Buradasınız
Haklı EYT Mücadelesi ve “Yavan Zihinliler!”
7 yıl önce başlayan EYT’lilerin mücadelesi nihayet kazanım getirdi. EYT’liler dernekler kurarak örgütlendiler, Türkiye’nin dört bir yanında eylemler, mitingler düzenlediler. Siyasi iktidar önce görmezden geldi onları, ama pes etmeyerek mücadeleye devam ettiler. EYT’lilerin görmezden gelinemeyecek kadar yayılan ve büyüyen mücadelesi “çift dikiş”, “türedi” denilerek, ülkeyi batırmak istedikleri söylenerek itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Erdoğan 2019 yılında yaptığı bir konuşmada, hiçbir koşulda ve hatta “seçimleri kaybetme pahasına” EYT’lilerin talebini kabul etmeyeceğini söylüyordu. Siyasi iktidar tüm kara çalmalarına, itibarsızlaştırma çabalarına rağmen haklı ve meşru olan EYT mücadelesinin kararlılığı karşısında geri adım atmak zorunda kaldı. Altını çizerek ifade etmek gerekirse, kazanan işçiler oldu, hakaret edenler ise kaybetti!
Geçtiğimiz günlerde Erdoğan, EYT düzenlemesini yapacaklarını açıkladı. Elbette iktidarın bu adımı atmasındaki başat faktör seçimlerdir. Oy tabanındaki erimeyi durdurmak ve “kopanların geri gelmesini” sağlamak için böyle bir adım atma ihtiyacı duymuştur. Seçimlerde oy kullanma da mücadelenin bir parçasıdır. Artan hayat pahalılığı ve büyüyen sorunlar karşısında oy tabanı eriyen ve meşruiyet sorunu büyüyen tek adam rejimi, EYT konusunda da gerim adım atarak toplumda itibar kazanmaya çalışıyor. Ancak iktidarın gerekçesi ve kaygısı ne olursa olsun, EYT’lilerin yıllardır sürdürdüğü kararlı mücadele olmasaydı EYT sorununu çözmeye dönük hiçbir adım atmazdı. Her ne kadar emekli maaşlarının ne kadar olacağı, aylık bağlama oranlarının neye göre belirleneceği henüz netleşmiş olmasa da gerçek budur. EYT’liler örgütlü ve kararlı bir mücadelenin eninde sonunda başarıya ulaşacağının güzel bir örneğini ortaya koymuşlardır.
Sermaye sözcüleri ve burjuva ideolojisinin etkisindekiler iş başında!
Gerçek bu olmasına rağmen kendisine muhalif diyen isimler, sermayenin hizmetindeki birçok “ünlü” ekonomist ve gazeteci, nesnel olarak işçi ancak zihinsel olarak küçük burjuva olan kimi beyaz yakalılar EYT’lilerin emekliliğine karşı çıkıyorlar. Emeklilerin ekonomiye büyük bir külfet olacağını söyleyerek karşı çıkanlar olduğu gibi, bu yükün “Z kuşağının” sırtına yıkılacağını söyleyerek, “ben 65 yaşına kadar çalışmak zorundayken 40 yaşında emekli olanın maaşını mı ödeyeceğim?” diyerek karşı çıkanlar da var. Sermayenin işçi düşmanı düşüncelerinin ve argümanlarının bu şekilde sözcüsü oluyorlar! Peki, bu tür söylemler ne kadar doğru?
Öncelikle belirtelim ki gasp edilmiş bir hakkın geri alınması için verilen mücadelenin haklılığı ve meşruluğu tartışmasızdır. EYT’lilerin neyin mücadelesini verdiklerini bir kez daha hatırlatalım. 9 Eylül 1999’da DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümeti tarafından emeklilik şartlarının değiştirildiği bir yasa kabul edildi. Bu yasaya göre kadınlar 58 yaş ve 7000 prim günü şartıyla, erkekler ise 60 yaş ve 7000 prim günü şartıyla emekli olacaklardı. Bundan önce kadınlar 20 yıl, erkekler 25 yıl sigortalılık süresi ve 5000 prim günü şartıyla yaşa bakmaksızın emekli olabiliyorlardı. Çıkarılan yeni yasanın 9 Eylül tarihinden önce sigorta girişi yapılmış olan işçileri bağlamaması gerekiyordu. Ne var ki hükümet yasayı geriye dönük işletti ve sigorta başlangıç tarihine göre emeklilik yaşını ve prim günü sayısını yeniden belirledi. Bu haksız ve hukuksuz uygulamayla birlikte 9 Eylül 1999 tarihinden önce işe başlayan milyonlarca işçi “yaşa takıldı”, emekliliği ileri tarihlere atıldı. Bu süre kimi durumlarda 20 yıla kadar uzadı. İşte EYT’lilerin mücadelesi, 99’da çıkartılan emeklilik yasasının geriye dönük işletilmesiyle ortaya çıkan hak gaspının giderilmesi talebiyle başladı.
O yıllarda bu yasa çıkarılmak istendiğinde sınıf cephesinde verilen tepkiler zayıf kalmış, sendikalar yeterince güçlü bir mücadele ve karşı duruş sergileyememişti. O zaman henüz genç olan milyonlarca işçi yaşamlarını derinden etkileyecek bu yasanın doğurduğu hak gaspının yeterince farkında değillerdi. Yıllarca çalışıp belirli bir yaşa geldikten sonra iş bulmakta zorlandıklarında, emeklilik haklarının gasp edildiğini anladıklarında durum değişmeye başladı. Bu, örgütsüzlüğün yol açtığı sorunları göstermesi bakımından üzerinde durulması gereken önemli bir husustur. Ama yine de başka bir tartışma konusudur. Geç de olsa, yaşanan hak gaspına karşı milyonlarca emekçi bir mücadele başlatmış ve nihayetinde kazanım elde etmiştir. Üstelik bu kazanım, önce 1999’da sonra 2008’de çıkarılan yasalarla mezarda emekliliğe mahkûm edilen milyonlarca işçiye ve genç kuşaklara emeklilik hakkı için mücadele edilebileceğini göstermiştir.
İşçi Dayanışması’nın 177. sayısında “Sözcüklerin Anlamı: Kimin Düşüncesi, Kimin Penceresi?” yazımızda toplumun iki sınıfa bölündüğünü hatırlatmış, böylesi bir düzende en basitinden en karmaşığına tüm olayları ya işçi sınıfının ya da sermaye sınıfının penceresinden bakarak değerlendirdiğimizi söylemiştik. “Bir işçi örgütünün parçası olmuş ve sınıf bilinci kazanmış işçiler, tüm toplumsal/siyasal gelişmelere işçi sınıfının penceresinden bakarlar. Fakat dağınık, işçi olduğunun farkında olmayan ya da bir kimlik olarak işçiliği aşağılanma olarak gören, sınıf bilincinden yoksun işçiler için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bu türden işçiler, sözünü ettiğimiz toplumsal platformda işçi sınıfı cephesinde durmalarına rağmen, sermaye sınıfının ve iktidarın durduğu tarafa geçip onların penceresinden dünyadaki gelişmelere bakarlar.” İşte EYT’lilerin mücadelesini ve kazanımını kendisi için bir ilham kaynağı olarak görmek yerine “yük” olarak görenler, ait oldukları sınıfın değil sermaye sınıfının penceresinden bakarak konuşuyorlar. Burjuvazinin ekonomistlerinin veya gazetecilerinin EYT mücadelesinin kazanımla sonuçlanmasına tahammülü olmaması normaldir. Ama kendisini “okumuş” ve “muhalif” olarak gören kimi beyaz yakalıların da aynı düşünceleri tekrarlaması kabul edilemez. Genel olarak bu kesimler işçi olduklarını kabul etmez, hatta işçiliği bir aşağılanma olarak görürler. Aynı yazımızda belirttiğimiz gibi zihinleri burjuva ideolojisiyle çarpılmış böyle insanların zihin dünyası gerçekte yavandır ve burjuvazi kendi düzenini sürdürmek için yavan zihinlere ihtiyaç duyar.
Sermaye sınıfı, onun siyasi sözcüleri veya kalemşorları işçi sınıfının hakları için verdiği mücadeleyi gözden düşürmek için didinip dururlar. Yavan zihinliler ise, “muteber düşünce” diye burjuva ideolojisinin argümanlarını kopya ederler. Yavan zihinliler, yıllarca çalışıp sigorta primlerini ve dolaylı-dolaysız vergilerini ödeyerek topluma katkısını yapan emekçilerin emekliliği hak ettiğini görmezler. Yavan zihinliler, emekçilerin vergileriyle oluşturulan kamu bütçesinin neden sermayeye ve iktidar sahiplerinin şatafatına peşkeş çekildiğini sorgulamak yerine, bu bütçeden payını almak isteyen emeklileri sorgulamayı daha kolay bulurlar. Yavan zihinliler, emeklilik hakkının bir zamanlar işçi sınıfının mücadelesiyle kazanıldığını bilmez, dünyanın her yerinde bu hakkın gasp edilmesine dönük saldırılar olduğunu görmezler. Bu saldırıların bir parçası olan “emeklilerin topluma yük olduğu” fikrini kendilerine ait zanneder, burjuvazinin zokasını yuttuklarını dahi fark etmezler. Yavan zihinliler, mücadele etmedikleri için haklarının gasp edildiğini, giderek yoksullaştıklarını görmez, bunun suçlusu olarak da örneğin asgari ücretliyi görürler. “Asgari ücret arttıkça enflasyon artıyor” gibi zehirli bir düşünceyi bal sanıp yutarlar.
Bu zihinsel çarpılmadan, yavanlıktan kurtulmadan gerçekleri görmek mümkün değildir. Yoksullaşmanın, hak gasplarının sorumlusu işçi sınıfı değil sermaye sınıfıdır, siyasi iktidardır. Yazımızda dediğimiz gibi “Zihinsel yavanlıktan ve yalanlardan kurtulmanın tek yolu örgütlü olmak ve siyasal sınıf bilinci kazanmaktır! Üreten ve sömürülen işçi sınıfının penceresinden dünyaya bakan işçinin zihni yavanlıktan kurtulur ve dili de değişir.”
Depresyona Karşı Özgürlük Mücadelesine!
- “Bu İşe Siyaset Karıştırmayın” Diyenlerin Siyaseti
- 24 Ocak Kararlarından Orta Vadeli Programa Saldırılar Sürüyor
- Kartalkaya Yangını: Denetimsizlik ve Kâr Hırsı Yine Can Aldı
- Çözüm Sınıfını Bilip Birlik Olmakta!
- Polonez İşçileri Fabrika Önünde Kazanımlarını Kutladı
- Perfetti Van Melle’de Direniş Kazanımla Sonuçlandı
- Dert Bizde, Derman Ellerimizdedir
- Dünya İşçi Sınıfı Yeni Yıla Mücadeleyle Girdi
- KESK TÜİK’in Sahte Enflasyon Rakamlarını Protesto Etti
- Harb-İş Eskişehir Şubesinden TİS Eylemi
- Asgari Ücret Asgari Zam Gördü!
- Balıkesir’de ZSR Mühimmat Fabrikasında İşçi Katliamı
- İş Kazalarına Karşı Daha Fazla Örgütlenelim
- Hitachi Energy’de Anlaşma İmzalandı, Grev Sonlandırıldı
- TİS Yetki Sistemi, Sorunlar ve Çözüm Arayışları Toplantısı Düzenlendi
- Selçuk, 5 Küçük Kardeş ve Annelik
- DİSK Asgari Ücret Taleplerini Açıkladı
- Kartal’da Binlerce Emekçi Haykırdı: “İnsanca Yaşamak İstiyoruz!”
- Önümüzdeki En Büyük Engel Sömürü Düzenidir
- Kanatları Kesik Gençler Ülkesine Yolculuk
Son Eklenenler
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...
- İngiltere’nin başkenti Londra’nın meydanlarında aylardır emekçilerin barış talebi yankılanıyor. 18 Ocak Cumartesi günü, Filistin halkıyla dayanışma kapsamında Londra’da düzenlenen 24. ulusal gösteriye on binlerce kişi katıldı. Sırbistan'da...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında 219 gündür grevde olan işçiler, 24 Ocakta Payas Belediyesi önünde eylem yaptılar. 20 Haziranda greve çıkan işçiler, grevlerinin 217. gününde de fabrikanın önünden yürüyüş yaparak yolu...
- İş güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve denetimsizlik sebebiyle iş kazaları yaşanmaya, işçiler iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Yakın tarihte yaşanan çeşitli iş kazaları ve bunlarla ilgili yayınlanan bilirkişi raporları patronların kâr hırsı...
- İşçi Dayanışması’nın ilk sayısı 2008 Nisan ayında yayın hayatına başlamıştı. Elbette çıkarken kardelenler gibi toprağında kök saldıktan sonra filiz vermişti. İşte o günden beridir 1 Mayıs meydanlarında kırmızı şapka ve önlüklerle gelincik tarlası...
- 24 Ocak 1980’de, sermaye sınıfının ortak talepleri doğrultusunda bir dizi ekonomik karar alınmıştı. Adına “yapısal dönüşüm programı” denilen bu kararların alınmasında IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist güçler, bu süre zarfında kurulan hükümetler,...
- Sonradan görme bir burjuva olan Turkuaz Tekstilin sahibi Nihat Zeybekçi, asgari ücreti vatan-millet-Sakarya’ya bağlamak için cambazlık yapıyor. Asgari ücret 660 dolara karşılık geliyormuş. 2003’te asgari ücret 100 dolar ediyormuş. Bunlar yanıltıcı...
- Teksif Sendikasında örgütlenen İzmir/Gaziemir’de Digel Tekstil, İstanbul/Tuzla’da TKİS Blinds ve Kayseri’de Almer Tekstil işçileri, patronların sendika düşmanlığına ve işten atma saldırısına karşı mücadele ediyor. İBB’ye bağlı Beltur işçileri, 20...
- Bolu’da Kartalkaya Kayak Merkezinde bulunan Grand Kartal Otel’de 21 Ocakta gece saatlerinde meydana gelen yangında 79 kişi hayatını kaybederken onlarca kişi yaralandı. Yapılan açıklamalara göre yangın sırasında otelde kayıtlı 238 kişi bulunmaktaydı...
- Emekçi kadınlar olarak birçok sorunumuz var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi sorunlar yaşıyoruz. İzmir’de tek göz bir evde çıkan yangında hayatını kaybeden beş küçük çocuk hepimizi çok üzdü. Bu çocuklar...
- İşçi sınıfının emeklileri, abi ve ablalarımız, Erdoğan 2024 yılını “emekliler yılı ilan ediyoruz” demişti. Erdoğan’ın o konuşmasını belki de hepimiz dinledik, gazetelerden okuduk. Bazılarımız burjuva siyasetinin zokasını yutarak, “belki bu sefer iyi...
- Baskılara, yasaklara rağmen direnişlerini sürdüren Polonez işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Metal işçilerinin kararlı duruşu kazanım getirdi. Hitachi Energy grevi 24 Aralıkta, Schneider Elektrik grevi 6 Ocakta, Arıtaş Krijojenik grevi 10...