Buradasınız
Zenginler ve Yoksullar Arasındaki Uçurum Büyüyor
Açlık, yoksulluk, sefalet ve savaş koşullarında yaşamaya mahkûm edilen milyarlarca insanın yaşam koşulları her geçen gün daha da kötüleşiyor. Bir avuç kapitalistin zenginliği ise tüm bu karmaşa içinde gittikçe artıyor. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir rapor, zenginlik bir tarafta birikirken diğer tarafta yoksulluğun nasıl artmakta olduğunu gözler önüne serdi. Rapor, sadece son 5 yılda dünyanın en zengin 62 kişisinin servetinin 3 kattan fazla oranda arttığını, dünya nüfusunun en yoksul yarısının servetinin ise %41 oranında azaldığını ortaya koydu.
Araştırmayı gerçekleştiren İngiliz yardım kuruluşu Oxfam, Ocak ayında İsviçre’nin Davos kentinde yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nda, dünyadaki gelir dağılımı adaletsizliğine dikkat çekmek amacıyla söz konusu raporu hazırladı. Oxfam raporda, Credit-Suisse Araştırma Enstitüsü’nün 2015 yılı Ekim ayı verilerini kullandı.
Oxfam geçen yıl yayınladığı bir başka raporda, 2016’da en zengin %1’lik kesime denk gelen 70 milyon kişinin toplam servetinin geri kalan %99’un (yaklaşık 7 milyar insan) servetinden daha fazla olacağı öngörüsünde bulunmuştu. 2016 raporunda ise söz konusu öngörüsünün gerçekleştiğini ifade ediyor.
2010-2015 yılları arasında servet dağılımındaki değişime yer veren rapor, bu kadar kısa bir zaman içerisinde zenginlerin servetinin daha da arttığını yoksulların sayıca artmasına karşın, daha da yoksullaştığını ortaya koyuyor.
62 “süper zenginin” toplam serveti, dünya nüfusunun yarısını oluşturan en fakir 3,5 milyar insanın servetinden daha fazla. Sadece bir yıl önce dünya nüfusunun en fakir olan yarısının serveti 80 “süper zenginin” servetine denk geliyordu. 2010 yılında ise en zengin 388 kişinin servetine denk geliyordu. Geçtiğimiz beş yıl içerisinde, zenginlerle yoksullar arasındaki makasın bu kadar açılmış olması, kapitalistlerin doymak bilmez kâr iştahının dünyanın geri kalanını her geçen daha da fazla yoksulluğa mahkûm ettiğini gösteriyor.
2010 ile 2015 arasında en yoksulların nüfusu 400 milyon kişi arttı. Buna rağmen toplam servetleri %41 oranında yani 1 trilyon dolar azaldı. En zengin 62 kişinin 542 milyarlık (yarım trilyondan fazla) serveti bu 5 yıl içinde 3 kattan fazla artarak 1,76 trilyon dolara yükseldi.
Dünya nüfusunun aşırı yoksulluk sınırında yaşayan %20’si günlük 1,90 dolar ile geçiniyor. Bu rakam 1988 ile 2011 yılları arasında neredeyse hiç değişmedi.
Oxfam, zenginlerin artan servetine ve gelir dağılımı eşitsizliğine dikkat çektiği raporda, “Herkesin refahı için işleyecek bir ekonomi yerine, gelecek kuşaklar ve gezegen için, yalnızca %1’lik kesim için bir ekonomi oluşturduk” ifadelerini kullandı. Oxfam Avustralya Başkanı Szoke ise, Al Jazeera’ye yaptığı açıklamada, offshore bankacılık yapılan ülkeler üzerinden zengin kişi veya şirketlerin vergi kaçırmaları sayesinde servetlerine servet kattıklarına dikkat çekiyor.
Büyük burjuvaların çeşitli yollarla kaçırdıkları verginin tutarı 190 miyar dolara ulaşıyor. Tabii Szoke, bu gerçekleri ortaya koyarken “servetin ‘uygun bir şekilde’ paylaşılması için gerekli mekanizmaların kurulması gerektiğini” ifade ediyor. Kapitalizme son vermeden bu paylaşımın nasıl olacağını ise açıklamıyor.
Raporda vergi cenneti ülkelerdeki offshore bankacılığın bu eşitsizliğin artmasındaki rolüne de dikkat çekiliyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun stratejik ortaklarının da aralarında bulunduğu 200 şirketi inceleyen Oxfam, bu şirketlerin 10’da 9’unun bu vergi cennetlerinde varlıklarının bulunduğunu tespit etti. Büyük küresel şirketlerin offshore’lar ile kaçırdıkları vergiler, refah devletleri olarak adlandırılan emperyalist devletler dışındaki zenginlikleri absorbe ediyor.
Vergi cennetleri olarak adlandırılan ülkelerdeki offshore bankalarda biriken servetin miktarı 7,6 trilyon dolara ulaştı. Bu miktardaki para her yıl 190 milyar dolar tutarında verginin bu yolla kaçırıldığını ortaya koyuyor. Offshore’ları kullanan küresel-çok uluslu şirketlerin yatırımları 2001’dekine oranla 4 kat büyüdü.
En yoksul %10’un ortalama yıllık geliri, son çeyrek yüzyılda 3 dolardan az arttı. Günlük gelirleri ise her yıl 1 sentten (doların %1’i) daha az arttı.
Açlık, yoksulluk, sefalet ve savaşların eksik olmadığı kara kıta Afrika’da burjuvalar, halkı mahkûm ettikleri koşullardan farklı olarak büyük bir bolluk içinde yaşıyorlar. Offshore banka hesaplarında kıtanın kaynaklarının yüzde 30’una denk gelen 500 milyar dolar tutarında para tutuluyor. Bu da kıta genelinde kapitalistlerin yılda 14 milyar dolar vergi kaçırdıkları anlamına geliyor. Bu miktardaki bir servetle, 4 milyon Afrikalı çocuğun hayatını kurtaracak sağlık masrafları karşılanabilir. Kıtadaki tüm çocukların eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak öğretmenlerin istihdamı da sağlanabilir.
Oxfam, küresel şirketlerin pazarda yaptıkları lobi faaliyetleri ve baskılarla, çalışanların ücretlerinin artmasına engel olduklarını, ürünlerin fiyatlarınınsa artması yönünde etkide bulunduklarını, eşitsizliği daha da arttırdıklarını verilerle ortaya koyuyor.
Tekstil sektöründe şirketler ücretlerin düşük tutulmasını piyasa üzerinde baskı kurarak sağladılar. 2001-2011 arasında, tekstil ve ihracatını yapan dünyanın önde gelen 15 ülkesinde işçilerin alım güçleri yani reel ücretleri düştü.
İlaç şirketleri sadece 2014’te Washington’daki lobi faaliyetleri için 228 milyon dolar harcama yaptı. Bunun sonuçlarından biri Tayland’ın ticari yaptırım uygulanan ülkeler listesine alınması oldu. Nedeniyse, Tayland’da uluslararası patent sahibinin izni olmadan ilaç üretilmesini sağlayan düzenlemenin yürürlüğe girmesi. Tayland’da bu sayede ilaçların daha ucuza üretilmesi ve hastalara ulaştırılması sağlanıyor. Fakat bu düzenleme nedeniyle Tayland, ilaç lobisinin hışmına uğradı ve ABD tarafından ticari yaptırım uygulanan ülkeler listesine alındı.
Oxfam OECD’nin (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü), Aralık 2015’te yayınladığı rapora dikkat çekiyor. OECD, zenginlerle yoksullar arasındaki makasın son 30 yılda daha da açıldığına dikkat çekiyor. 1980’lerde en zengin %10 en fakir %10’dan 7 kat fazla kazanırken, bu farkın günümüzde 10 kattan fazla olduğuna dikkat çekiyor.
Geçtiğimiz Temmuz ayında Papa Francis, “para ve kâr üzerine insan hayatlarını feda eden” politikalara son verme çağrısında bulunmuştu. Türkiye’de ise büyük patron Ali Koç, Kasım ayında “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir” gibi bir açıklamada bulundu. Kısa bir süre sonra benzer açıklamalarını sürdürdü. Ali Koç’la ilgili “anti-kapitalist” olduğu yönündeki haberler medyayı kaplarken, ona bağlı fabrikalarda ücret ve sendika hakları için mücadele eden işçiler işten çıkarılmaya, baskı altında tutulmaya devam etti.
Büyük kapitalistlerin ve düzen koruyucularının, milyarlardan oluşan devasa işçi sınıfının, hak gaspları, düşük ücretler, iş kazaları, açlık, yoksulluk, eriyen alım gücü, artan sağlık sorunları karşısında bir gün isyan bayrağını kaldırmasından endişe duydukları ortada. Bu tür açıklamalarla kapitalizmin uçurumun kenarına doğru gitmekte olduğunu açık etmiş oluyorlar. Sermayenin doymak bilmez kâr iştahının, daha adil bir dünya kurmak bir yana, yolundan sapmadan üzerindeki tüm canlılarla birlikte dünyayı felakete, yok oluşa doğru sürüklediği ortada.
Bu gidişatı tersine çevirebilecek olansa, uluslararası işçi sınıfıdır. Küresel sermayenin dünyamızı yıkıma götürmesinin önüne geçmek için akıl almaz çelişkiler ve krizler yaratan kapitalist sistem yıkılmalıdır. İnsanın insanı sömürmediği, zenginliğin bir tarafta yoksulluğun ise öte tarafta toplanmadığı, insanların açlık ve hastalıktan ölmediği, savaşların olmadığı, barış dolu bir dünya sosyalizmle mümkündür. Sosyalizmin yolunu açacak olan ise, kapitalist sistemden bir çıkarı olmayan işçi sınıfıdır.
Amenna
- Çorlu Tren Katliamı Davası Sonuçlandı: “Üst Düzey Sorumlular da Yargılanmalı”
- İş Cinayetlerine, Düşük Ücretlere, Sendikal Baskılara Karşı Eylemler
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Sağlık Çalışanlarından Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem
- Ücret Gasplarına, Düşük Ücretlere ve Baskılara Karşı Mücadeleler Sürüyor
- 2024: Emeklilere Zulüm Yılı
- İşçiler Hak Gasplarına Karşı Mücadele Ediyor, Kazanıyor
- Tahsin İncirci Yaşamını Yitirdi, Besteleri Yaşayacak
- Faruk Türkoğlu Sonsuzluğa Uğurlandı
- “Emekli Boş Durmasın, Çalışsın Diyenlerdir” Bu Toplumun Sırtına Yük!
- 84 Yaşında Bir İnsan Neden İş Arar?
- Sendikal Baskılar Mücadeleyle Aşılıyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Çıkışsızlık Sarmalındaki Gençler
- İş Kazaları Kader Ya da Fıtrat Olamaz
- Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu Kuruldu
- Sel Gider Kum Kalır
- İlet’ten İliç’e Mükellefiyetten Bugüne
- Bizim Çocuklarımız Onlar
- “Eşimle Birlikte Kahvaltı Ancak Yıllık İzinde”
Son Eklenenler
- Sarayları süsleyen altın, sultanların ve soyluların yaşamında zenginliğin en önemli ölçüsü olmuştur. Fakat bu zenginliği üreten zamanın köleleri ve günümüzün işçileri için bu maden her zaman acı, gözyaşı ve ölüm getirmiştir. Altın madenlerinde...
- Çalıştığım işyerinde uzun yıllardır çalışan ve EYT yasası çıktıktan sonra SGK’ya başvurup emekli olanlar var. Malûm, emeklilik maaşı iktidar eliyle kuşa çevrildi. Bizim patron da sayıları azımsanmayacak kadar çok olduğu için EYT’li işçileri bir an...
- DİSK, 3 Mayısta Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) Ankara’daki merkez binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Burada konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TÜİK’in enflasyon sepetindeki maddelerin fiyat listesini 2 yıla yakın bir...
- Geçenlerde yeğenimle sohbet ederken “kolajenlerin içerisinde en kalitelisi hangisi bilgin var mı?” diye sordu. Ben de doğal olarak “bir sağlık sorunun mu var, neden kolajen kullanma gereği duyuyorsun?” diye sordum. O da yarı utanarak “hep güzel...
- Dünya genelinde yoksulluk ve baskılar büyüyor, emperyalist savaşın alevleri gün geçtikçe yayılıyor. Kapitalist sömürü düzeninin yarattığı sorunlar, krizler derinleşiyor. İşçi sınıfı ise kapitalist sömürüye karşı mücadele etmekten, birlik olup...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında yüzbinlerce işçi ve emekçi alanlara çıktı, ekonomik yıkımın bedelini ödemek istemediklerini haykırdı. Sendikaların ve demokratik kitle...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...