Buradasınız
Asgari Ücret Hâlâ Açlık Sınırının Altında, Sermaye ise Kâr Rekorları Kırıyor
Yıllardır ücretlerin baskılanması sonucunda ortalama ücret düzeyine çekilen asgari ücret, yüzde 160’ları geçen gerçek enflasyonla birlikte alabildiğine eridi, alım gücünü kaybetti. Siyasi iktidarın yeni yıla girerken ilan ettiği “tarihi zam” (yüzde 39,9) ise, daha işçilerin cebine girmeden hayat pahalılığı karşısında eridi. Öyle ki dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 6 bin 391 liraya yükselirken asgari ücret 4253 lira olarak kaldı. Hayat pahalılığının emekçilerde yarattığı hoşnutsuzluk ve siyasi iktidarın oy tabanının erimesi asgari ücrete yeni zam konusunu da gündeme getirdi. Nitekim asgari ücrete yapılan ek zam 1 Temmuzda Erdoğan tarafından açıklandı. Buna göre asgari ücret yaklaşık yüzde 30 artışla net 5 bin 500 lira olacak. Yani kopartılan onca gürültüye ve propagandaya rağmen asgari ücret açlık sınırının bir hayli altında kaldı. Üstelik önümüzdeki aylarda bu zam kısa sürede erirken, açlık sınırı yükselecek ve aradaki açı daha fazla büyüyecek. Özetle ek zamma rağmen on milyonlarca insan açlık sınırının altında kalan veya açlık sınırında olan bir ücrete mahkûm ediliyor. Bu durum Türkiye’de işçi sınıfının nasıl korkunç bir şekilde yoksullaştırıldığını gözler önüne seriyor.
Peki, işçi sınıfı uçurumdan düşercesine yoksullaşırken sermaye tarafında durum nedir? Patronların cepleri şu süreçte epey bir kabarmış durumda. Öncelikle belirtmek gerekiyor ki büyük şirketler 2021 ile 2022 yılları arasında kâr rekorları kırdılar. Maliye Bakanı Nebati’nin belirttiği üzere “Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar.” Doğru söze ne denir?
Sermaye uçuyor
Geçtiğimiz günlerde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) bankaların kâr oranlarını açıkladı. BDDK’nın açıklamasına göre 2022 yılının ilk 5 ayında elde edilen net kâr 132 milyar 101 milyon liraya yükseldi.2021 yılında açıklanan verilerle karşılaştırıldığında ise net kârın toplamda yüzde 434,1 arttığı görülmektedir. Sadece 2022 Mayıs ayında yüzde 742 artış oranıyla yaklaşık 33,9 milyar liraya denk düşen bir kâr kitlesi söz konusu.
Ziraat Bankası 2022’nin ilk çeyreğinde (Ocak-Şubat-Mart) 6 milyar 729 milyon TL kâr açıkladı. Geçen yıl açıklanan rakam ise 962 milyon liraydı. Bu da yaklaşık 6 kat oranında kâr artışı anlamına geliyor. Sadece bankalar değil büyük şirketler de bu süreçte benzer şekilde kârlarına kâr kattılar. Bankalardan sonra en yüksek kâr oranı rekoru holdinglerde ve demir çelik şirketlerinde… Örneğin Koç Holding 2022 ilk çeyreğinde kârını yüzde 218 oranında artırırken, Sabancı Holding yüzde 370 oranında artırdı. Peki, nasıl oldu da ülke ekonomisi kötüye giderken, enflasyon ve döviz kurunda artış yaşanırken kâr oranları bu kadar yükseldi?
“Faiz neden enflasyon sonuçtur” sözünü her fırsatta tekrarlayan siyasi iktidar, faiz oranlarını düşük tutuyor. İktidar bu adımı atarken sanki toplumun genelini, emekçileri de düşünüyormuş gibi bir hava yarattı. Oysa gerçekte yüksek faizler gibi yüksek döviz kuru da emekçileri vurur. Faizlerin yüksek ya da düşük olması ise sermayenin çıkarlarıyla ilgilidir. Nitekim iktidar faizleri düşürerek başta yandaşlar olmak üzere sermaye sınıfına ucuz kaynak pompalamaya başladı. Merkez Bankası politika faiz oranı yüzde 14’te tutuldu. Buna karşılık Kur Korumalı Mevduat uygulaması ile bankalar yüzde 17 tavan faiz oranıyla düşük maliyetli lira kaynağına kavuştular. Kurdaki artışın yarattığı farkı iktidar hazineden yani emekçilerden alınan vergilerden karşılıyor. Bankalar yüzde 25’in üzerinde bir faizle kredi vererek buradan yüksek miktarda gelir elde ediyorlar. Yani işin özü bankalar borç aldıkları paraya daha az bedel öderken, kredi verirken daha fazla kazandılar. Sonuç olarak bankalar da dâhil olmak üzere yüzlerce şirket düşük faizin ve yüksek enflasyonun kaymağını yiyerek ve de işçileri sınırsız sömürerek palazlandılar.
Enflasyon bir yoksullaştırma politikasıdır
Şirketlerin kârının kaynağı sır değildir. Enflasyon ücretleri eriterek işçi ücretlerini düşürmüş, işçilik maliyetleri ucuzlamış ve bu da kapitalistlerin kâr hanesine yazılmıştır. İşçi Dayanışması’nın 169.sayısının başyazısında dikkat çekildiği üzere yüksek enflasyon, sermaye lehine uygulanan bir yoksullaştırma politikasıdır. Enflasyonla birlikte üretim sürecinde gerekli olan maddelerin maliyetlerinin arttığı doğrudur ama ürün fiyatları da aynı oranda artıyor. Fakat işçi ücretleri aynı oranda artmıyor ve böylece ürünler zamlanıp enflasyon patlarken reel işçi ücretleri düşüyor. Örneğin yüzde 160 düzeyine çıkan gerçek enflasyon, asgari ücret dâhil tüm ücretlerdeki artışı silip süpürmüştür. Bu yüzden emek (işgücü) maliyetleri ucuzluyor ve sermaye sınıfının işçilerin sırtından elde ettiği kâr miktarı yükseliyor. Özetle enflasyon emekçileri vururken, başta ihracat şirketleri, bankalar, devletten dolar garantili ihale alan yandaşlar olmak üzere sermaye sınıfı kâr rekorları kırıyor.
Temel gıda maddelerinden akaryakıta, elektriğe, doğalgaza, sağlık harcamalarına zam üstüne zam yağmaya devam ediyor. TÜİK’in açıklamasına göre Mayıs 2022 enflasyon oranı yüzde 73,50 olurken, gerçek enflasyon yüzde 160’ın üzerindedir. Bu durum asgari ücret açıklamasında sıkça vurgulanan “emekçiyi enflasyona ezdirmedik” söyleminin ne kadar içi boş olduğunu ortaya koymuyor mu? Asgari ücret 5 bin 500 lira iken Haziran ayı itibariyle dört kişilik bir ailenin sadece aylık gıda harcaması tutarı, yani açlık sınırı 6 bin 391 liraya, yoksulluk sınırı ise 20 bin 818 liraya çıktı.
Asgari ücret açıklamasında “Türkiye büyüdükçe, geliştikçe, hedeflerine doğru ilerledikçe, kazandıkça elindeki imkânları milletin her bir ferdiyle paylaşmayı sürdürecektir” diyen Erdoğan, ek sefalet zammına alkış tutulmasını bekliyor. Bankaların/şirketlerin kârları uçarken işçi sınıfına açlığa şükredin deniyor. Oysa kaba bir hesapla varsayarsak, örneğin asgari ücret bankaların net kâr artış oranıyla aynı ölçüde artsaydı, 2021 yılı asgari ücretinin yüzde 434,1 artması ve bugün yaklaşık olarak 15 bin 093 TL olması gerekirdi. Demek ki işçilerin cebine girmeyen para sermayenin kasasına giriyor. Demek ki devletin imkânları milletin her bir ferdiyle eşit bir şekilde paylaşılmıyor, aksine gelir eşitsizliği uçurumu gittikçe büyüyor. Durum budur ve emekçiler bu durumu değiştirmek üzere harekete geçmek zorundadırlar!
- İş Cinayetlerine, Düşük Ücretlere, Sendikal Baskılara Karşı Eylemler
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Sağlık Çalışanlarından Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem
- Ücret Gasplarına, Düşük Ücretlere ve Baskılara Karşı Mücadeleler Sürüyor
- 2024: Emeklilere Zulüm Yılı
- İşçiler Hak Gasplarına Karşı Mücadele Ediyor, Kazanıyor
- Tahsin İncirci Yaşamını Yitirdi, Besteleri Yaşayacak
- Faruk Türkoğlu Sonsuzluğa Uğurlandı
- “Emekli Boş Durmasın, Çalışsın Diyenlerdir” Bu Toplumun Sırtına Yük!
- 84 Yaşında Bir İnsan Neden İş Arar?
- Sendikal Baskılar Mücadeleyle Aşılıyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Çıkışsızlık Sarmalındaki Gençler
- İş Kazaları Kader Ya da Fıtrat Olamaz
- Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu Kuruldu
- Sel Gider Kum Kalır
- İlet’ten İliç’e Mükellefiyetten Bugüne
- Bizim Çocuklarımız Onlar
- “Eşimle Birlikte Kahvaltı Ancak Yıllık İzinde”
- İliç Maden Faciası Kadıköy’de Protesto Edildi
Son Eklenenler
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...