Buradasınız
Brillant’a Dava Açtım ve Kazandım!
Brillant’tan çıkarılmış bir işçi
Selam dostlar. Ben eski bir Brillant işçisiyim. 16 ay önce işten çıkarılmış ve dava açmıştım. Açmış olduğum işe iade davasını kazandım. Hep iş mahkemelerinin çok zor olduğunu, patronlarla uğraşılmayacağını, zaten mahkemelerin çok uzun sürdüğünü düşünürüz birçoğumuz. Bundan dolayı da çalıştığımız işyerlerinde birçok hakkımızı bırakır gideriz. Oysa işyerlerinde gecemiz gündüzümüz birbirine karışır. Aylarca, yıllarca patronların her türlü baskısına maruz kalırız. Geçim derdine düştüğümüzden günler birbirini kovalar, bir de bakarız ki yıllar geçmiş hâlâ aynı işyerinde çalışıyoruz. Ama bir gün gelir artık o işyerinin iyi, çalışkan, becerikli işçisi olmaktan çıkarız. Bize kapının yolu gösterilir. Önce kendimiz isteyerek çıkalım diye bizleri bezdirip, bütün haklarımızı bırakıp gitmemize zorlarlar. Kimimiz her türlü baskıya boyun büker çalışırız. Kimimiz de “lanet olsun” der bütün haklarımızı bırakıp gideriz. Oysa ikisi de yanlıştır. Haklarımız var, bizden önceki işçi kardeşlerimizin canlarını vererek kazanmış olduğu haklar. Binlerce işçi kardeşimiz katledilmiş bu uğurda. İşte bu kazanımlardan biridir iş mahkemeleri. Hiç de öyle söylendiği kadar uzun sürmüyor, zor da değil. Yapmamız gereken tek şey sabırlı ve kararlı olmak.
Ben 4 Haziran 2009’da işten çıkarıldım. 14 Ekim 2010’da da mahkeme sonuçlandı. Zaten bunun bir ayı adli tatille geçti, bir ay da mahkemeyi açma işlemleri sürdü, sonuçta 16 ayda mahkeme sonuçlandı. Davayı uzatmak için duruşmalara şahitleri bile getirmediler, mahkemeye bir sürü bahane sundular. Ama bitti, hem de Brillant’ta çalıştığım dönemden kısa bir sürede. Ben hep umutlu ve kararlı oldum, kazanacağımdan umudumu hiç kesmedim, bütün duruşmalara katıldım. Her duruşma sonunda hâkimin kararını sabırla bekledim, her ertelendiğinde kazanacağım günü düşündüm. Her gidişimde “bugün son olmasa bile bir gün olacak ve ben kazanacağım” dedim. İşte o gün geldi ve davam kazanımla bitti. Hem de benim bile beklemediğim şekilde.
Bilirsiniz her davada şahitler vardır. Bu davada bana şahitlik yapan işçi arkadaşlarım benim gibi nakış bölümünde çalışan, aynı işi yaptığım arkadaşlardı. Bundan dolayı mahkemede Brillant’ın çalışma koşullarını, tamamen kendi yaşamış olduklarını anlattılar. Çıkışım biraz olaylı olduğu için olsa gerek Brillant patronu şahit olarak nakış üretim müdürünü ve fabrika üretim müdürünü yolladı. Bütün mahkeme süreci benim için öğretici geçti. Ama son mahkemenin tadı bambaşkaydı, fabrika üretim müdürünü dinlerken büyük bir keyif aldım. Fabrikada çalışırken son zamanlarda sık sık görüşüyorduk. Bol bol nasihat ediyordu, bazen de tehdit ederek susturmaya çalışıyordu. İşten çıkarıldıktan sonra kulağımda en çok onun sesi kalmıştı. Ama hiç mahkemedeki gibi güzel konuşmamıştı, onu dinlerken hep öfkelenmiş ve sinirlenmiştim. Oysa mahkemede dinlerken zevk aldım, keşke biraz daha konuşsa dedim. Söylediği sözleri aynen yazıyorum:
“Ben 2006’da çalışmaya başladım. Halen çalışıyorum üretim müdürüyüm. Davacı işçi olarak çalışıyordu. Davacının maaşını hatırlamıyorum. Ben şu anda 2000 TL küsur brüt maaş alıyorum. Davacı 12 saat çalışan bölümde çalışıyordu. Cumartesi ve Pazar tatildi. 12 saat çalışamayacağını beyan etti, bu konuda sanırım üst amirleri ile aralarında anlaşmazlık oldu. Çalışması için 8 saatlik bölüme verildi. Oradaki bölüm amirinden şikâyet gelince 12 saat çalıştığı bölüme geri alındı. Sabah 08.00’den akşam 20.00’ye ve akşam 20.00’den sabah 8'e kadar çift vardiya çalışıyordu. Bir hafta gece, bir hafta gündüz vardiyasında çalışıyordu. Davacı en son değişiklikte saat 20.00’ye kadar kalmak istemedi, saat 16.00’da kendi isteği ile üst amirlerinden izin almadan çıkıp gittiği için iş akdinin feshi istendi.”
Mahkeme kararı açıklandıktan sonraki surat ifadesi hâlâ gözlerimin önünde. Burnu ayaklarının ucuna düşmüş bir şekilde salondan fırlayıp kaçtı. İki kelime söyleyip teşekkür etmeme fırsat bile vermedi. Neyse ki onurlu bir işçiyim, yapılan iyiliğin altında kalmam, her şey tam olarak bittiğinde sayın müdüre kaktüs çiçeğinden güzel bir buket yollayacağım, şöyle üstüne de güzel bir not yazarım baktıkça bizi hatırlar. Belli ki beni seviyor. Yoksa koskoca fabrika müdürü yasal çalışma saatinin 8 saat olduğunu, bir işçinin haftalık çalışma saatinin 45 saat olduğunu bilmiyor mu? Kadınların gece çalışması ile ilgili olan yasal hakkını bilmiyor mu?
Dava sonunda maddi masraflar normalde 8 saat üzerinden hesaplanacaktı. Artık 12 saat üzerinden hesaplanacak, ne de olsa koskoca üretim müdürü fabrikanın 12 saat çalıştığını mahkemeye bizzat kendisi söyledi. Hem de hiçbir baskı altında kalmadan. Şimdi kısa bir süre daha beklemem gerekiyor; 8 işgünü içinde ya beni işe çağıracaklar ya da bütün haklarımı 12 saat üzerinden ödeyecekler veya Yargıtay’a yani temyize yollayıp mahkemenin kararına itiraz edecekler. Eğer Yargıtay’a yollarlarsa 2 ay kadar daha beklemem gerekecek. Ben bekleme taraftarıyım, umarım Yargıtay’a giderler. Çünkü Yargıtay davada usulsüzlük olmadığı için mahkeme masraflarını ve bütün alacaklarımı arttırarak geri yollayacak. Patron işe almayıp tazminat ödemek isterse, geçmişe dönük sigorta parası ve kötü niyet tazminatını 12 saat üzerinden hesaplayacak. Ayrıca 12 saat çalıştırdığı için maliyeye de ceza ödeyecek. Ben her koşulda kârlıyım; işe alırsa bütün haklarım saklı kalacak, artı para alacağım, almazsa da bütün haklarımı 12 saat üzerinden ödeyecek. Ben gidip yine Brillant’ta çalışan arkadaşlarımın yanında olmak istiyorum. Para almak değil orada, o fabrikada gidip çalışmak istiyorum.
Ben davayı sadece para için değil ekmeğime sahip çıkmak, insanlık onurumu ezdirmemek için açtım. Bir insanın en büyük onuru ve namusu alnının terine sahip çıkmaktır. Para çalışıp kazanılır, oysa namus para ile satın alınmaz. Ben UİD-DER sayesinde öğrendim ekmeğime sahip çıkmayı. UİD-DER sayesinde öğrendim patronlara bir kuruş hakkımı bile bırakmamayı ve bırakmayacağım. Nerde çalışırsam çalışayım, ne iş yaparsam yapayım patronlara bağışlayacak bir kuruşum, ezdirecek onurum olmayacak. Bana mücadeleyi öğreten, ekmeğime, onuruma sahip çıkmayı öğreten mücadele arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bu düzende yaşamak, hayatın zorluklarına katlanmak çok zor, ama ne olursa olsun yaşamak çok güzel! Birçoğumuz hayatımızdan bezmiş amaçsız bir şekilde sadece günübirlik yaşıyoruz. Yaşamanın güzelliğini, hayatın tadını tatmanın tek bir yolu var, mücadele etmek. Buradan işçi kardeşlerime sesleniyorum; UİD-DER işçilerin derneği ve bütün işçilere kapısı açık. Yapmanız gereken tek şey adımlarınızı kullanıp derneğimizden içeri girmek. Biz bambaşka bir dünya kurmak için yola çıktık ve o dünyayı kurmadan durmak yok. Amacımız dünyayı değiştirmek. Hedefimiz de yolumuz da belli. Gücümüz birliğimiz, gelin bu yolda birlikte yürüyelim. Biz işçiler dünyayı birlikte var ediyoruz, ancak birlikte değiştirebiliriz.
Kapitalizm Ölüm Kusmaya Devam Ediyor!
- Patronların Hak Arayan İşçiye Tahammülü Yok
- Xiaomi Salcomp’ta İşten Atmalar Protesto Edildi
- Hacettepe Üniversitesi’nde İşten Atma Saldırısı
- Ezberler ve Gerçekler: “İş Çok, İş Beğenen Yok!”
- Cumhuriyet Gazetesinde Sendikalı İşçi Kıyımı
- Esenyurt’ta A101 İşçisi Kod 46 ile İşten Atıldı
- 65 İşçiyi Daha İşten Çıkardılar
- Ekmekçioğulları Metal’de İşten Atma Saldırısı
- Özer Elektrik’te İşten Atmalar Protesto Edildi
- İşten Çıkarma Yasağı İşten Çıkarmayı Engelliyor mu?
- Akwel’de İşten Atmalara Karşı İş Durdurma Eylemi
- TPI Kompozıt’te İşten Atma Saldırısı
- VIP Tekstil’de İşten Atmalar Protesto Edildi
- DERİTEKS, Üyelerinin İşten Atılmasını Protesto Etti
Son Eklenenler
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...