Buradasınız
Genç Yaşta Derimizi Yüzüyorlar
Esenyurt’tan bir deri işçisi
Ben Gezer Deri fabrikasında çalışan bir işçiyim. Pazarlar da dâhil 12 saat çalıştığımız bu işyerinde kaybolan hayatımız ve yıpranan bedenimizin yanı sıra, duygularımız ve gençliğimiz de avucumuzdan akıp gidiyor. Vardiyalı çalıştığımız için yaşanan yoğun iş kazaları ve kullanılan asitlerin bedenimize verdiği zarar ve deri dökülmeleri gibi sorunlar artık kanıksanmış durumda.
İnsan vardiyalı işte 12 saat çalıştığı zaman bu işin ne kadar zor olduğunu daha iyi kavrıyor. Bir işçi ağabeyimizin aklımda kalan sözlerini aynen aktarmak istiyorum: “Önceden oğlum çok başarılı bir öğrenci idi, öğretmeni beni okula çağırıp tebrik etmişti ve ben de oğlumla gurur duyuyordum. Okuması hele de başarılı bir öğrenci olması beni mutlu ediyordu. Daha sonra bir gün öğretmeni beni çağırıp çocuğun değiştiğini, artık eskisi gibi olmadığını, derslerinin iyi gitmediğini söyledi. Bu haber beni üzmüştü ve düşünmek zorunda kaldım. Çocuğun ders çalışmadığı dönemi göz önüne alınca gerçek ortaya çıktı, vardiyalı işe başlamıştım. Akşam 18.30’da evden çıkıyorum, sabah 09.00’da gelip kahvaltı bile yapamadan bitkin bir şekilde yatağa atıyorum kendimi. Haliyle çocuğa zaman ayıramadım, çocuk yanıma geldiği zaman tersledim, çünkü ben de agresifleşmiştim, bu da çocuğun ruh halini bozmuş.”
Evet dostlar, bu kısa açıklama bile birçok şeyi anlatıyor sanırım. Bugün fabrikalarda vardiya sisteminin ve 12 saat çalışmanın yaygınlaşması ile birlikte, işçilerde gerginlik ve huzursuzluk da yaygınlaştı. Yaşım genç olmasına rağmen aşırı stresten saçlarım dökülmeye başladı. Gündüz uyuyamadığım için kalktığım zaman kendimi çok yorgun hissediyorum. Servise binmek için durağa çıktığım zaman, başka işçileri evlerine gelirken görmem üzerimde daha kötü bir yorgunluk bırakıyor. Özellikle eşleri de çalışan evli işçiler bazen bir hafta eşini göremiyor. Almış olduğumuz asgari ücret ve uzun çalışmalarla daha çok strese giriyoruz.
Gece gündüz çalışıyoruz, ama patron zenginleşiyor biz hem yoksullaşıyoruz hem de yıpranıyoruz. Peki, neden 12 saat yerine 8 saat çalışmıyoruz? Patrona sorsan 12 saat bile az, oysa biz gecenin bir yarısı gözlerimiz kan çanağı halinde çalışırken kim bilir kendisi nerelerde eğleniyor. 12 saat çalışan bir işçi hayatla bağlarını kesiyor aslında. Ondan dolayı biz işçiler bunları sorgulamak zorundayız. Neden 12 saat çalışıyoruz? Bu kadar çalışmamıza rağmen neden bir kenara para ayıramıyoruz? İnsan gibi çalışıp insan gibi kazanmak ve insan gibi aldığımız parayı harcamak bizim de hakkımız değil mi?
Biz işçiler çok çalıştıkça bilincimiz de körleşiyor, hiçbir şeyi sorgulayamaz hale geliyoruz, sohbetlerimiz bile işten ibaret hale geliyor. Daha fazlasını istemek yerine, daha fazla hak için mücadele edenleri ayıplar hale geliyoruz. Yaşadığımız dünyayı sorgulayacak zamanımız olmuyor ve bir yerden sonra da yavaş yavaş insan olma özelliğimizi yitirip tam da patronların istediği bir işçi kişiliğine bürünüyoruz.
İşçi kardeşler, biz işçiler birilerini zengin etmek için mi yaşıyoruz yoksa insan gibi yaşamak için mi? Eğer ki insan olduğumuzu fark edebiliyorsak, o zaman daha az çalışıp hak ettiğimiz parayı almamız gerekmez mi? Bir kere geldiğimiz ve bir daha gelemeyeceğimiz bu yaşanası dünyanın güzelliklerini yaşamak bizim de hakkımız değil mi? Neden milyonlarca işçi işsiz dolaşırken bizler 12 saat boyunca üç kuruşa çalışıyoruz? Neden patronlar o üç kuruşu bize verirken elleri titriyor, ama milyonlarca lirayı karılarına alacakları küçücük bir mücevher için harcıyorlar?
İşçi kardeşler bizler dağınığız, bizler haklarımıza sahip çıkmayı bilmiyoruz, bizler kendi sorunlarımıza değil patronların sorunlarına kafa yoruyoruz. Patronlar için ömrümüzü ayırırken bu zincirlerden nasıl kurtulacağımızı düşünmüyoruz. Şunu da biliyorum ki, gözü açılan her işçi o zincirleri kırmak isteyecektir. O zaman daha neyi bekliyoruz? Zincirlerimizden başka kaybedecek neyimiz var? Biz işçilere yapılan bu haksızlığa dur demek için birlik olup mücadele edelim. İşçi dayanışması işte o zaman kılavuzumuz olacaktır.
İstanbul
Mas-Daf’da Kazanan İşçiler Oldu
Son Eklenenler
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...