Buradasınız
Uzun Çalışma ya da Annesini Tanımayan Çocuk!
Gebze’den bir petrokimya işçisi

Yaşadığım bölgede irili ufaklı binlerce fabrika var. Bu fabrikalarda on binlerce işçi çalışıyor. İşçilerin çalışma saati, 12, 14 hatta 16 saate kadar çıkıyor. Eskiden istisna olan bu durum son yıllarda neredeyse standartlaştı.
Çeşitli araştırmalardan, fazla çalışmanın çalışanların fiziksel ve ruhsal sağlığında ciddi problemlere yol açtığını duymuştum. Bu araştırmalarda, günde 7 saatin üzerine çıkan çalışmanın insan sağlığına zararlı olduğu anlatılıyor. Ancak bugün Türkiye’de 8 saat çalışılan işyeri sayısı son derece azalmış durumda. Bu işyerlerinin de büyük bir kısmında mola süreleri 8 saatlik süreye dâhil edilmiyor. Dolayısıyla işçinin işyerinde geçirdiği süre en iyi ihtimalle 9 saatten başlıyor. Ulaşımda tükenen zamanı buna eklemiyoruz bile.
Geçenlerde zar zor buluşabildiğim bir işçi arkadaş geçim sıkıntısını aynen şu sözlerle ifade etti. “Ya arkadaş ne yapıyorum ne ediyorum ay sonu iki yakamı bir araya getiremiyorum. Aile, çoluk çocuk, yeri geliyor 14 saat hatta 16 saat çalışıyorum ama yetiremiyorum. Elimden gelse daha fazla mesaiye kalacağım ama zamanım yok.”
Şimdi dikkatlice düşünelim, bir gün boyunca bu veya buna benzer cümleleri, zaman yetersizliğinden şikâyet eden ifadeleri kaç kez duyarız. “Bir türlü gün içerisinde işlerimi yetiştiremiyorum”, “Sabahları erken kalkıyorum akşamın geç saatlerine kadar çalışıyorum; ailemle ayıracak vakit bulamıyorum”, “İşyerinde çalışmaktan kendime bile zaman ayıramıyorum”… Tahmin ediyorum ki sizler de bu tarz yakınmaları duyuyorsunuz ya da kendiniz söylüyorsunuzdur.
Günün çoğunu çalışarak geçiren bir işçi arkadaşım aynen şöyle söylüyor. “O kadar uzun süre çalışıyorum ki günün geri kalanı için enerjimin ve isteğimin kalmadığını hissediyorum. Pilleri ısırıp ekstra enerji yüklemesi yaparlar ya, ben de elimi ısırıyorum; yine de işe yaramıyor. Esnerken alt çene kemiğim bozulacak, ağzım bir daha kapanmayacak, belgesellerdeki hipopotamlar gibi açık ağzımla dolaşacağım diye korkuyorum. Tatil gününe biraz işlev kazandırmak için, Çalışma Bakanlığına faks çekeceğim, haftayı 8 güne çıkaralım, Pazar gününden sonra Pazartesiden önce bir gün daha olsun, kafamızı dinleyelim.”
Başka bir arkadaşımsa “biliyor musun çocuğum artık beni tanımıyor, çünkü benim sosyal yaşantım ve aile yaşantım işveren tarafından gasp edilmiş durumda. Pazar çocuğumla zaman geçirmek için kendi kendime karar aldım ve mesaiye gitmedim. Sabah dışarı çıkarmak için çocuğumun elbisesini giydirirken bir tuhaflık hissettim. Çocuğum sanki soğuk davranıyordu bana. Tam elinden tutup dışarıya çıkacaktık ki birden elimi bırakıp babaannesinin elinden tutmak için ona uzandı. Çocuğum annesini yabancı sanıyor, tanımıyor” dedi. İşçi arkadaşım gözyaşları içinde bu hikâyeyi anlattığında bunun biz işçilerin kaderi olmaması gerektiğini düşündüm.
Çocukların analarını tanımadığı bir hayatı nasıl kabullenebilir insan? Çalışanların eş ve çocuklarıyla her gün doyasıya kucaklaştığı bir hayat istiyoruz. Herkesin yetenekleri doğrultusunda kısa sürelerle, keyifle çalıştığı, bolca dinlenebildiği, sosyal yaşama çok daha fazla zaman ayırdığı bir düzen istiyoruz. Bunu yapabileceğimiz bir teknoloji de var üstelik. Ancak bilmeliyiz ki, kapitalist sömürü düzeni son bulmadan böylesi bir yaşam olanaklı değildir. Biz işçiler bizden çalınanlar için birleşmeli ve insanca çalışma koşullarını, insanca yaşama olanaklarını elde edinceye kadar mücadele etmeliyiz.
Yetti Artık HAYIR Diyorum
Otobüs Durağında Bir Sohbet
- Sırrı Abimizi Mücadelemizde Yaşatacağız
- Erol Eğrekler ve İşçi Sınıfı
- Patronlar “Kullan At” İşçi İstiyorlar!
- İşçi Sınıfı Olarak Ders Çıkaralım
- Grönland’ın Buzulları ve Egemenlerin Kâr Arzusu
- Dünü Unutmadan, Bugüne ve Geleceğe Bakabilmek…
- Emekliliği Kim Bitirdi?
- Servis mi Eziyet mi?
- Yamyam Fareler Gibi Olmamak İçin…
- “Keşke Bizim de Bahçeli Bir Evimiz Olsaydı”
- “Polonez İşçileri Kazanmış”
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Düşük Ücret Dayatmasına Karşı Örgütlü Mücadeleye
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- Her Şeyin İçinde ve Her Şeyin Dışındayız
Son Eklenenler
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/