Buradasınız
Esenler ve Gazi Temsilciliklerimizin Pikniği
Esenler’den bir işçi
Birlik ve beraberliğin olmadığı, güven duygusun unutulmaya yüz tutmuş olduğu, insanların bencilleştirildiği, birbirine yabanlaştırıldığı bu iğrenç sistemde, bizlere sistemin inadına değerlerimizi, insan olmayı, birliği, beraberliği öğreten UİD-DER çatısı altında ilk pikniğimize gittik. Esenler ve Gazi temsilciliklerinin düzenlemiş olduğu bu pikniğe yönelik hazırlıklarımızı günler öncesinden yaptık. Öncelikle hazırlanmış olan piknik davetiyelerimizi değerli dostlarımıza ulaştırdık. Sonrasında ise o gün içersinde olması gereken her şeyi konuşup gerekli iş bölümü yapıldı. Götüreceğimiz malzemelerimizi hazırlayıp dernekte toparladık. Piknik sabahında ise bütün dostlarla derneğimizde buluşup selamlaşıp sohbet ettik. Eşyalarımızı araçlara yerleştirdikten sonra gelecek kişilerin listesini kontrol ettikten sonra yola çıktık. Evet belki tatil günüydü, erken bir saatti ama bizim çocuklarımız için fark etmiyordu. Öyle canlı ve coşkululardı ki, piknik alanına kadar sürekli şarkılar, türküler söylediler bize.
Yolculuğun sonunda belirlenmiş olan piknik alanına geldiğimizde hep beraber eşyalarımızı taşıdık. Tabii biz bunları yaparken, sabahın erken saatinde bizler için yola çıkmış, bizlerin rahat edebilmesi için en güzel yeri belirlemiş, çaylarımızı yapmış, gözleri ışıl ışıl karşılayan dostlarımız vardı. Bir arkadaşın anonsuyla öncelikle bütün günümüzü geçireceğimiz alanı hep beraber temizledik. Sonrasında ise kahvaltı ekibindeki arkadaşlarımızın hazırlamış olduğu kahvaltı sofrasına oturduk. Hep beraber kahvaltımızı yaptıktan sonra görevli arkadaşlar sofrayı toparlayıp bulaşığa koyulurken yapılan anonsla o gün sürecek olan program açıklandı. Sırada futbol ve voleybol vardı. Bir tarafta futbol oynanıyor bir tarafta voleybol oynanıyordu. Kimi arkadaşlar da sohbet ediyorlardı. Program bu şekilde devam ederken öğle yemeğinde ve diğer işlerde görevli arkadaşlar işlerinin başındaydı. Çay görevlisi çayının başında, mangalcılar mangalının başında görevlerini yapıyorlardı. Kendi aralarında söyledikleri şarkılarla ve gülen yüzleriyle mangalın sıcağına ve dumanına rağmen yüzlerinden neşe, dillerinden şarkılar eksik olmadı. Su taşımada görevli arkadaşlar bizlere sürekli su taşıdılar. Hiç şikâyet etmeden. Sadece erkekler değil bayan arkadaşlar da vardı içlerinde. Öğlen yemeğini hazırlarken arkadaşlarla beraber bunun keyfini yaşadık. Eğlenerek yaptık bütün hazırlıkları. Bitirip de her şeyi hazırladığımızda görünen çeşitler harikaydı. Görüntü muhteşemdi. Dolmalar, köfteler, salatalar vs. Bir an önce bu güzel yemekleri yemeye hazırlanırken arkadaşın birinin dile getirdiği duyguları bir kez daha bu iğrenç sistemin gerçek yüzünü hatırlattı bizlere: “Keşke herkes bu yemeklerin hepsinden yiyebilse ve kimse aç kalmasa.” Evet çok haklıydı. Maalesef bu sistemde bu kadar bolluk varken dünyanın her yerinde çocuklar ve yetişkinler açlıktan ölüyor.
Evet, hazırlanan sofralarda yemek yenmeye başlamıştı. Yemek sofrasından kalkıldıktan sonra yine görevli arkadaşlar sofranın toparlanması, bulaşığın yıkanmasıyla ilgilendiler. Bir arkadaşın anonsuyla herkesin duygu ve düşüncelerini aktaracağı serbest kürsü oluşturuldu. Arkadaşın da yönlendirmesiyle duygularını paylaşmak isteyen dostlar söz aldı. Ben görevli olduğum için içlerinde bulunamasam da kulağım ordaydı. Söz alan arkadaşlar öyle güzel şeyler söylüyorlardı ki UİD-DER’e dair, bunlar gururlandırıyordu beni böyle değerli ve sağlam bir çatının içinde olduğum için. İşlerimi halledip arkadaşların içine dâhil olduğumda birkaç arkadaşın konuşmasını dinleyebildim. Şöyle söylüyordu biri: “Ben ilk defa geliyorum sizin içinize, ama gördüklerim çok hoşuma gitti. Siz çok sağlam duruyorsunuz, güvenlisiniz. Buraya geldiğimde hep beraber etrafı temizlemek hoşuma gitti. Bayan erkek ayrımı yapılmıyor burada.” Evet çok haklıydı, bizler kadın erkek ayırmıyoruz. Her şeyi beraber yapıyoruz. Ben o gün bizimle yeni gelen arkadaşlardan da aynı şeyleri duydum.
Sırada bilgi yarışması vardı ve çocuklarımız da bunu sabırsızlıkla bekliyorlardı. Gruplar oluşturuldu; her grup o kadar heyecanlı ve coşkuluydu ki. Yarışmanın eğlence kısmının yanında beyin jimnastiği de yapmış olduk. Tabii bu arada öğrendiklerimizi ne kadar doğru öğrenmişiz, ne kadar bilincimize çıkarmışız görmüş olduk eksileriyle beraber. Bu anlamda da çok doyurucu bir tarafı vardı. Yarışmanın artık sonu gelip birinci açıklandığında bütün gruplar ayakta birinci grubu alkışlıyordu. Evet bu yarışma sonunda bir kez daha görmüş olduk ki bizim aramızda rekabet olmaz. Biz birbirimizin yaptığıyla gururlanır, alkışlar, ona sarılırız dostça gururla. Bu sistemin inadına böyle olmaya devam edeceğiz. Program o kadar dolu ve hızla ilerliyordu ki saatime baktığımda üzülmüştüm, çabuk geçiyor diye. Şimdi de sırada müzik grubumuzun hazırlamış olduğu şarkıları, türküleri, şiirleri dinlemeye gelmişti. Arka arkaya söylenen türkülerle müziğe doyurdular bizi. Son olarak da sıra halaya gelmişti. Oluşturulan büyük bir çemberle halaylarımızı çekiyorduk ve yapılan anonsla toparlanmamız gerektiği söylendi. Kimsenin gitmeye niyeti yoktu. Zaman o kadar hızlı işlemişti ki yetmiyordu bize. Son bir halay iznini kopardık. Sonrasında da toparlanmaya başladık. Tıpkı geldiğimiz gibi dönerken de bize ait olan her şeyi aldık çöplerimize kadar. Bu önemli günü de dostlarla beraber, birlik ve dayanışma içersinde tamamlamış olduk.
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...