Buradasınız
36 Yaşındaki Hurda Gemi Battı, Ölümler “Kader” Oldu
Sarıgazi’den bir işçi

Geçtiğimiz günlerde televizyon ekranlarından bir görüntü geçti. Belki birçoğumuz izledik, belki de çoğumuzun haberi olmadı. Şile kıyılarında kayalara sıkıca tutunmuş bir adam, azgın dalgalara karşı yaşam mücadelesi veriyordu. Kayalara sıkıca tutunan adam gemi kaptanıydı, bir işçiydi. Ancak dalgalar onu sarıldığı kayadan söküp aldı ve denize sürükledi. Kameraların görüş alanından çıktı ve dalgaların arasında kayboldu. Bu, bir kaptanın, bir işçinin son görüntüleriydi, öldü.
4 Aralık’ta Şile açıklarında Volgo-Balt 199 adlı kömür yüklü bir geminin kaybolduğu anlaşıldı. 7 kuvvetinde fırtınalı bir havada can pazarı yaşanan gemide 11 Ukraynalı ve 1 Rus personel bulunuyordu. 36 yaşındaki hurda gemi, dalgalara dayanamadı ve battı. 4 gemici kurtarılırken 1 gemicinin cesedine ulaşıldı. 7 gemici de hâlâ kayıp.
Ancak gemiyi kurtarmaya giden Kıyı Emniyeti botu da kayalıklara çarparak parçalandı. Bir gemici karaya çıkmayı başarırken, bir gemicinin cesedine ulaşıldı. 2 gemicinin de cesedi aranmaya devam ediyor. Ardından yardım botunu kurtarmak isteyen bir balıkçı teknesinden de bir kişi dalgalara kapılarak boğuldu. Karadeniz’in azgın suları gemi adamlarının yakasına Azrail gibi yapıştı ve o gün 12 gemi adamının eceli oldu.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye Haber-İş Sendikası’nın kuruluşunun 50. yılı dolayısıyla Antalya’da düzenlenen kutlamada kazayı şöyle değerlendirdi: “Denizcilik zor bir iştir. Her mesleğin zorlukları vardır, ama denizciliğin ilave zorlukları vardır. Deniz sakinken herkes kaptanlık yapabilir, önemli olan fırtınalı havada gemiyi salimen limana ulaştırmaktır. Gemiciler her denize çıktıklarında yakınlarıyla helalleşerek çıkarlar. Denizciliğin tabiatında bu vardır. Kim ne söylerse söylesin, o kardeşlerimiz kahramanca mücadele etmiş, deniz üzerinde ‘beni kurtarın’ diye çırpınan insanlara yardım için kendi hayatlarını riske atmış ve feda etmiştir. Dört kazazedeyi kurtarmış, ama bu arada kendi hayatlarını da feda etmiştir. Cemil Kaptan’ı 7 kuvvetinde havada denize çıkmaya hiç kimse zorlamadı. Vicdanı, denizcilik kültürü ve inancı, orada ‘imdat’ diyen insana bakmayı, onuruna yediremedi. Çıktı, hayatını bedel olarak ödedi.”Binali Yıldırım ölen işçinin arkasından hamaset yaparak, duygusal cümleler kurarak kendi kusurunun üzerini örtmeye, suçlarını gizlemeye çalışıyor. Aynı toplantıda Türkiye’nin çağ atladığını da vurgulayan Binali Yıldırım, acaba hangi çağdan bahsediyor? Çağ atlayan Türkiye’nin Kıyı Emniyeti kurumunda 7 kuvvetindeki fırtınalı havaya dayanabilecek başka kurtarma botu bulunmaz mı? “Denizciliğin tabiatında bu vardır” diyen bakanın sözlerini Zonguldak Karadon madenindeki patlamanın ardından Başbakan Tayyip Erdoğan’dan biliyoruz, hatırlıyoruz. O da “Ölüm, madenciliğin kaderinde var” demişti. İş güvenliği önlemlerinin alınmaması yüzünden gerçekleşen ve işçilerin yaşamının ne kadar ucuz olduğunu gösteren bu ölümler, “mesleklerin tabiatından kaynaklı” denerek meşrulaştırılıyor.
Kurtarma botunda hayatını kaybeden Cemil Özben’in eşi Günay Özben eşinin cenaze töreninde, Cemil Kaptan’ın işine çok saygılı olduğunu ve görevi için gittiğini söylerken; “Böyle durumda denize neden çıkardılar diye soruyorum. Neden? Neden çağırıldı, gidilmeyecek bir yere neden çağrıldı?” diye feryat etti. Bir gazetecinin “eşiniz telefonla mı çağrıldı” sorusuna ise “sizi müdürünüz çağırsa, gitmez misiniz?” diye cevap verdi. Bakan, Cemil Kaptan’ı kimse zorla oraya göndermedi derken, işsizlik kırbacını unutuyor. Her işçinin sırtında işsizlik kırbacını şaklatan patronlar, tabi ki kimseye “zorla” iş yaptırmıyorlar!
Seri cinayetler şeklinde yaşanan bu iş kazasında ihmaller zinciri birbirini takip ediyor. Öncelikle batan Volgo-Balt gemisi 1976 yılında inşa edilmiş yani 36 yaşında bir gemi, yani hurda bir gemi! Böyle bir geminin yüzen tabuttan bir farkı var mıdır? Aslında gemi patronu işçileri bile bile ölüme göndermiştir.
İkincisi elbette “imdat” diyen insanları kurtarmak herkesin görevidir ancak neden can kurtarmaya giden insanların canından olmalarına seyirci kalınır? Neden bu havaya ve koşullara uygun kurtarma botu olmaz. Kurtarma botunu gönderen yetkililer denizcilikten hiç mi anlamazlar da küçücük botu kayalıklardan gönderirler? Dalgaların boyu 4 metreyi aştığı için botun motoru yangın veya patlama ihtimaline karşı kendiliğinden duruyor. Peki, Kıyı Emniyeti Kurumu bunu hesap edemeyecek kadar yetersiz midir? Böyle bir denize açılabilecek tipte kurtarma botu yok mudur?
Yerin altından, denizden, her yerden, her gün işçilerin ölüm haberleri geliyor. Her gün bir ya da daha fazla sayıda işçi kardeşimizi kaybediyoruz. Başbakanlar, bakanlar olaylara yalnızca “bakmakla” yetiniyorlar. Ölümleri kaderle, mesleklerin tabiatıyla açıklayan bu adamlar hiç kendi çocuklarını, akrabalarını, arkadaşlarını iş kazasında kaybetmişler midir? Onlar bu acıyı bilirler mi? Elbette ki bilmezler. Kardeşler, bu ölümleri durdurmak için sıranın bize gelmesini beklemeyelim. İş kazalarına dur diyelim!
DHL İşçilerine Uluslararası Destek
KOAH Hastası İşçi ve Ailesiyle Röportaj
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- Sorumluluğu İşçiye Yıkmanın Yolu: “Ya Güvenli Çalış Ya Hiç Çalışma”
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
Son Eklenenler
- 1 Mayıslarda dünya işçi sınıfı, kapitalist sömürüye, emperyalist savaşlara karşı alanlara akın etmiş, dünya taleplerini, kapitalist sistemden kurtulma özlemini dile getirmiştir. Bu sistemin efendilerinin, dünya işçi sınıfına savaş, yoksulluk, ağır...
- İşçi sınıfı örgütlü olduğunda gücü ve cüreti büyüktür. Örgütsüz olduğu durumlarda ise ne yazık ki sınıf bilinci geriye gider. Örneğin çevremizdekilerden arada bir duyarız: “Aman boş ver! Malmış mülkmüş hepsi hikâye... Bak Sabancı’nın oğlu bir...
- 1 Mayıs 1977’de hayatını kaybeden emekçiler, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla Taksim Kazancı Yokuşunda bir araya gelinerek anıldı. “Yaşasın 1 Mayıs” pankartının açıldığı anmaya sendikalar, emekten yana kurumlar, siyasi partiler ve UİD-DER...
- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi ve İstanbul Tabip Odası (İTO) 28 Nisan İş Cinayetlerinde Ölenleri Anma ve Yas Günü dolayısıyla Kadıköy’de Süreyya Operası önünde “Çocuk İşçiliğiyle Mücadeleye” şiarıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.
- İşçi sınıfının Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı. Tüm dünyada ekonomik yıkımın emekçileri, emekçi gençliği çıkışsız bıraktığı bir dönemde, Türkiye’de de baskıları, yasakları arttıran, korku iklimi yaratarak...
- Merhaba kardeşler. Biz İstanbul Avrupa Yakasında yaşayan kadınlarız. Kimimiz çeşitli sektörlerde çalışan işçileriz, kimimiz emekliyiz, kimimiz de ev emekçisiyiz. Ankara’dan, Gebze’den UİD-DER’li kadınların 1 Mayıs’ta haykıracakları taleplerini...
- Bizler genç işçi ve öğrencileriz. Kendimizi bildik bileli, “böyle gelmiş böyle gider” denildi bize hep. “Bu insanlardan bir şey olmaz, sen sesini çıkarırsan yalnız kalırsın”… Fakat geçtiğimiz günlerde neredeyse bütün kentlerde işçi ve emekçiler, ön...
- Bugün dünyanın pek çok ülkesinde büyük kitleler, sömürüye, baskılara, emperyalist savaşa karşı meydanlara çıkıyor, isyan ediyor, genel grevler örgütlüyor. Tarih gösteriyor ki sömürüye ve faşizme son verebilecek, kitlelerin isyanını başarıya...
- 1 Mayıs işçilerin çalışma koşullarını düzeltmek için bir araya geldiği tarihsel bir günün adıdır. Bizler de her yaştan, her meslekten işçiler olarak çalışma koşullarımızı düzeltmek için 1 Mayıs’ta bir araya gelmeli, taleplerimizi hep bir ağızdan...
- UİD-DER’li gençler 1 Mayıs’a hazırlanıyor. İstanbul Anadolu Yakasından genç kardeşlerimiz neden 1 Mayıs alanında olacaklarını anlatıyorlar.
- Zenginlerin milyonlarca dolar ödeyerek kendilerine “kıyamet sığınakları” inşa ettirdiklerini biliyor muydunuz? Sığınak deyince aklınıza öyle soğuk ve karanlık, daracık mahzenler gelmesin. Bu sığınaklarda yok yok! Yapay zekâ destekli tıbbi bakımdan...
- Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’de önemli bir siyasi figür. Ama biz UİD-DER’li işçiler, onu, önce temsilciliklerimizde, ev buluşmalarımızda izlediğimiz Beynelmilel filmiyle tanıdık ve sevdik. Sonra “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz!”...
- Mersin’de “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” adlı etkinliğimizin ardından biz emekçi kadınlar olarak 1 Mayıs’ta alanlarda haykıracağımız taleplerimizi dile getirdik. 1 Mayıs coşkumuzla tüm emekçi kadınları 1 Mayıs’ta birlik olmaya, dayanışmaya...