Buradasınız
İşçiler Koronavirüse Karşı Nasıl Savaşmalı?
Yeni tip koronavirüs hastalığı (Covid-19) yayılırken, egemenler toplumu bir korku tüneline itmeye çalışıyor. Baskı ve yasaklar, anti-demokratik uygulamalar, ekonomik krizin ağır sonuçları koronavirüs üzerinden meşrulaştırılmak isteniyor. ABD dâhil şu ana kadar birçok ülkede olağanüstü hal ilan edildi. Esas amaç yeni koronavirüs hastalığına karşı savaşmak değildir. Egemenler fırsattan istifade sömürü düzenini garanti altına alacak uygulamaları devreye sokuyorlar. Sömürüye dayanan ve akıl almaz ölçüde toplumsal eşitsizlikler yaratan kapitalizmin biriktirdiği sorunlar patlıyor. Sistem kaç zamandır bir çıkmaza girmiştir ve bu çıkmazdan kurtulamıyor. İşte son günlerde dünya borsalarındaki sarsıntının arkasındaki asıl neden budur. Şapka düşmüş, kel görünmüştür. Covid-19 hastalığı, zaten eğreti duran şapkanın düşmesini sağlamıştır. Yoksa kelliğin ya da krizin nedeni koronavirüs değildir.
Şimdi koronavirüs ile kapitalizmin doğurduğu krizin üzerini örtmek, sistemin sorgulanmasının önüne geçmek istiyorlar. Önümüzdeki dönemde işten atmalar gündeme geldiğinde suçu Covid-19’a yükleyip kapitalist sistemi aklamaları, durumu normal göstermeye çalışmaları şaşırtıcı olmasın. Sermaye sınıfı, Covid-19’u bahane ederek esnek çalışmayı daha fazla yaygınlaştırmanın, karantina uygulanan ülkelerde işe gitmeyen işçilerin ücretlerinden kesinti yapmanın peşinde!
Türkiye dâhil birçok ülkede mitingler ertelendi. Fransa ve Yunanistan’da olduğu üzere, işçi sınıfının grevlerinin sürdüğü ülkelerde meydanlar bir anda boşaldı. Fransız işçi sınıfı, 4 Aralıktan bu tarafa emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı grev yapıyor, meydanları dolduruyordu. Macron’un sarayını kuşatan işçi sınıfı, şimdi yaratılan korku ve panik nedeniyle meydanları boşaltmış ve fiilen greve son vermiştir. Önümüzdeki dönemde, Covid-19’a “Macron’u kurtaran virüs!” denmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Koronavirüs, şimdiden ticaret savaşının ya da emperyalist kapışmanın bir aracına dönüştürülmüştür. Bu durum, Covid-19’a yalnızca hızla yayılan bir virüs olarak bakılamayacağını, alındığı söylenen önlemlerin sorgusuz sualsiz kabul edilemeyeceğini ortaya koyuyor. İnsanı değil kârı esas alan kapitalist düzende egemenlerin topluma gerçekleri söylediğini düşünmek saflık olur.
Türkiye’de koronavirüs vakası tespit edildiğinin açıklanmasının ardından insanların marketlere koşması, yaşlı insanların kolonya kuyruklarında bitap düşmesi topluma nasıl bir korku salındığını gösteriyor. Korkutulan ve paniğe sürüklenen bir toplumda insanlar doğru düşünemez ve egemenlerin yalanlarını sorgulamadan kabul eder.
İşçiler ellerini sık sık nasıl yıkayacak?
Patronlar sınıfı son teknolojiyle donatılmış lüks konutlarında zevkusefa içinde yaşıyor, her türlü sağlık hizmetine ulaşabiliyor. Emekçi kitleler yetersiz, kirli ve mikrop yuvasına dönüşen toplu taşıma araçlarında balık istifi yolculuk yaparken, onlar özel uçaklarıyla seyahat ediyorlar. Tüm hastalıklarda olduğu gibi Covid-19’a karşı mücadelede de insanın bağışıklık sisteminin güçlü olmasının son derece etkili olduğu söyleniyor, tavsiyeler veriliyor. Peki, işçi ve emekçi kitleler yeterli beslenebiliyorlar mı? Hayır! Dünya genelinde vahim bir durum yaşanıyor. Her 5 saniyede bir, 10 yaşın altında bir çocuk açlıktan ölüyor. 2 milyar insan günde 1,90 ilâ 3,20 dolar arasında bir gelirle yaşamaya çalışıyor. Yani milyarlarca insan açlık çekiyor. Üstelik bütün bunlar daha iyi bir dünya kurmanın imkânları varken oluyor.
Dünya nüfusunun yarıdan fazlasının herhangi bir sosyal güvencesi yok. Bu düzen, parası olmayana yaşam hakkı tanımıyor. Ulusal ve uluslararası düzen kurumları sürekli “ellerinizi yıkayın” ezberini yineliyor ama dünya ölçeğinde 3 milyar insanın, yani dünya nüfusunun yüzde 40’ının yaşadığı mekânda ellerini su ve sabunla yıkayacağı lavabo bulunmuyor.
Egemenler, toplumu paniğe sürükleyerek insanların düşünme sistemlerini devre dışı bırakıyor ve herkesi kendi başına hareket etmeye yönlendiriyorlar. Oysa milyarlarca insanın kaderini ortaklaştıran bir hastalık bireysel önlemlerle engellenemez. Sağlık Bakanı, koronavirüse karşı mücadeleye yönelik 14 maddelik kural açıklayıp “ellerinizi sık sık su ve sabun ile en az 20 saniye boyunca ovarak yıkayın” kuralını en başa eklemiş. Bize sürekli “ellerinizi yıkayın” önerisinde bulunuyorlar ama sadece el yıkamayla virüse karşı mücadele edilemez. Gece gündüz iliklerine kadar sömürülen işçilerin tuvalete gitmelerine bile izin verilmezken, nasıl olacak da işçiler ellerini sık sık yıkayacak? Yoğun çalışma temposu altında pestili çıkan işçi, nasıl olacak da virüse karşı önlem alabilecek? Yemekhanelerin böcek kaynadığı, yemeklerden kurt çıktığı, tuvaletlerin temizlenmediği, kısacası en temel sağlık önlemlerinin alınmadığı koşullarda işçilerin bireysel tedbirleri yeterli olamaz!
10 milyon işçi işyeri hekimi olmadan çalışıyor
Bugün Türkiye’de her yıl 2 bine yakın işçi iş cinayetlerinde yaşamını kaybediyor. Çünkü işyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmıyor. 2016’da “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi” adıyla geçirilen yasayla iş güvenliği yasasının kimi maddeleri bir kez daha ertelenmişti. 50’den az çalışanı olan az tehlikeli işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu 2020 yılının Temmuz ayına bırakılmıştı. Bu kapsamdaki işyerlerinde iş güvenliği uzmanlığı görevini eğitim alarak patronun kendisi yerine getirebiliyor. Yani şu anda 10 milyona yakın işçinin çalıştığı işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulunmuyor. Yeni koronavirüsün yayılmasına karşı sert önlemler aldığını iddia eden AKP iktidarı, nedense milyonlarca işçinin işyeri hekimi olmadan çalıştığını gündeme getirmiyor.
Salgının önlenmesi için en başta sağlık hizmetlerinin kapsamı genişletilmeli, sağlık hizmetlerine ulaşım kolaylaştırılmalı ve parasız olmalıdır. İlaç tekellerinin değil emekçilerin sağlığı esas alınmalıdır. Covid-19 dâhil bu tür hastalıklara karşı geliştirilen aşılar ve ilaçlar ücretsiz sunulmalıdır. DİSK’in açıkladığı önlemler bir an önce hayata geçirilmelidir:
- Okulların ve kreşlerin tatili süresince çalışan anne babalardan birine ücretli korona izni verilmelidir. Ücretli izin kararı gecikmeden alınmalıdır.
- Hijyen ve ısınma bu virüsten korunmanın şartlarındandır. Her eve belli bir miktar içme suyu ve doğalgaz parasız olarak sağlanmalı, geçmiş borçlar nedeniyle su ve doğalgaz kesintileri yapılmamalı ve kesilmiş olanlar derhal açılmalıdır.
- Korona virüsü özellikle yaşlı nüfus için hayati bir tehlike yaratmaktadır. Bu yaş grubunun daha iyi beslenerek korunabilmesi için, emekli maaşlarına belirli bir süre ek korona desteği verilmeli, emekli maaşları bu süre zarfında 3 bin liranın altında olmamalıdır.
- 65 yaş üstü yaşlılık aylığı alan kişilere de ek korona desteği ödenmelidir.
- Genel olarak çalışma yaşamında konuya dair alınması gereken önlemlerle ilgili olarak işçi, işveren ve hükümet tarafının bir araya geldiği EKONOMİK SOSYAL KONSEY acilen toplanmalıdır.
Covid-19 bir sınıf sorunu ve mücadele konusudur
İşçi sınıfının şairi Nazım Hikmet, “ölümün âdil olması için hayatın âdil olması lazım” diyordu. Ama kapitalist sömürü düzeninde yaşam âdil değil, o yüzden ölüm de âdil değil. Yeni koronavirüs hastalığı işçileri, emekçileri, yoksulları vuruyor. Unutmayalım ki virüsün küreselleşip yaygınlaşmasının nedeni, tüm ülkelerde sermayenin çıkarları temelinde sağlık hizmetlerinin çöküşe sürüklenmesi, kalitesiz ve paralı hale getirilmesidir. Tüm salgınlar gibi Covid-19 da esas olarak emekçileri vuruyor. Zenginler, doktorlarını da yanlarına alarak şimdiden kentlerden uzak sığınaklarına kapanırken, yüz milyonlarca emekçi en temel sağlık hizmetlerine bile ulaşamıyor. Covid-19 ile mücadele ettiklerini söyleyip korku imparatorluğu yaratan egemenler, nedense sağlık hizmetlerinin kapsamını genişletip tüm sağlık hizmetlerini parasız olarak sunmayı gündeme getirmiyorlar!
Sermaye sınıfı, temiz tuvaletleri bile işçilere fazla görüyor. Asla unutmayalım, yalanlara kanmayalım: Hastalık toplumsaldır ve ancak toplumsal olarak yenilebilir. İşçi sınıfı örgütlü olursa, işyerlerinde ve toplumsal hayatın diğer alanlarında gerekli önlemlerin alınmasını sağlayabilir. İşçi sınıfı örgütsüz olduğu müddetçe sermaye sınıfının hiçbir saldırısına yanıt veremez. Nasıl ki işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği bir sınıf sorunu ve mücadele konusuysa, Covid-19 hastalığı da bir sınıf sorunu ve mücadele konusudur. İşyerlerinde gerekli önlemlerin alınması için birleşmeli, haklarımızı aramalı, taleplerimizi hayata geçirmek için mücadele etmeliyiz. İşçi sınıfının bağışıklık sistemini güçlendirecek olan örgütlülüğü ve sermaye sınıfının yalanlarına karşı uyanık olmasıdır!
Yeniden Sokaklarda Olacağım
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- Manisa’nın Soma ilçesinde AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’na ait olan Fernas Madencilik’te Bağımsız Maden-İş Sendikasında örgütlenen işçiler, sendikalı oldukları için işten atılan işçilerin işe iadesi, sendikal hakların tanınması ve işçi...
- “En zorlu sürecin önemli bir kısmı geride kaldı. Cumhurbaşkanımız da söyledi. 2025, 2024’ten daha iyi olacak. 2026 da 2025’ten çok daha iyi olacak.” Bu sözler 1,5 yıldır ekonomiyi düze çıkarma bahanesiyle emekçilerin ümüğünü sıkan Maliye Bakanı...
- Filistin Eylem Komitesi’nin çağrısı üzerine sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler “Siyonist saldırganlığa ve Gazze’yi ateşe veren petrol akışına son!” şiarıyla 15 Ekimde, Taksim’de bir araya geldiler. Taksim Tünel Meydanından...
- Sendikalarının aldığı grev kararına ve atılan arkadaşlarının geri alınması talebine coşkuyla sahip çıkan As Plastik işçileri grevlerine devam ediyorlar. Biz de bir grup UİD-DER’li işçi olarak As Plastik işçilerinin grevini ziyarete gittik.
- Zaten zor şartlarda, iş güvencesinden yoksun ve düşük ücretlere çalışan biz işçiler her fırsatta patronların ve iktidarın hedefi haline geliyoruz. İstanbul Ticaret Odası Başkanının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’a sunduğu talepler...
- İsrail’in Gazze’de yürüttüğü savaşın ve katliamın birinci yılı geride kalırken dünya meydanları emekçilerin “emperyalist savaşa hayır” sloganıyla yankılanmaya devam ediyor. İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü savaşın alevleri yeni bölgelere...
- Sendikalaştıkları için işten atılan ve buna karşı 89 gündür direnen Polonez işçileri, İstanbul’un çeşitli merkezlerinde gerçekleştirdikleri basın açıklamalarıyla Polonez ürünlerine boykot çağrısı yaptı. İstanbul’da Marmara Park AVM, Kadıköy İskele...
- Bir kadın olarak grevde olmaktan, hakkımı beraber çalıştığım işçi arkadaşlarımla birlikte aramaktan gurur duyuyorum. Grev çadırında beklerken, çadırımızın önünden sanayide bulunan farklı fabrikalarda çalışan işçi arkadaşlar geçiyor. Kimisi bizlere...
- Geçtiğimiz haftalarda Kocaeli’nde düzenlenen “İnsan Hakları Eğitim Kampı”nda gençlerle bir araya gelen Bilal Erdoğan’ın konuşması dikkat çekiciydi doğrusu. Geçen yıl 2023 genel seçimlerinden hemen önce sanki bir lütufmuş gibi yasalaştırılan EYT...
- Egemenler ve onların siyasetçileri suçu ve suçluyu tanımlarken de, adaletten bahsederken de “hukuk devleti” diye bir kavram kullanıyorlar. “Bu ülkede hukuk var” lafını dillerinden düşürmüyorlar. Onların iddiasına göre hukuk büyük sermaye sahibi...
- İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırım bir yılı geride bıraktı. İsrail devleti milyonlarca insanın tepesine bombalar yağdırıyor. Geçtiğimiz bir yılda yarısı kadın ve çocuk olmak üzere 40 binden fazla insan katledildi. Bugün ise İsrail’in saldırıları...
- 28 Ağustostan 11 Eylüle kadar her gün grev çadırına gittim. Annemin fabrika önünde direniş yapması beni çok gururlandırıyor. Annem 47 yaşında, ben ise 11 yaşındayım. Grev alanından çok şey öğreniyoruz, bu durum hem beni mutlu ediyor hem de annemi....
- DİSK Uluslararası İlişkiler Dairesi Müdürü Kıvanç Eliaçık, NotaBene yayınlarından çıkan “Orta Doğu’da İşçiler ve Sendikal Hareket” kitabı vesilesiyle 22 Eylülde UİD-DER’in konuğu oldu, kitap üzerine güzel bir söyleşi gerçekleştirildi. Ortadoğu ve...