Buradasınız
İşte “Özgür” Dünya!
... Satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu Bir lokma bile tatmadan yoğurursun bütün nimetlerin hamurunu Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında Ananı ağlatanı Karun etmek hürriyetiyle, hürsün! (Nazım Hikmet)
“Özgürsün ey vatandaş” diyor bize kapitalist düzenin yasaları: “İstediğin işi seçmekte özgürsün!” İş yasalarında kâğıt üzerinde böyle diyorlar; ancak işsizliğin bu kadar yaygın olduğu bu düzende kaç çeşit iş bulabiliyoruz? Biz işi seçtik hadi, peki bizi işe alacak olan patron ya da müdür bizi seçiyor mu? Bugün mesleki diploması olanlardan üniversite mezunlarına kadar kaç kişi gerçekten istediği işi yapıyor? Milyonlarca işsiz, özgür iradeleriyle işsiz kalma özgürlüklerini mi kullanıyor?
“Kimse çalışmak istemediği bir işte zorla çalıştırılamaz” diyor iş yasası. Biz işçiler bunun pratikte ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. Düşük ücretlere, ağır çalışma koşullarına ve uğradığımız haksızlıklara karşı gıkımızı çıkardığımızda patron ya da müdür “işi beğenmiyorsan bırakıp gitmekte özgürsün” diyerek kapıyı gösterir. Ya seve seve çalış, yani boyun eğ, ya da işsiz kalmakta özgürsün!
Yasalar kâğıt üzerinde patronlarla işçilere hem “özgürlükler” hem de “eşit haklar” tanımış. Hiçbir işveren, çalıştırmak istemediği bir işçiyi çalıştırmaya zorlanamaz! Yani, işçinin işten ayrılarak işsiz kalma “özgürlüğü” olduğu gibi, patronların da işçiyi işten atma özgürlüğü var!
Örneğin işçi patrona hakaret ederse patron işçiyi işten atabilir. Peki, patron işçiye hakaret ederse ne olur? İşçinin tazminatını alarak “işten ayrılma özgürlüğü” olur. Haklar ve özgürlükler karşılıklı tanımlanmış değil mi? Ama sonuçta her iki durumda da işçi işsiz kalıyor, patronun yaşamında değişen bir şey olmuyor. Üstelik işçinin tazminatını alamadığını da tüm işçiler biliyor.
Girişimci olmakta da, iş kurmakta da “özgürsün”! Sermayen varsa tabii ki! Kapitalist düzenin siyasetçileri de medyası da “girişimci ruha” övgüler dizerler; başarılı patronları baş tacı ederler. Kimin işgücüyle, emeğiyle, kimlerin sömürüsüyle büyür o sermaye? Çok şükür biz işçiler, zenginleri daha zengin etmekte özgürüz! İşte bu özgürlüğe, kapitalist düzenin yasalarında “çalışma özgürlüğü” deniyor.
Düşük ücretler yüzünden geçim sıkıntısı çeken, ay sonunu getiremeyen, kredi kartlarına borçlanan milyonlarca işçi, fazla mesailere ve uzayan iş saatlerine boyun eğmek zorunda kalıyor. Hatta çoğu işyerinde, işçiler üç kuruş daha kazanabilmek için fazla mesaiye kalmak üzere birbirleriyle yarışır duruma düşürülüyorlar. Günde 12 saat çalışmak zorunda kalan işçilerin geri kalan zamanlarında özgür yaşayabildiklerini kim iddia edebilir? Eğer yorucu iş saatlerini tamamladıktan sonra halin kaldıysa paran kadar gezmekte, paran kadar yaşamakta özgürsün!
Kapitalist düzenin yasalarında tanımlanan özgürlük, eşitlik, adalet gibi kavramlar kocaman birer palavradan ibarettir. Çünkü kâğıt üzerindedir. Amaç, herkesin eşit olduğu yanılsaması yaratmaktır. Meselâ yasalar karşısında herkes eşittir! Sizce mahkeme heyetinin karşısına çıkan Rahmi Koç ile bir işçiye gösterilen saygı aynı olur mu? Sınıflara bölünmüş bir toplumda, bir yanda zenginliğin, öte yanda yoksulluğun biriktiği bir düzende gerçek bir özgürlükten, eşitlikten ya da adaletten bahsetmek mümkün mü?
Sermaye düzeninde işçi ve emekçiler çalışır, sömürülür, yaşlanır, ölür. Hastalanır, ölür; iş kazası geçirir ölür… Tüm üretimin insanlık yararına değil kâr hırsıyla yapıldığı bu düzenin sunduğu hürriyet budur. Şairin dediği gibi “Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında!” İşçiler, “herkes özgürdür” masalına kanmadan, kendi sınıflarının saflarında yerlerini almalı; sömürünün ve savaşların olmadığı, gerçek anlamda eşit ve adaletli bir dünyanın mücadelesini vermelidirler. Özgürlüğe giden yol o zaman açılacaktır.
Stajyer Öğrenci Sömürüsüne Son!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...