Buradasınız
Sigara Yasağı Çözüm mü?
Esenler’den bir işçi

Patronlar sınıfı ve onların sistemi biz işçilerin yaşamını her gün daha da zehirlemeye devam ediyor. İşyerlerindeki kullanılan kimyasal maddeler ya da gözle görünmeyen gaz ve toz bulutları bizi yavaş yavaş öldürmekte. Bunların vücudumuzda birikmesi sonucu birçok hastalığa yakalanmaktayız. Ama işyerinde kullanılan malzemeler ya da direkt maruz kaldığımız zehirli kimyasallar patronların hiç de önemsedikleri şeyler değil. Koruyucu malzeme istemen bile senin işten atılmana sebep gösterilmekteyken, senin sağlığın, yaşamın onların ne kadar umurlarında olabilir ki!
İşyerlerinde maruz kaldığımız kimyasallar yetmiyormuş gibi bir de kapitalist sistemin bizleri bağımlı hale getirdiği çeşitli maddelerle de başımız belâda. En başta da sigara. Bugün çalışan insanların büyük bir çoğunluğu sigara kullanmakta. Ayrıca işçi çocukları daha çocukluk dönemlerinde ya pasif içiciler ya da 7-8 yaşlarında aktif içici haline gelmekteler. Sigaraya verilen para ekonomik olarak zaten belini bükmekte işçinin. Fakat sigaranın uzun yıllara yayılan etkisini düşündüğümüzde durum daha da kötü. Peki işçiler sigaranın ekonomik yönden ve sağlık açısından olumsuz yanlarını bilmiyor mu? Biliyor, fakat içinde yaşadığımız düzen bizi öylesine bunaltıyor ki, kendimizi çoğu zaman bir sigara yakarak avutuyoruz. Kimi zaman keyif için, kimi zaman sinirler yatışsın diye bugün milyonlarca insan sigara denilen maddenin bağımlısı haline gelmiş durumda.
Sigara tekellerinin bu durumdan hiç de rahatsız olduklarını düşünmüyorum. Onlar için önemli olan kârlarını yükseltmek olduğu için sigarayı içenin kim olduğu önemli değil. Bugün sigara içen insanların büyük bir çoğunluğu kansere yakalanma riskiyle karşı karşıya. Çalışma koşullarına bir de sigara eklenince biz çalışanlar 60 yaşına varmadan ölümle karşı karşıya kalmaktayız.
Geçen yıl “dumansız hava sahası” projesine imza atan hükümet, şimdi bu yasanın iptal edilmesi durumunda sigaraya bağlı hastalıkların tedavisine katkı sunmayacağını söylüyor. “Dumansız hava sahası” yaratmak için önce kamu alanlarının çoğunda sigara içme yasağı getirildi, arkasından sigaraya zam yapıldı. Amaç insanlara sigarayı bıraktırmak, sigara kullanım oranını düşürmek dediler. Sonuçta gerçekten insanlar sigarayı bırakabilmiş olsaydı iyi olurdu. Fakat insanlarda yaratılmış olan bağımlılığın bir yasayla ya da zam yapmakla ortadan kaldırılamayacağını sigarayı üretenler de, içenler de, yasayı çıkaranlar da çok iyi biliyorlardı.
Yakın zamanda bir gazetede okuduğum haber aslında geçen yıl çıkarılan yasanın arkasından nelerin bizleri beklediğini ortaya koymuştu. Belki birçoğumuz bunun olacağını biliyorduk fakat her şeye rağmen sanki hükümet bizleri düşünüyor da onun için yasa çıkarıyor diye de düşündük. Haberde, sigaradan KDV kesileceği, ayrıca yasanın iptal edilmesini istiyorlarsa insanların sigaraya bağlı sağlık harcamalarını devletten beklememesi ve kendilerinin yapması gerektiği yazılıydı. Milyonlarca insanın sigara kullandığını, binlerce insanın da her yıl sigaraya bağlı hastalıklardan öldüğünü düşününce, bu ilaç sanayii ve hastaneler için muazzam bir kâr alanı demek.
Sağlık alanında yapılan yeni düzenlemelerle biz işçilerin tedavi olması iyice zorlaştı. Birçok işçi hastalandığına tedavi olmak için hastaneye gitmek yerine evinde yatarak tedavisini kendisi yapmakta. Hastaneye gitmek ayrı bir dert, çünkü doktorlar seni tedavi olması gereken bir hasta olarak değil para getirecek bir eşya olarak görmekte. Yüzüne bakıp, neyin var deyip, bir sürü ilaç yazıp göndermekte. Eczaneye gitmek de ayrı dert. İlaç parasının üstüne bir de katkı payı almaktalar. Sigaraya bağlı kanser vb. hastalıkların tedavisinden devlet elini çekerse durumumuz iyice felâket olacak. Sağlık ve ilaç tekelleri biz çalışanların omuzlarından inmeyecekler. Yani diyorlar ki, “biz sizi her türlü sömüreceğiz, sizlerin sağlığı bizim için önemli değil”. Eğer böyle bir yasa çıkarsa, “sigara içmeye devam ettin, bu yüzden tedavini devlet üstlenmek zorunda değil, çünkü sen yasayı çiğnedin” diyecekler.
Oysa biz işçiler bilmeliyiz ki bu düzen patronlar ve onların sınıfının çıkarlarını koruyan bir düzen. Bu sistemde her yasa nihai olarak patronlar lehine işlemektedir. Bizim çıkarımıza gibi gözükse bile bu tür yasalar patronlara yeni kârlı alanlar yaratmak için çıkarılmaktadır. İşyerlerinin koşullarının biraz olsun düzelmesine ya da işçilere koruyucu malzemeler vermeye razı gelmeyen patronlar, kalkıp da bizlerin çıkarına yasalar için uğraşırlar mı? Ne zaman ki bizler birlikte hareket ederiz, ne zaman ki örgütlü mücadele vermeye başlarız, işte o zaman patronlar sınıfından kendi sınıfımızın çıkarları için bazı haklar alabiliriz. Çünkü patronlar sınıfının çıkarlarıyla biz işçi sınıfının çıkarları aynı değildir. Sınıfımızın çıkarları için örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz.
Brillant’ta İşçiler Haklarını Arıyor
- İşçi Sınıfının Yareni Kim?
- Kapıldığımız Trendler ve Gerçek Sorunlarımız
- Her Yer Bizim Düzenimiz Olsun Diye
- Neden Bu Kadar Stresliyiz?
- “Beni Bırak, Gözünü Bebekten Ayırma Sakın”
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...