Mayıs’ta Kadıköy’e Çağırdı
- Erlau İşçileri Sendikal Hakları İçin Mücadele Ediyor
- Esenyurt Belediyesi’nde Kayyum Yönetiminin İşten Atma Saldırısı Protesto Edildi
- Liseliler Ayakta: “Öğretmenime Dokunma!”
- Çayırhan Maden Ocağında Patlama: 2’si Ağır 14 İşçi Yaralandı
- Herkese Birinci Sınıf Sağlık Hizmeti İddiası ve Gerçekler
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Eğitim Sen’den ve Üniversite Öğrencilerinden Tutukluların Serbest Bırakılması İçin Eylem
- Kuzey ve Güney: İki Sınıfın Gerçek Hikâyesi
- Boykota Destek Genişledikçe İktidarın Saldırıları Büyüyor
- Büyük İnsanlığın Safında Bir Kalem: Sabahattin Ali
- İşçi Sınıfı Tarih Bilinci Kazanırsa İlerler
- O Yılan Kapitalizmdir, Sana da Dokunur Kardeşim
Son Eklenenler
- Genel-İş Sendikası İzmir 6 Nolu Şubenin örgütlü olduğu Narlıdere Belediyesine bağlı NARBEL’de çalışan işçiler toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 6 Mayısta greve çıktı. NARBEL işçileri bir müddettir ücretleri eksik ve...
- Bu mektubumda sizlere sınıf temelinde örgütlü olmanın ne demek olduğunu dilim döndüğünce anlatmak istiyorum. Önce kendi deneyimimden, ardından da 1980 öncesi işçi kuşaklarının örgütlü mücadelesinden örnekler vereceğim.
- 15 Nisanda geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle 18 gün yoğun bakımda kalan ve 3 Mayısta yaşamını yitiren Sırrı Süreyya Önder on binlerce insan tarafından sonsuzluğa uğurlandı. Siyasi parti yöneticileri, sanatçılar, gazeteciler, Barış Anneleri, Kürt...
- Sırrı Süreyya Önder’i, Sırrı Abimizi kaybettik. O, işçilerin birliği, halkların kardeşliği mücadelesine katkılarıyla hep yaşayacak, yüreğindeki umut ve direncin sembolü olan gülümsemesiyle hep saygı ve sevgiyle hatırlanacak.
- İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL’de işçiler toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin tıkanması üzerine 2 Mayısta tam gün iş bıraktı. 31 Mart yerel seçimleri sonrası İzmir Çiğli Belediyesinde tasarruf bahanesiyle işten atılan ve verilen sözlere...
- Dünya işçi sınıfı bu sene de 1 Mayıs’ı baskıcı ve anti-demokratik uygulamaların, işçi sınıfına yönelik saldırıların katlanarak arttığı bir dönemde karşıladı. Öfkesini ve taleplerini tek ses, tek yumruk olup haykırmak isteyen işçi ve emekçiler ABD’...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, Türkiye genelinde kitlesel katılımla kutlandı. İstanbul başta olmak üzere birçok kentte alanlara çıkan yüz binlerce işçi ve emekçi, yaşadıkları ekonomik ve siyasal sorunlar...
- UİD-DER, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta Kadıköy’de düzenlenen mitingde, “Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!” pankartıyla yerini aldı. Her sene olduğu gibi bu...
- İşçi ve emekçilerin sorunlarının ağırlaştığı, toplumda iktidardaki rejime yönelik tepkilerin büyüdüğü bir dönemden geçilirken, tüm Türkiye’de 1 Mayıs mitingleri gerçekleştirildi. 1 Mayıs meydanları bir kez daha işçi ve emekçilerin sömürüye,...
- 1 Mayıslarda dünya işçi sınıfı, kapitalist sömürüye, emperyalist savaşlara karşı alanlara akın etmiş, dünya taleplerini, kapitalist sistemden kurtulma özlemini dile getirmiştir. Bu sistemin efendilerinin, dünya işçi sınıfına savaş, yoksulluk, ağır...
- İşçi sınıfı örgütlü olduğunda gücü ve cüreti büyüktür. Örgütsüz olduğu durumlarda ise ne yazık ki sınıf bilinci geriye gider. Örneğin çevremizdekilerden arada bir duyarız: “Aman boş ver! Malmış mülkmüş hepsi hikâye... Bak Sabancı’nın oğlu bir...
- 1 Mayıs 1977’de hayatını kaybeden emekçiler, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla Taksim Kazancı Yokuşunda bir araya gelinerek anıldı. “Yaşasın 1 Mayıs” pankartının açıldığı anmaya sendikalar, emekten yana kurumlar, siyasi partiler ve UİD-DER...
- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi ve İstanbul Tabip Odası (İTO) 28 Nisan İş Cinayetlerinde Ölenleri Anma ve Yas Günü dolayısıyla Kadıköy’de Süreyya Operası önünde “Çocuk İşçiliğiyle Mücadeleye” şiarıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.