Buradasınız
Akkardan, Çel-Mer ve UPS Direnişlerinden Dersler
Bostancı’dan bir grup işçi
UİD-DER Bostancı temsilciliği olarak “2010 Yılında Yaşanan Grev ve Direnişler ve Görevlerimiz” adlı seminerimizde, bir önceki yılın grev ve direnişlerini, etkinliğe katılan işçi arkadaşlarımızla değerlendirdik.
2010 yılında 48’ten fazla direniş yaşandı. Bu direnişlerin bir kısmı kazanımla sonuçlandı, bir kısmı da kaybedildi. Aslında her kaybedişimiz de bir kazanımımızdı. Bunlardan çıkarttığımız derslerle bir sonraki mücadelemizde ne yapıp ne yapmamamız gerektiğini öğrendik. Örneğin Akkardan, Çel-Mer ve UPS direnişlerinden çıkardığımız dersler çerçevesinde, işçilerin sendikalaşma sürecinde yaşadıkları sorunlar üzerine konuştuk. Akkardan direnişinde sendikal bürokrasinin ayak oyunlarını, direniş yaşayan işçi arkadaşlarla yapılan röportajlardan dinledik, öğrendik. Sorunun aslında sendikalardan değil, sendikal anlayıştan kaynaklandığını gördük. Birçok işçi arkadaşımız sendikalara kötü gözle bakıyor. Bunun en önemli nedeni, sendikalar içerisinde yer alan ve koltuk düşkünü olan sendika bürokratlarıdır. Oysaki sendikalar bizim kurumlarımızdır. Sırtımızı dönüp gitmeden, bizzat içinde yer alarak sendikalarımıza sahip çıkmalıyız.
Çel-Mer direnişinde, işçiler inisiyatifi ellerine alarak mücadeleyi yürütmeye çalıştılar. Çel-Mer’li işçi arkadaşlarımızla yapılan röportajda, bir işçi, işçilerin din, dil, milliyet ayrımı yapmaksızın birlikte mücadele etmeleri gerektiğini vurguluyordu. Aslında bu sözler aramıza çekilmeye çalışılan tüm engelleri kaldıran, nasıl birleşmemiz gerektiğini gösteren sözlerdi. Patronların ve sendika bürokratlarının tüm ayak oyunlarına karşı, aramızdaki engelleri kaldırmalıyız.
UPS direnişinde, uluslararası desteğin örgütlenmesi, işçilerin milliyet ayrımının olmadığının da bir göstergesiydi. Dünyanın birçok bölgesinde “küresel eylem günü” ilan edilmesi ve UPS işçilerine böylesine bir desteğin sağlanması, hem moral vermesi hem de direnişin daha güçlü devam etmesi açısından oldukça önemliydi. Nitekim UPS işçileri bu sayede kazandılar.
İkinci bölümde sorulan sorulara verilen cevaplarla etkinliğimize devam ettik. Öne çıkan vurgu, sendikal bürokrasi denilen garabetin işçi sınıfına nasıl ihanet ettiği ve sendikal bürokrasiye karşı nasıl mücadele etmemiz gerektiğiydi. Bizler, patronları biliyoruz. Onlar işçinin karşısında yer alan başka bir sınıfın üyeleridir. Her gün haklarımızı gasp ederek, ücretlerimizi düşürerek, iş güvenliği önlemleri almayarak canımıza kastederler. Onları biliyor ve tanıyoruz. Ama sendikaların tepesine çöreklenen sendika bürokratları patronlardan daha kötü bir biçimde bizleri kandırıyorlar. Çünkü bizlerin içinden çıkarak oralara yükseldiler. Bizlerden koptular, mevki ve makam sahibi oldular. Bizdenmiş gibi görünerek, yine bizlerin emeği üzerinden o koltuklarda oturabiliyorlar. Yıllardır, biz işçiler adına onlar konuştu, onlar karar aldı. Ama artık yeter! Bizler bir araya gelmeli ve kendi adımıza, kendimiz konuşmalıyız.
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar, sefalete mahkûm ettiği emeklilerin kamu bütçesine çok büyük bir yük olduğunu iddia ediyor, zam taleplerini görmezden geliyor. Örneğin AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi “EYT demek geleceğin kaynaklarını bugünden tüketmek...
- Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Türkiye’de iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin 2023 yılı istatistiklerini 4 Eylülde açıkladı. SGK’nın açıkladığı veriler ilk kez, İSİG Meclisi’nin açıkladığı iş cinayeti sayısını aştı. İSİG Meclisi verilerine göre...
- Sevgili işçi kardeşlerim ve işçi çocukları, söyleyeceklerimi bizim mahalledeki çocukların kendi ifadeleriyle yani olduğu gibi anlatacağım. Bu çocuklar yani benim onlara seslenişimle gençlerin istek ve taleplerini aşağıda okuyacaksınız. Gençlerle...
- Farklı sektörlerde çalışan bir grup genç UİD-DER’li işçi “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adıyla bir mini belgesel hazırlamış, belgesel UİD-DER Web TV’de yayınlamıştı. UİD-DER, filmleri belgesele konu olan işçi sınıfının...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet!” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 25 Eylülde İstanbul Saraçhane Parkında gerçekleşen işçi buluşmasına DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK yönetim kurulu...
- Türkiye’de işçi mücadelelerine yenileri eklenirken kazanımla sonuçlanan grev ve direnişler de oluyor. Bursa Kemalpaşa’da Eker Süt Ürünleri fabrikasında Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan 3 işçi 23 Eylülde fabrika önünde direnişe...
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi neticesinde yoksulluğun pençesindeki işçi ve emekçilerin öfkesi büyüyor. Sermaye sınıfı ve siyasi iktidar Orta Vadeli Programlarla işçi ve emekçilerin üzerindeki sömürüyü arttırıyor....
- DİSK Uluslararası İlişkiler Dairesi Müdürü Kıvanç Eliaçık tarafından kaleme alınan “Orta Doğu’da İşçiler ve Sendikal Hareket” kitabı geçtiğimiz aylarda NotaBene yayınlarından çıkmıştı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerine odaklanan, işçi...
- İran’ın Tabas kentinde bulunan bir kömür madeninde 21 Eylülde gaz sıkışması sonucu patlama gerçekleşti. Patlamada en az 51 işçi yaşamını yitirdi, 20’den fazla işçi yaralandı. Göçük altından henüz çıkarılamayan işçiler var. Başkent Tahran’ın 540...
- Son haftalarda ekranlarda ve sosyal medyada 21 Ağustosta kaybolan ve cansız bedeni çuvalla bir dereye atılmış halde bulunan Narin’le ilgili pek çok haber görüyoruz. Özellikle ilk günlerde Narin’in ağlayan annesine dair görüntüler durmaksızın...
- Gençlik yılları insanın kimlik edindiği, ayakları üzerinde durmaya başladığı yıllardır. Genç insan heyecan, enerji, coşku, duyarlılık ve değişim arzusuyla, geleceğe dair umutlarla doludur. Yaşanan her bir olay, edinilen her bir deneyim en canlı ve...
- Çelikler Holding’e ait Afşin-Elbistan Termik Santralinde çalışan 8 işçi ücretlerine zam yapılmasını istedikleri için 18 Ağustosta işten çıkarıldı. Arkadaşlarının işten atılmasına karşı iş bırakarak direniş başlatan işçiler de işten atma saldırısıyla...
- Rüzgârlar, bulutlar, ırmaklar, göklerde süzülen kuşlar, çiçekten çiçeğe konan arılar… sınır tanımazlar. Mesela Dicle ve Fırat ırmaklarını düşünelim. Mezopotamya’nın bu en büyük iki ırmağı Türkiye’de doğar, sınırları aşarak önce Suriye’ye uğrar,...