Buradasınız
Bir Deneyim: Hak Verilmez, Alınır!
Tuzla’dan bir metal işçisi
İşten atılan ya da haklı nedenlerle işten ayrılan işçilerin çoğu, yasal haklarının ne olduğunu bilmedikleri için sosyal haklarının takipçisi olmuyorlar. Patronlar ise, işçileri kandırmaya, ihbar, kıdem ve diğer haklarının üzerine yatmaya çalışıyorlar. Bu konuda işçilerin son derece uyanık olması gerekiyor. Bir okurumuz gönderdiği mektupta başından geçen bir deneyimi paylaşıyor ve patronların oyunlarına dikkat çekiyor. İşçilerin bilinçli ve örgütlü olması patronların oyununu bozar. Aşağıdaki deneyim, işten atılan ya da haklı nedenlerle işten ayrılan işçilerin, patronların oyunlarına karşı neden uyanık olmaları gerektiğini anlatıyor ve genel bir soruna dikkat çekiyor:
***
Şu an yasalarda bulunan haklarımız bizden önceki işçi kardeşlerimizin mücadeleleri sonucunda yasalaşmıştır. Bugün biz işçiler örgütlü olmadığımızdan yasalarda bulunan bu haklarımız bir bir törpüleniyor ve bizler bu saldırılara ses dahi çıkaramıyoruz. Yasalarda olan haklarımızı da birçok işçi arkadaşımız bilmiyor ve patronların uygulamalarına sesleri çıkmıyor. Geçenlerde başımdan geçen bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum.
Annem 15 yıl boyunca bir ekmek fabrikasında çalıştı, bu süre zarfında gözünde sağlık problemleri yaşandı, yapılan tetkikler sonucunda %90 özürlü raporu aldı. Şu an ki yasalarda mevcut duruma göre %90 özürlü olan bir işçi 15 yıl doldurup “malulen” emekli olabiliyor. Annem de 15 yılını doldurup SGK’ya dilekçe ile başvuru yaparak emekli olmak istedi. Öncelikle işyerinden ayrılması gerektiği için, SGK’dan “emekli olmaya hak kazanmıştır” yazılı bir belge alarak işyerine verdi. Bu dilekçeden sonra işyeri kıdem tazminatını hesapladı ve annem işten ayrılmış oldu. Ancak tazminat hesabı yapılırken yemek parası ve sosyal hakları hesaba dâhil edilmemişti. Kıdem tazminatı hesaplaması yapılırken, aylık brüt ücretin yanı sıra hesaba bir aylık yemek ücretinin brütü, varolan sosyal haklarının brütü ve düzenli ödenen ekstra ödemelerin brütü eklenerek hesaplama yapılır. İşçi arkadaşlarımızın birçoğu bunları bilmediği için, patron ne verirse alıp gidiyorlar. Ben daha önce UİD-DER’in çalışma gruplarında kıdem tazminatının nasıl hesaplandığını öğrenmiştim. Dernek bünyesinde birçok yasal hakkımızı öğrenip, neler yapabileceğimizi konuşuyoruz, bu konuda da UİD-DER’li işçi arkadaşlarıma sorarak, kıdem tazminatı hesaplamanın ayrıntılarını ve neler yapabileceğimi öğrendim. Ayrıntıları öğrendikten sonra annemle birlikte işyerine gidip personel müdürü ve muhasebecileriyle görüştüm. Bu arada eksik hesaplama konusunu bir kenara bırakın, patron kıdem tazminatının bir kısmını nakit, kalan kısmını da çekle ödemeyi teklif etmişti. Hakkımızı parçalayarak ödemeyi teklif etti. İş Kanununun 14. maddesinde kıdem tazminatının peşin olarak ödeneceği yazıyor. İşyeriyle görüşmeye gitmeden önce kanunun ilgili maddelerinin (1457 sayılı İş Kanunun 14. maddesi) bir çıktısını da yanıma almıştım.
İşyerine gittiğimizde bizimle görüşmeye personel müdürü geldi. Ben de hesaplamalarda yanlışlık yaptıklarını, muhasebecilerini de çağırmasını söyledim. Adam bir anda şaşırdı, hiç beklemiyordu eksik hesaplama olduğunu söylememizi. O iki tane çek hazırlamıştı ve bize çekleri verip geri göndereceğini düşünüyordu. Müdüre, yemek parasını kıdem tazminatına eklemediklerini, bunu eklemeleri gerektiğini söyledim. O da “biz maaşına yemek parası eklemiyoruz, yemekleri kendimiz burada yapıyoruz, bu yüzden de yemek ücreti kıdem tazminatına eklenmez, bugüne kadar çıkarttığımız hiçbir işçiye de yemek parası vermedik, öyle bir şey söz konusu değildir” dedi. Bu arada muhasebecileri de yanımıza gelmişti. Ben de yanıma aldığım İş Kanunu çıktısını çantamdan çıkartarak, ilgili maddeleri okudum ve yemek parasını eklemeleri gerektiğini söyledim. Muhasebeci de müdürüyle aynı palavraları sıktı, kesinlikle hesaplamalarda yemek parası eklenmediğini, bugüne kadar da kimseye ödemediklerini söylediler. Bunun üzerine ben de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gittiğimi, iş mahkemesinde uzman üç tane avukat ile görüştüğümü, onların beni bu şekilde yönlendirdiğini söyledim. Ben avukat, bakanlık demeye başladığımda muhasebeci şaşırdı, herhalde yasalardan haberdar olmadığımızı düşünüyorlardı. Söylediklerim üzerine “yanlış hesaplamış olabiliriz, siz hesapladıysanız ona bir bakalım, ona göre de tekrar konuşalım” dedi. Ben de hemen UİD-DER’li bir arkadaşımı arayarak kıdem tazminatını hesaplayıp mail atmasını rica ettim. Bu arada ben ödemeyi nasıl yapacaklarını sordum, onlar da işyerinin durumunun iyi olmadığını, bu yüzden de paranın bir kısmını çek olarak ödeyebileceklerini söylediler. Ben de çek istemediğimi, çeki gidip bankada kırdırmalarını ve bana nakit ödemelerini söyledim. Ödeme yapamayacakları palavrasını sıkmaya devam ettiler. Bunun üzerine anneme “kalkalım, bunlarla anlaşma yapamayacağız” diyerek görüşme masasından kalktık. Fabrikadan çıkarken de muhasebecilerine “evrakları hazırlatıyorum, sizinle bir anlaşmaya varamayacağız, sizi iş mahkemesine vereceğim” dedim. İş mahkemesi dediğimde muhasebeci tekrar şaşırmıştı. Çünkü bugüne kadar çıkan hiçbir işçi bizim gibi gidip hakkını savunmamıştı.
Aradan iki gün geçti ve annemin işyerinden muhasebeci beni aradı. Telefonda “avukatımızla telefonda görüştük, yemek parası kesinlikle eklenmiyormuş, sizi fazla mağdur etmek istemiyoruz, annenin 15 yıllık emeği söz konusu, o yüzden hesabınıza ilk söylediğimiz ücreti yatırsak anlaşır mıyız?” diye teklifte bulundu. Hani işyerlerinin durumu yoktu, ödemeyi nakit yapamayacaklardı, acaba ne değişti de parayı nakit yatırmaya karar verdiler? Ben de “böyle bir şeyin mümkün olmadığını, yemek parasını, hatta aradan geçen sürenin faizini ödeyeceklerini söyledim. Sizin avukatınız ne avukatı bilmiyorum ama ben üç tane iş mahkemesinde uzman avukat ile görüştüm, bu parayı sizden faiziyle alacağım” diyerek telefonu kapattım. Aradan birkaç gün geçtikten sonra annemin banka hesabını kontrol ettik ve istediğimiz tazminat miktarı annemin hesabına yatırılmıştı.
UİD-DER sayesinde annemin hakkını patrona yedirtmedim. Biz işçiler örgütlü ve bilinçli olursak hiçbir patron haklarımızın üstüne çöreklenemez. Patronlar ve onların temsilcileri çok iyi duygu sömürüsü yapıyorlar ve yalanlarıyla bizleri kandırmaya çalışıyorlar. Ne olursa olsun her işçi kendi hakkını savunmalıdır. Birçok işçi arkadaşımız yıllarca çalışıyor ama tazminatını patrona bırakıp gidiyorlar. Neden böyle yapıyoruz? Biz işçiler neden haklarımızı savunmuyoruz? Ben UİD-DER sayesinde haklarımı öğrendim, öğrenmeye de devam ediyorum, tüm işçi arkadaşlarımı da UİD-DER’de örgütlenmeye ve haklarına sahip çıkamaya çağırıyorum. Bize bırakılan mirasa sahip çıkmalıyız, en azından haklarımıza sahip çıkalım.
“Anne, Bir İmza da Sen At!”
Hey Tekstil İşçileri Direnişte!
- “Kim Uğraşacak Şimdi” Deme, Aradığın Çözüm Sende…
- “Hayal Vergisi” de İster misin?
- Bu Akşam Yemekte Tağşişli Gıda Var!
- “Bir Yemeklik Bamya”
- Kim Viral Olmalı?
- Sınıfına Ters Düşme!
- Asıl Hırsız Kim?
- Ruhumuzu Esir Alan Korkuyu Çıkarıp Atalım
- Konserve Yapmak Çözüm mü?
- “Çocuklarınız Zekiyse Bile İş Bulamaz!”
- Avrupa Bizi Kıskanırken Market Raflarına Ne Oldu?
- Biri Yıllık İzin mi Dedi!
- Annelerin Acıları Bize Ne Anlatıyor?
- Borsa’da Sadece Para mı Kaybedilir?
- Tatlı Meyve, Acı Reçete
- Bu Ülkenin Gündeminde Ne Var?
- Su Tasarrufu Çözüm mü?
- Haksızlığın Karşısında UİD-DER Var
- “Burada Ne İşiniz Var, Gidin Evinizde Dinlenin”
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
Son Eklenenler
- Bir an için hafızamızı kaybettiğimizi düşünelim. Annemizin, babamızın, kardeşlerimizin, evlatlarımızın kim olduğunu, nereli olduğumuzu, yaşadığımız evi, ne iş yaptığımızı hatırlamadığımızı hayal edelim. Bütün yüzlerin, sokakların yabancı olduğunu...
- Bugünlerde kiminle konuşsak, herkes sorunlardan bahsediyor. Tezgâh başında, sokakta, pazarda, toplu taşımada, markette, bir hastanenin ya da bir okulun bahçesinde… Eğitimden sağlığa, kira derdinden geçim sıkıntısına, işçi ve emekçilerin gündemleri...
- İstanbul’da Maltepe Belediyesi ile İzmir’de Buca Belediyesi işçileri, Denizli’de Pamukkale Üniversitesi İktisadi İşletmelerde çalışan işçiler, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktılar. Çeşitli illerden gelerek...
- “Benim derdim ne biliyor musunuz? Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen. Bu ülke bu şekilde sıçramaz.” Erdoğan’ın 2015’te söylediği bu sözlerin amacı işçi...
- İspanya’da 29 Ekimde yaşanan sel felaketi Valencia bölgesinde 250 insanın yaşamını yitirmesine neden oldu. Onlarca insan hâlâ kayıp. Şehir, evler harap olmuş durumda. Felaket boyunca kendi başının çaresine bakmak zorunda kalan, sevdiklerini,...
- Kanada’nın batı eyaleti Britanya Kolumbiyası limanlarında işçiler, 4 Kasım itibariyle 72 saatlik grev kararı aldılar. Geçtiğimiz yıldan bu yana Kanada’nın çeşitli limanlarında gerçekleştirilen kısmi grevlerin ardından gelen yeni grev kararı, devam...
- Son zamanlarda siyasi iktidar vergi düzenlemeleri konusunda sınır tanımayan bir performans sergiliyor. O kadar ki hiç harcamadığımız ya da hiç almadığımız şeylerden bile vergi almak için kolları sıvadı. 100 bin liranın üzerinde kredi kartı limitine...
- “N’olmuş yani, yarın süte daha fazla su karıştırır satarsın, yapmadığın iş sanki!” Kemal Sunal’ın oynadığı “Yüz Numaralı Adam” filminde geçen bu cümle trajikomik bir durumu ifade ediyor. İzlerken gülüyoruz ama yaşadığımız tam da bu. Soralım...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...
- Japonya’da çeşitli sendikalar, 2-3 Kasımda yaptıkları eylemlerle derinleşen kapitalist sömürüye ve emperyalist savaşa karşı mücadele çağrısında bulundular. İnşaat ve Taşımacılık İşçileri Dayanışma Sendikası Kansai Bölgesi Şubesi (Kan-Nama), Metal ve...
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş bırakma kararı aldı. Sağlık emekçileri İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere...
- 7 Kasım 1917’de Rusya’da işçi sınıfı devrim gerçekleştirdi ve siyasal iktidarı ele geçirdi. Bu devrim Rus takvimine göre 25 Ekimde gerçekleştiği için tarihe Ekim Devrimi olarak geçti. Ekim Devrimi, tüm dünyayı sarsmış, 20. yüzyılın akışını kökten...
- Dünya… Masmavi okyanusları, uçsuz bucaksız ormanları, kıtaları dolaşan nehirleri, heybetli dağlarıyla her yanından yaşam ve bereket fışkıran bu rengârenk gezegen… Bu gezegenin gözümüzün önündeki hali içler acısı! Çünkü tüm dünyaya egemen olan...