Buradasınız
İşçi Sınıfı Örgütlü Olursa İş Cinayetleri Son Bulur…
İzmir’den emekli bir işçi
Sevgili işçi kardeşlerim, işçi sınıfının önderleri, sanatçıları en karanlık günlerde bile bizi umutlu olmaya, umutlu kalmaya teşvik ederler. Tıpkı işçi sınıfının ozanlarından biri olan Nâzım Hikmet gibi. Nazım Usta “Umut” isimli şiirinin son kıtasında “umut insanda” diye haykırır. Nâzım Ustanın bahsettiği insan büyük insanlıktır. Yani üreten işçi sınıfıdır. Umut her daim bu büyük insanlığın örgütlü mücadelesindedir.
Evet, sevgili işçi kardeşlerim, ben de ustalarımızın söylediklerini yani umutlu olmak ve umut tohumları ekmek gerektiğini her daim aklımda tutarım. Bu mektupta sizlerle paylaşacağım hikâye şimdi 23 yaşında olan 2 çocuk annesi genç bir kadının hikâyesi. Bu genç kadının eşi, 2022 yılında 30 Aralık günü İzmir Bornova’daki bir gökdelen inşaatında, kaldıkları konteynerin üzerine vinç düşmesi nedeniyle hayatını kaybeden yani iş cinayetine kurban giden altı işçiden biridir. Bu genç annemizin adı bende kalsın. Sizlere nasıl karşılaştığımızı, nasıl tanıştığımızı, bana neler anlattığını ve benim kendisine neler söylediğimi anlatacağım.
İzmir Bayraklı’da bulunan adliyenin koridorlarında, adli yardım bürosunun önündeki banklarda sıra beklerken az ötemde oturuyordu bu genç kadın. Önce elinde tuttuğu kâğıdı farkında olmadan sıkıp topak haline getirdiği, farkına vardığında da kâğıdı dizinin üstünde düzelttiği dikkatimi çekmişti. 16 yaşında çocuksu bir görünümü vardı yüzünün. Gözleri ise çok derin bir acı ve ıstırap çekmekte olan, çok yaşlı bir kadının gözleri gibiydi. Yanında oturanın babası olduğunu sohbet etmeye başladığımızda öğrenmiştim. Babasıyla işaret diliyle konuşuyorlardı. Babasından izin aldıktan sonra “abi bana avukat verirler mi? Biri 1, diğeri 2 yaşında olan çocuklarımı eşimin babası kaçırdı. Yerleri belli değil. Kayınbabam kafasından hastadır” diye başlamıştı konuşmaya. Sonra “Bornova’da otel inşaatında vinç devrilmişti ya,” diye devam etmişti, ben de “evet, biliyorum. Bu gazetemizde ve web sitesinde de yazılmıştı” diyerek İşçi Dayanışması gazetemizi çantamdan çıkartarak göstermiştim. “Eşim de o konteynerlerde ölen işçilerden biridir. Biz Buca’da oturuyoruz. Buca’dan Bornova’ya bir otobüsle gidiliyor. Ama eşim ve diğer işçiler akşam geç saatlere kadar çalışıyorlarmış. Sabah da çok erken işbaşı yaptıkları için haftada bir gün eve gelirdi. Eve geldiğinde hep uyumak istiyordu. Ama çalışmaya mecburdu. Evimiz kiradır. İlk çocuğumuz o zaman 1 yaşındaydı. İkinci çocuğumuza hamileydim eşim öldüğünde. Konuşurken gözleri yaşarıyordu. Eşini kaybetmenin acısını yüreğinin derinlerine gömmüş görünüyordu. İki minik yavrusu da elinden alınmış olduğu içindi sanki gözyaşları. Eşini iş cinayetinde kaybetmesini, sonrasında neler yaşadığını, açılan davaların sonucunu ve elinden alınan iki minicik ana kuzusunu, yavrusunu anlatması için sessizce gözlerine baktım. “Güçlü ve umutlu olman gerekiyor. Eşinin katillerine ve çocuklarını senden koparmaya çalışan kayınbabana karşı mücadele etmek zorundasın. Bu nedenle güçlü ve umutlu olman lazım” dedim. Babasıyla işaret diliyle “anlatayım mı?” diye sordu. Babası “evet,” manasında başını sallamıştı.
“Abi çocuklarımı kayınbabam kaçırdı. Bana ‘öbür oğlumla evlenmezsen çocukları göremezsin’ dedi, çok zorladı. Kabul etmedim. Çocuklarımı bunun için kaçırdı. Aylardır çocuklarımın nerede olduğunu bilmiyorum. Karakol evini aradı. Bulamadıkları için mahkemeye vermemi söylediler. Mahkeme açacak, avukat tutacak param olmadığı için buraya avukat verilmesi için geldik babamla. Babam konuşamıyor, duyamıyor. Ama hep yanımda oldu. Babam ve annemin yanında kalıyorum. O konteyner, inşaatın uzağında olsaydı eşim ve diğer işçiler ölmezdi, değil mi? Herkes aynı şeyi söyledi. Ama inşaatın sahibinin avukatları, vali ve devlet büyükleri ‘ölenlerin kaderi böyleymiş’ dediler. Mahkemede eşimin ve işçilerin çoğunun sigortasının yapılmadığı belli olmuştu. Otel inşaatının sahibinin avukatları ölen işçilerin ailelerine ‘kader, mukadderat’ deyip durdular. Ama eşim ve diğer ölen işçilerin ailelerine kan parası vermişler. Eşimin kan parasını kayınbabam almış. Ne kadar para aldığını bilmiyorum. O oteli bana verseler bile istemem. Benim eşimi geri getirecek mi o otel benim olsa? İnşaat sahibinin avukatları ne yaptılar, nasıl yaptılar bilmiyorum. Ama 30 yaşında ölen eşim için bana emekli aylığı bağlandı. Eşim öldükten sonra evimize iki kadın gelip gitmişlerdi kaç kere. ‘Biz tarafsızız. Uzlaştırma avukatlarıyız. Sizinle inşaat şirketini uzlaştırmak için uğraşıyoruz’ dediler. Kayınbabamın zorlamasıyla önüme koydukları kâğıtları imzalamıştım. O emekli aylığı eşim iş kazasında öldürüldüğü için bağlandı. Ben bunu biliyorum. O parayı her harcadığımda eşimin kanlar içinde ezilmiş hali gitmiyor gözümün önünden. Babalarının parasını çocuklarım için bir şeyler alıp yediremediğim için lokmalarım boğazımda düğümleniyor. Beni dinleyecek birini bulduğumda anlatıyorum. Benimle ağladıkları için biraz ferahlıyorum. Abi sen bana acıyıp ağlamamı arttırmadın. Güçlü, kuvvetli, umutlu olmam ve mücadele etmem gerektiğini anlattın. Hiç senin gibi umutlu ve güçlü olmam gerektiğini söyleyen olmadı. Allah razı olsun senden abi” demişti. Gazeteyi göstererek “beni umutlu, güçlü, mücadeleci kılan ve işçileri iş cinayetlerinde katleden patronlar sınıfına karşı kinimi korumamı sağlayan bu gazetemizdir. İstersen alıp evde okursun” demiştim. Babasına bakmıştı. Babası “al” dercesine başını salladığı için İşçi Dayanışması gazetemizi alıp çantasına koymuştu.
Evet, sevgili işçi kardeşlerim 6 sınıf kardeşimizin iş cinayetinde katledildiği İzmir Bornova’daki 30 katlı gökdelen uzaktan da görülen ihtişamlı, lüks bir otel. Bir düşünün, 30 katlı ve her katında onca oda olmasına rağmen patron ve adamları işçilere o odaların en alt katındaki tek bir odayı bile layık görmemişlerdi. İşçilerin kaldıkları konteynerleri inşaatın dibine koydurmuşlardı. Muhtemel ki işçilerin uyumak için girdikleri konteynerler inşaata ne kadar yakın olursa, işçilerin o kadar çabuk işbaşı yapacaklarını hesaplamışlardı. İşçilerin canının hiçbir patronun umurunda olmadığı açık değil mi? Devletin resmi kayıtlarına göre bile, her gün en az 5-10 işçi iş cinayetlerinde katlediliyor. Kayıt dışı olan ve örtbas edilenler de eklendiğinde, işçi sınıfı ile patronlar arasında süregiden bu sessiz savaşta işçiler katledilmeye devam ediliyor.
İşte böyle sevgili işçi kardeşlerim. Örgütlü olmak gerçek manada insanlaşmak için de bir mücadeledir. İnsan olmak, iş cinayetinde katledilen bir sınıf kardeşimizin acısını kendi yüreğinde duyabilmektir. Acı içinde kıvranan ve psikolojisi altüst olmuş bir kadına güçlü ve umutlu olması için cesaret verebilmek, mücadele etmesi için ona yol göstermek, destek olmaktır. Asıl olan kalıcı bağlar kurmak, birbirimizle dayanışmak, omuz omuza verip birlikte örgütlenmektir. Bazı durumlarda ise tohum ekmeye çalışırız. Günü geldiğinde o tohumlar filiz verir mutlaka. İşte ben de şimdilik tohum ekmeye çalışıyorum şu İzmir çukurunda... Nâzım Ustamızın ifadesiyle “umut, umut, umut, umut insanda”. Yani umut bizim kendi sınıfımızın insanlarında…
- İşçi Sınıfı Örgütlü Olursa İş Cinayetleri Son Bulur…
- Desan Tersanesinde İş Cinayeti Protesto Edildi
- İş Cinayetinde Ölen Zafer Açıkgözoğlu Anıldı
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Hendek Katliamının Dördüncü Yılında Ailelerin Adalet Arayışı da Yası da Sürüyor!
- Güney Kore’de Fabrika Yangını: Kâr Hırsı Öldürüyor
- 12 Haziran: Kapitalizmin Çocuk İşçi Sömürüsü Büyüyor
- Soma’nın 10. Yılı: Unutmadık, Unutmayacağız!
- Soma Katliamının 10. Yılında Eylemler
- Soma’dan Bugüne Acımız ve Öfkemiz Büyüyor!
- Amasra Maden Katliamı Davasında 3 Tutukluya Tahliye
- 28 Nisan: Yaşamak İçin Örgütlen!
- Dev Maden-Sen: “İliç’te Toprak Altındaki 8 Maden İşçisi Sahipsiz, Maden İşçileri de Çaresiz Değildir”
- Gayrettepe’de 29 İşçinin Ölümü Protesto Edildi
- Beşiktaş’ta İşçi Katliamı: 29 İşçi Hayatını Kaybetti
- İktidarın Zihniyeti İliç’te de Aynı!
- İş Kazaları Kader Ya da Fıtrat Olamaz
- İliç’te Aileler Arama Çalışmalarının Durdurulmasını Protesto Etti
- İliç’te Maden Faciası: Tonlarca Siyanürlü Toprak Çöktü, İşçiler Altında Kaldı
- Öğrenci Olmak: KYK Kredisi ve Motokuryelik
Son Eklenenler
- İsrail devletinin 7 Ekimden bu yana Filistin halkına yönelik sürdürdüğü katliam dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler tarafından protesto ediliyor, meydanlarda barış talebi yankılanıyor. İşçi ve emekçiler İsrail devletine, savaşı körükleyen...
- Sevgili işçi kardeşlerim, ben de ustalarımızın söylediklerini yani umutlu olmak ve umut tohumları ekmek gerektiğini her daim aklımda tutarım. Bu mektupta sizlerle paylaşacağım hikâye şimdi 23 yaşında olan 2 çocuk annesi genç bir kadının hikâyesi. Bu...
- Fabrikadaki işçi arkadaşlarımızla kimi zaman dışarıda bir araya gelip sohbet ediyoruz. Birlikte bir iş yapmak, buluşmalar, geziler organize etmek bizleri keyiflendiriyor. Fabrikanın stresinden biraz uzaklaşıp birlikte bir şeyler yapmak bizlere iyi...
- Merhaba dostlar. Ben daha önce Mersin Liman işçisiydim. Limanda çalıştığım dönemde zor koşullarda çalışıp haksızlığa uğrayan işçiler olarak bir araya geldik ve sendikalı olduk. Evet, haksızlığa karşı anayasal hakkımızı kullanarak sendikalı olduk ama...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Türkiye’de onlarca kentte yapılan eylemlerde İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırım ve emperyalist devletlerin İsrail’e verdiği destek protesto edildi. Yapılan açıklamalarda emperyalist savaşın alevlerinin...
- Bugün 1 Eylül, bugün Dünya Barış Günü… Bugün sadece Türkiye’de veya yaşadığımız coğrafyada değil, dünyanın dört bucağında ezilenlerin yüreği barış özlemiyle atıyor. Emekçiler, ölümlerin son bulduğu, acı ve gözyaşının dindiği, yaraların sarıldığı bir...
- Manisa’nın Soma ilçesinde AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’na ait olan Fernas Madencilik’te Bağımsız Maden-İş Sendikasında örgütlenen işçilerden altısı işten atıldı. Bunun üzerine işten atılan işçilerin işe iadesi, sendikal hakların...
- Yıllarca çalışarak emeklilik primlerini ödedikleri halde emeklilik hakları gasp edilen EYT’li emekçiler, ancak örgütlenip mücadele ederek, meydanlara çıkarak haklarını geri alabildiler. Ne var ki bu sefer de emekli maaşlarının sefalet maaşı olması...
- İzmir Kemalpaşa Belediyesi işçilerinin 5 Ağustostan bu yana devam eden direnişi kısmi kazanımla sonuçlandı. Hak-İş’e bağlı Öz Büro-İş Sendikasında örgütlü Sarar işçileri, Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde ücret konusunda anlaşma sağlanamaması...
- Dünya işçi sınıfının, emekçilerin, gençlerin, emekçi kadınların sorunları her geçen gün derinleşiyor. Egemenler sömürüyü derinleştirmeye, iktidarları bâki kalsın diye yasaları değiştirmeye, baskıyı, adaletsizliği, emperyalist savaşları büyütmeye,...
- Zihnimde, yaşadığım mahalleden, kentten, ülkeden ve dünyadan milyarlarca yoksul insanın sesli, sessiz çığlıkları yankılanıyordu. Bunun nedeni Jack London’un “Uçurum İnsanları” adlı eseriydi. London, sömürü düzenini ve bu düzenin İngiltere’nin...
- CarrefourSA Esenyurt depo işçilerinin direnişi kazanımla sonuçlandı. İstanbul Arnavutköy’de Getir deposunda çalışan Dinçer Lojistik işçilerinin ücretlerine zam yapılması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebiyle 26 Ağustosta başlattıkları iş...
- Desan Tersanesinde kadrolu işçi Serkan Çiçek, 27 Ağustosta panoya kablo bağlarken akıma kapılarak hayatını kaybetti. DİSK’e bağlı Limter-İş Sendikası, Serkan Çiçek’in ölümünü ve tersanelerde alınmayan önlemler nedeniyle yaşanan tüm iş cinayetlerini...