Buradasınız
İşyeri Komiteleri

Günümüzde sendikaların tepesine çöreklenen sendikal bürokrasi, işçi sınıfının bu örgütünü tümüyle kontrol ediyor. Bürokrasinin hâkimiyeti altında olan sendikalar, işçi sınıfının haklarını savunmaktan uzak bir görüntü oluşturuyorlar. Sendika üst düzey yöneticilerinin maaşları, işçilerin ücretlerinden kesiliyor ve onların ücretini kat be kat aşıyor. Yüksek ücret alan, altına araba çeken ve patronlarla içli dışlı olan sendika bürokrasisinin çıkarları, işçi sınıfının çıkarlarından farklılaşıyor ve içinden çıktığı sınıfa yabancılaşıyor. Ama buna rağmen, bürokratlar koltuklarında rahatça oturuyorlar.
Bunun en önemli nedeni, işçi sınıfının örgütsüz olmasıdır. İşçi sınıfının örgütlülüğünün temel taşlarından biri de işçilerin taban örgütleridir. Ama ne yazık ki, işçiler bugün bu örgütlülükten yoksundurlar. Oysa taban örgütlülüğü, sendikaların başına geçenlerin bürokratlaşmasını engelleyecek önemli araçlardan biridir aynı zamanda. Sınıf mücadelesinde hayati değeri olan taban örgütlülüklerinin başlangıç yeri işyerleridir, fabrikalardır.
Taban örgütlülüğü, genel olarak grev-direniş zamanlarında “grev komitesi” adıyla ortaya çıkıyor. Oysa mücadele patlak vermeden önce işyerlerinde komiteler oluşturulmalıdır ki, önceden gerekli hazırlıklar yapılabilsin. Taban örgütlülüğünün işyerlerindeki karşılığı olan “işyeri komiteleri”, işçilerin hangi taleplerle mücadeleye girişeceklerini belirler ve mücadeleyi yönetir. Komite üyeleri, bir işyerindeki sendikalı veya sendikasız, hangi siyasal görüşten olduklarına bakılmadan, tüm işçilerin katılımıyla yapılan seçimlerle belirlenir. Seçilen üyeler, kendilerini seçen işçilerin iradesini temsil ederler. Kendi temsilcilerini seçen işçiler, seçimden sonra da kenara çekilmezler, sorumluluk almaktan kaçınmayarak komiteyi denetlerler. Bu sayede, bütün işler temsilcilerin sırtına yıkılmaz, işyeri düzeyinde bile olsa bürokratlaşma yaşanmaz. Komite üyeleri sorumluluklarını yerine getiremezlerse, kendilerini seçenler tarafından her an geri çağrılabilirler.
İşyeri komitesi, bütün işleri kendi başına yapmaz. İşyerinde oluşturacağı “alt komiteler” aracılığıyla mücadeleyi örgütler ve yönetir. Bu alt komitelerle işçiler arasında bir işbölümünün olmasını sağlar ve işleri takip eder. Mücadelenin her aşamasından bütün işçileri haberdar eder ve önemli karar anlarında onaylarına başvurur. Aldığı kararları, üzerinden atlamadan bütün işçilere gerekçeleriyle birlikte anlatarak kavratmaya çalışır. Böylece işçilerin deneyim kazanmasını sağlamış olur. Alt komitelerle koordinasyonu, işyeri komitesi sağlar. Alt komiteleri oluşturarak tüm işçilerin mücadele içinde aktif olarak yer almasını sağlayan işyeri komitesi, işçilerle kurduğu bağların her zaman canlı kalmasına özen gösterir. İşçiler ise bu canlı ilişkiden dolayı komiteyi denetlerler.
İşyeri komiteleri, sendikal örgütlenmenin de temelini oluşturur. Greve çıkılması veya direniş yapılması gerektiğinde, önceden yapılacak hazırlıklar komite tarafından gerçekleştirilir. İşçiler bir yandan hazırlıklarını yaparken patron da boş durmayacaktır; mücadelenin önünü kesmek, işçilerin birliğini bozmak için baskıyı arttıracak ve ayak oyunları yapmaktan geri durmayacaktır. Bu nedenle, mücadelenin işçiler lehine sonuçlanması, patronun her türlü tezgâhına karşı işçilerin örgütlü ve hazırlıklı olması sayesinde mümkün olabilecektir.
İşçi sınıfı örgütsüz olduğu için sendikal bürokrasi tam anlamıyla başına buyruk hareket etmektedir. Hatta iyice sınıf işbirliğinin batağına batmış olan bazı sendika yöneticileri adeta patronlar sınıfının işçilerle görüşen temsilcileri gibi davranabilmektedirler. Aristokratlaşmış olan bu sendikacılar, işçilerin değil düpedüz patronların çıkarlarını savunmaktadırlar. Bunun en bariz örneği, işten atılan işçilere, bu sendikacıların utanmadan şu cevabı vermeleridir: “Ama kriz var, ne yapsınlar!” Sendikal bürokrasinin işçilere haber vermeden patronlarla görüşmeler yapması, toplu sözleşme maddelerini işçilere danışmadan kendi başına belirlemesi ve de tabii “satış sözleşmeleri” imzalaması, artık alışılmış bir olay haline gelmiştir.
İşte işyeri komitelerinin bir önemi de burada ortaya çıkmaktadır. İşçilerin kuracağı bu taban örgütleri, işçilerden habersiz yürütülen her türlü görüşmeye ve işçilere tepeden dayatılan her türlü bürokratik karara daha baştan karşı koyarak, sendikal bürokrasinin önüne geçebilirler. İşçilerin bu düzeyde bir taban örgütlülüğünün olması, sendikaların bürokratların eline geçmesini engelleyecektir. Çünkü her şeyden önce bu taban örgütleri, sınıfsal konumundan uzaklaşan ya da sınıfından bütünüyle koparak patronlarla içli dışlı olan sendikacıları alaşağı edecek bir bilinç düzeyine sahip örgütler olacaktır. Ancak böylesine bilinçli bir taban örgütlenmesiyle, yani işyeri komiteleri aracılığıyla sendikal bürokrasiye karşı güçlü bir basınç oluşturulabilir ve sendikal bürokrasinin gelişmesinin hareket alanı daraltılabilir.
Bu düzeye tam ulaşmamış olsa bile, işçi sınıfının 1980 öncesinde buna benzer “taban örgütleri” yaratma çabası olmuştur. 1970’li yılların sonlarına doğru metalurji sektöründe dalga dalga gelişen grevler esnasında bu tür bir örgütlenmeye tanık olunmuştu. O dönemde madeni eşya sanayii sektöründeki patronlar bir araya gelerek, metalurji işçilerine karşı saldırıya geçmişti. Madeni eşya sanayicilerinin örgütü olan MESS, bu işkolunda çalışan işçilerin kazanılmış haklarını bile geri almaya ve işçileri düşük bir toplu sözleşmeye razı etmeye hazırlanıyordu. Bu işkolunda DİSK’e bağlı Maden-İş sendikasının üyesi olan binlerce işçi, MESS’in baskılarına boyun eğmeyeceklerini daha baştan aldıkları bir kararla ortaya koymuşlardı. “Tabanın söz ve karar sahibi olması” ilkesinden hareket eden Maden-İş üyesi binlerce işçi, kendi fabrikalarında daha derinlemesine bir örgütlenmeye giriştiler. Sendika temsilciliğinin yanı sıra, fabrika içindeki değişik üretim ünitelerinde de “ünite temsilcilikleri” örgütlediler. Bunun yanı sıra, toplu sözleşme teklifinin hazırlanışından sözleşmenin bağıtlanışına kadar geçecek tüm aşamalarda tabanın aktif denetimini sağlamak üzere Toplu Sözleşme Komiteleri kurdular. Maden-İş sendikası toplu sözleşmeyi bu komitelerle birlikte hazırladı ve greve çıkma kararını da binlerce işçiyi temsil eden bu Toplu Sözleşme Komiteleri ile birlikte aldı.
Tarihteki bu ve benzeri deneyler, başta sendikalı işyerleri olmak üzere, tüm işyerlerinde taban örgütlülüklerimizi yaratmamızın ve mücadeleyi yükseltmemizin yaşamsal önemde olduğunu gösteriyor bize!
“Grev mutfakta kırılır”
Krizin Faturası Patronlara!
Son Eklenenler
- İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) şirketleri İZDOĞA, İZBETON, İZULAŞ ve 185 İZSU çağrı merkezinde işten atılan 368 Belediye-İş Sendikası üyesi işçi, işlerine geri alınma talebiyle mücadele ediyor. İşten atılan işçiler arasında 1,5 senelik genç...
- İranlı sınıf kardeşlerimiz, Sizlere Türkiye’den yazıyoruz. Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER) üyesi işçiler olarak sizleri en içten duygularımızla selamlıyoruz. On yıllardır Filistin halkına yönelik zulmünü sürdüren İsrail, bugün ABD’...
- 11 Temmuzda Brezilya’nın birçok kentinde on binler, emek karşıtı politikaları ve saldırgan uygulamalarıyla tanınan eski başkan Bolsonaro’nun yargılanma sürecine müdahale ettiği gerekçesiyle Trump’ı protesto etti. Kenya’da geçtiğimiz yıl vergi...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 14 Temmuzda Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taleplerini ve mücadele programını açıkladı. Basın...
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...