Buradasınız
İşçi Tiyatrosu “Örgütsüzlük Öldürüyor” Dedi
Söğütlüçeşme Mahallesinden bir öğrenci
24 Ekim Pazar günü “İşçiden İşçiye İşçinin Diliyle” tiyatrosunu izledik. Oyun başlamadan önce herkesi saran bir telaş ve birbirine neşeyle gülümseyen yüzler vardı. Herkes tiyatronun nasıl olacağını merak ediyordu. Merakımız fazla uzun sürmedi ve tiyatro başladı.
“Alışveriş Canavarı” oyununda hepimiz güldük, kahkahalar attık. Gülmekten gözümden yaş geleceğini düşünmeye başladım. Aynı zamanda yaşadığımız düzenin bizleri promosyonlarıyla nasıl umutlandırdığını, birer alışveriş canavarı haline getirdiğini gördüm. Bir kutu süt aradığı halde bir türlü bulamayan zavallı adamın komik hikâyesini gördüm.
“İşsiz Adam” oyunu bizim hayatımızdan o kadar çok şey taşıyordu ki! İşsizlikten kendini kahvelerde okey oynamaya veren insanlar, her gün bir iş bulma umuduyla evden çıkıp eve her akşamki gibi üzgün gözlerle dönen adam. Her şey çok bizdendi. Benim annem de birçok kez işsiz kaldı. Sanki aynı şeyleri tekrar yaşar gibi olmuştum. Annemin fabrika fabrika iş ararken, ilan sayfalarını okurkenki hali gibiydi Azimet’in hali. İşsiz adam beni hem güldürmüş, hem de insanların karın tokluğuna çalışacak bir iş bulmak için çektikleri sıkıntıları anlatarak hüzünlendirmişti. Oyuna ara verilip dışarı çıktığımızda herkesin birbirine oyunla ilgili bir şeyler anlattığını, oyunu ne kadar beğendiklerini dile getirdiğini görmek de içerde oynanan oyun kadar mutlu etmişti beni.
“Hırsız ve Çanta” oyununda, yanlış yerde, yanlış zamanda ve yanlış çantayla bulunan adamın polislerle yaşadığı macera da salondaki herkesi bir hayli güldürdü.
“Tersanede Ölüm Var” oyununda ise Tuzla tersanelerinde ölen 142 işçinin nasıl koşullarda ve neden çalıştığını bir kez daha gördüm. Tekerlekli sandalye kullanan, yürüyemeyen bir kızın babasının ona bakabilmek için tersanedeki tüm güvencesizliğe rağmen nasıl çalıştığını, işçilerin birbirlerine nasıl düşman edildiğini, kendi sorunlarından uzaklaştırılarak başka boş işlerin peşine nasıl takıldığını gördüm. İşçilerin birleşmesinden söz eden işçiye, “sen benim Bihter’le birleşmemi düşün, boş ver işçileri” diyen işçi ne de güzel bir örneğiydi bu durumun. Ama en acısı oyunun finaline saklanmıştı sanırım. Sağlam olmadığı için iskeleye çıkmak istemeyen işçiyi zorla iskeleye gönderen ustabaşı, daha sonra o iskele yıkılıp da işçi öldüğünde, ölmüş arkadaşlarının başındaki işçilere “işlerinizin başına” diyebilmişti. İşte bu çok öfkelendirmişti beni, dolmuş gözlerle sahneye bakarken kalkıp boğmak istedim ustabaşını. Eminim pek çok kişi benimle aynı şeyi hissetti. Ama bu bir oyundu ve işte oyunun başında insanların kafasında tiyatro yapıp yapamayacakları tartışılan işçilerin bizleri nasıl böyle etkileyebildiğini, oynanan 4 oyunda da bizi nasıl düşündürdüklerini gördüm ve hepimiz gördük.
Oyunu oynayanların çoğu işçi, birkaçı da genç öğrencilerdi. Hepsi zaman ayırarak, emek vererek yapmışlardı bu oyunu. Bizlere hayatı tekrar göstermenin yanında bir de bizlere sadece zenginlerin işiymiş gibi gösterilen tiyatronun aslında işçilerin elinde çok daha güzelleştiğini de gösterdiler. En başta dedikleri gibi “işçiden işçiye işçinin diliyle” yaşadıklarımızı ve eğer bu düzen değişmez böyle giderse yaşayacaklarımızı gösterdiler bize. Ben bir öğrenciyim. Dediğim gibi annemin işsiz günlerini gördüm, tersanede ölen işçileri duydum, hiçbirini tanımasam bile onlar için üzüldüm. İleride işsiz olmak, eve her gün hayal kırıklığı getirmek, bir alışveriş canavarı olmak, yanlış yerde olduğum için suçlamalarla karşı karşıya kalmak, ya da iş kazasında ölmek hatta iş kazasında ölen birinin acısını duymak istemiyorum. Tiyatroda da söylendiği gibi örgütsüzlük öldürüyor. Bir daha hiç kimsenin haksız yere, kaza diye adlandırılan iş cinayetlerinde yaşamını yitirmemesi için birleşmeliyiz, daha güzel günler için bir şeyler yapmalıyız.
Başka Bir Tiyatro
Son Eklenenler
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...