Buradasınız
İş kazalarının tek suçlusu patronlar sınıfıdır!
Kocaeli’den bir petro-kimya işçisi
Bugün biz işçiler geçmişte kazanılmış haklarımızı kaybettiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Ve ben de bu işçilerden yalnızca bir tanesiyim. Petro-kimya sektörüne bağlı, hortum üreten bir fabrikada çalışıyorum. Fabrikanın giriş kısmına yaklaştığınızda, üretim bölümünün giriş kapısına asılan ve güzel bir biçimde düzenlenip çerçeve edilmiş bir tabela görürsünüz. Tabelada, işyerimizde falanca tarihten filanca günden beri iş kazası yaşanmamıştır diye yazılıdır. Halbuki ben işe girdiğimden bu yana iş kazasının olmadığı bir gün bile geçirmedim. Tanık olduğum iş kazalarından yalnızca bir kaçını aktarmak istiyorum.
2004 Eylül ayında kimyasal bölümde çalışan arkadaşlarımızdan biri kolunu makinede kaybetti. Ama mahkemede suçlu bulunan o oldu ve para cezasına çarptırıldı. Bu ceza, sömürü biçiminin bilinmeyen boyutunu açığa vuruyordu. İşçi arkadaşımızın işverene ödemesi gereken bir saatlik ücret bilirkişi tarafından 591 YTL olarak hesaplanmıştı. Bu, bilirkişinin neyi, kim için bildiğinin de bir göstergesiydi. Nitekim bilirkişinin saptayacağı gerçeklik işçi arkadaşımızın kopmuş kolu ise “bilinmemeyi” gerekli kılıyordu. Yani işçi arkadaşımızın yaşamını idame ettirebilmesinin tek şansı olan kolları onlar için bir şey ifade etmiyor. Nasıl ayaklarından sakatlanmış bir atın ölümden başka şansı yoksa, biz işçilerin de patronlar için çalışmadığımız yani artı-değer üretmediğimiz sürece ölmekten başkaca bir şansı yoktur.
Yine 2004’ün Kasım ayında kazan ve pişirme bölümünde çalışan bir arkadaşımız kolunu feci şekilde yaktı. Suçlu bulunmamak için yanmış olan kolunu gazlı bezler ve ilaçlarla sarıp acıya dayanarak haftalarca çalıştı. İyileşene kadar geçen bu süreç içerisinde geçirmiş olduğu şeyin bir iş kazası olmadığına kendince ikna olmuştu. Diğer işçi arkadaşların bu durumu nasıl algıladıklarını bilmiyorum fakat durum içler acısı bir gerçekliği yaşatıyordu bizlere.
Örnekler bitmek bilmiyor. Yine fabrikamızın hamurhane, bamburi ve kalender bölümlerinde yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıkları ciddi boyutlardadır. Bir de şu meşhur yazılı önlemler var. Böylesi sömürü mekanizması içerisinde patron sınıfının yazılı önlemler asması aldatmacadan başka bir şey olamaz. İşçi sağlığı, iş güvenliği hakkı geçmişte kazanılmış biçiminden bütünüyle farklı olarak yasalaştırılmış, patron sınıfının hizmetine sunulmuştur. Bu yasada işçinin sağlığından çok işin sağlığı ve işin güvenliği dikkate alınmaktadır. Bu biçimiyle biz işçiler için eğitim seminerleri düzenlendi. Verilen eğitim, işçilerin haklarından ziyade hiçbir haklarının olmayacağını öngören örnekler üzerinden anlatılıyordu. Bu eğitimler psikolojik sınıfsal bir saldırı biçiminde yapılıyordu. Patronların dilinde bizler bir sınıfın unsurları yani işçi değil “insan kaynağı”ydık. Onlar tek tek bireyler olarak göstermeye çalışıyorlar bizleri. Eğitimler bu yasaların işçilerin yasaları olmadığını, patron sınıfının yasaları olduğunu bütün çıplaklığıyla gösteriyordu bizlere. Fakat pür dikkat dinledikleri bu eğitimin sonunda işçi arkadaşlarım psikolojik saldırıya maruz kalarak tekil düşünmeye başlıyorlardı.
Bunlar sadece benim tanık olduklarım, benim çalıştığım fabrikada, benim bulunduğum şehirde yaşanan gerçekliğin küçük bir parçası. Oysa yüz milyonlarca işçi kardeşimiz yaşıyor diğer kentlerde, ülkelerde, kıtalarda, kısacası koca bir dünyada. Biz işçiler örgütlenmediğimiz koşullarda, kana doymaz patronlar sınıfı, bu insanlık dışı yaşamı bize dayatmaya devam edecekler ve yaşamı yok oluşa sürükleyecekler.
Yaşasın Marksist Tutum, yaşasın işçi sınıfının devrimci mücadelesi!
Kaynak:
- 301’i, Soma’yı, O Günden Beri Hiç Unutmadık…
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- Sorumluluğu İşçiye Yıkmanın Yolu: “Ya Güvenli Çalış Ya Hiç Çalışma”
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
Son Eklenenler
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...