Buradasınız
Kapitalizm Pek Adil: 8 Kişinin Serveti Dünyanın Yarısına Eşit!
Oxfam’ın bu yılki raporu, zenginler ve yoksullar arasındaki gelir eşitsizliğinin akıl almaz şekilde arttığını gözler önüne seriyor. Bu durum, her yıl Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu’nda bir araya gelen ve aynı zamanda yoksullukla mücadeleyi ve gelir adaletsizliğini de tartışan dünyanın en zengin patronlarının ve siyasetçilerinin ikiyüzlülüğünü de gözler önüne seriyor. Zirve’den hemen önce Küresel Riskler Raporu hazırlanıyor. Bu raporda da Oxfam’ınkine benzer veriler yer alıyor. Söz konusu rapor, dünyanın en zengin binde 5’lik kesiminin servetinin, yüzde 99’un toplam servetine eşit olduğunu ortaya koyuyor. Bu oran 1 yıl öncesine kadar yüzde 1’e yüzde 99 idi.
Oxfam’ın raporu da benzer şekilde gelir adaletsizliğinin aradan geçen bir yılda, çarpıcı bir şekilde arttığını gösteriyor. Oxfam, geçen yılki raporunda bir otobüs dolusu (62) zenginin toplam servetinin, dünya nüfusunun yarısının toplam malvarlığına eşit olduğunu ifade ediyordu. İsviçre Bankası Credit Suisse’nin yeni verilerine dayanarak hazırladığı 2017 raporunda ise, dünyanın en zengin 8 kişisinin servetinin 3,6 milyar kişinin servetine eşitlendiğine dikkat çekiyor. Bu 8 kişinin serveti 426 milyar dolara ulaşmış durumda. 2016’da 62, 2015’te 80, 2014’te 85 kişinin serveti, dünya nüfusunun yarısının servetine eşitti. Küresel servet arttığı halde yoksulların payına düşen kısım günden güne azaldı, azalmaya devam ediyor.
Bu rakamlar, zengin sayısının azaldığı anlamına gelmiyor. Dünya genelinde toplam servet artmasına karşın, servet daha az kişinin elinde yoğunlaşıyor. Zenginler daha zengin olurken, yoksullarsa daha da yoksullaşıyorlar.
Oxfam kendisini, küresel yoksulluğu azaltmak için çalışmalar yürüten bir uluslararası yardım kuruluşu olarak sunuyor. 1942’de İngiltere’nin Oxford kentinde Açlıkla Savaş İçin Oxford Komitesi (Oxford Committee for Famine Relief) adıyla kuruldu. Gelir eşitsizliğin azaltılması ve daha adil bir bölüşüm için çalışmalar yürüttüğünü ifade eden kuruluş, gelir eşitsizliğinin ne düzeyde olduğunu ortaya koyan analizler yayınlıyor. Oxfam, gelir eşitsizliğinin azaltılması için çözüm önerileri sunuyor. Hükümetleri ve patronlar sınıfını, zengin ve yoksul arasındaki uçurumun azaltılması için göreve çağırıyor.
Kuruluşun raporunda, eşitsizliğin hangi boyutlara ulaştığı çarpıcı şekilde ifade ediliyor:
- 2015’ten bu yana dünyanın en zengin yüzde 1’i, dünyanın geri kalanından daha fazla servet biriktirdi.
- En zengin 8 kişinin serveti, dünya nüfusunun yarısının servetine eşitlendi.
- Her 10 kişiden 7’si 30 yıldır eşitsizliğin arttığı bir ülkede yaşıyor.
- Önümüzdeki 20 yılda 500 kişi, 2,1 trilyon dolarlık serveti mirasçılardan devralacak. Bu rakam 1,3 milyar nüfusa sahip Hindistan’ın gayrisafi yurt içi hâsılasından daha yüksek.
- 1988-2011 yılları arasında en yoksul yüzde 10’luk kesimin geliri yıllık 3 dolardan daha az artarken, en zengin yüzde 1’lik kesimin geliri bu kesime göre 182 kat arttı.
- Bir FTSE-100 CEO’su, Bangladeş’teki 10 bin tekstil işçisinin kazancı kadar para kazanıyor. (FTSE, Financial Times Menkul Kıymetler Borsası)
- Son 30 yılda, düşük gelirli yüzde 50’nin serveti hiç artmazken en zengin yüzde 1’in serveti yüzde 300 (3 kat) arttı.
- Vietnam’da en yoksul kişinin 10 yılda kazanacağı parayı, en zengin kişi bir günde elde ediyor.
- Zenginlerin servetlerini bu kadar hızlı biriktirmesine bakılırsa ilk trilyoner 25 yıl içinde görülecek.
- Vergi cennetleri yoksul ülkelerin 100 milyar dolar zarar etmesine neden oluyor. Bu parayla 124 milyon çocuğa eğitim verilebilir.
Kadın işçilerin eşitsizlikten daha da fazla etkilendiğine dikkat çekilen raporda, Vietnam’da tekstil sektöründe çalışan kadınların durumu örnek olarak veriliyor. Bu ülkede dünyaca ünlü moda firmaları için üretim yapan işyerlerinde haftanın 6 günü, günün 12 saati çalışan kadın işçilerin 1 saatlik çalışma ücretlerinin 1 dolar olduğuna dikkat çekiliyor.
Oxfam’ın son raporu, gelir adaletsizliğinde zengin ile yoksul arasındaki makasın önceki yıllara kıyasla ciddi oranda açıldığına dikkat çekiyor. Kuruluş, 1988-2011 yılları arasında gelirlerin dünya çapında 11 trilyon 900 milyar Euro arttığını, fakat bu artıştan dünyanın en zengin yüzde 10’luk kesiminin faydalanabildiğine dikkat çekiyor. Bu artıştan en yoksul yüzde 10’un payına düşen ise kişi başı 65 dolar. En zengin yüzde 1’lik kesimin payı ise kişi başı 11800 dolar arttı. En zengin yüzde 1 ile en yoksul yüzde 10’luk kesim arasındaki gelir farkı 182 kat artmış durumda.
Oxfam direktörü Winnie Byanyima, gelir eşitsizliğinin ulaştığı boyutları ifade ederken, kapitalist düzenin nasıl da büyük çelişkiler ürettiğine ve düzenin tehlikeye girdiğine dikkat çekiyor: “10 kişiden biri günde neredeyse iki doların altında bir parayla geçinirken bu kadar servetin birkaç kişinin elinde olması korkunç. Eşitsizlik, yüz milyonlarca insanın yoksulluk içinde yaşamasına yol açıyor, toplumlarımızı parçalıyor ve demokrasimizi zayıflatıyor.”
Oxfam, gelir adaletsizliği sorununun çözülmesine dönük öneriler sunuyor ancak sömürüye dayalı kapitalizm altında eşit ve adil bir düzen kurulması mümkün değildir. Derin çelişkiler üreten kapitalizm, şu anda büyük krizlerle sarsılıyor. G-20, Davos gibi zirvelerde bir araya gelen dünyanın en güçlü ekonomilerine sahip ülkeler, sorunları tartışırken, gerçekte sorunun sistemin işleyişinden kaynaklandığını da faş etmiş oluyorlar. Hemen her yıl gelir dağılımı adaletsizliğinden dem vuruluyor, çeşitli çözüm önerileri sunuluyor. Papa, devlet başkanları vs. sorunun kaynağında kapitalizm olduğunu itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Geçen senelerde kapitalizm eleştirisinde bulunanlardan biri de Ali Koç idi. Hatırlanacak olursa Koç, “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir” demişti. Kapitalizmin efendileri kapitalizmden şikâyet ediyorlar ama aynı zamanda işçileri sömürmeye, milyarları yoksulluğa itmeye ve serveti ellerinde toplamaya devam ediyorlar. Yani bu şikâyetler, kapitalizmin içine girdiği çıkmazı ve sistemin efendilerinin ne denli korktuğunu ifade ediyor aslında.
Kapitalizm dünyayı bir felakete sürüklüyor. Ama aynı zamanda yıkımların, savaşların, eşitsizliklerin, sömürünün her türlüsünün ortadan kalkabileceği maddi imkânları da sunuyor. Bugünkü teknoloji ile sınıfsız ve sömürüsüz bir toplumun temelleri atılabilir ve insanlık refah içinde yaşayabilir. Ancak böyle bir topluma gidişin yolunu işçi sınıfının mücadelesi açabilir. Tüm zenginliği üreten ama sefalete itilen işçi sınıfı, insanlığın kapitalizm belasından kurtulma mücadelesini yükselterek bu eşitsiz, adaletsiz, kriz ve savaş üreten düzeni yerle bir edebilir, etmelidir!
Unutma!
- Asgari Ücret Asgari Zam Gördü!
- Balıkesir’de ZSR Mühimmat Fabrikasında İşçi Katliamı
- İş Kazalarına Karşı Daha Fazla Örgütlenelim
- Hitachi Energy’de Anlaşma İmzalandı, Grev Sonlandırıldı
- TİS Yetki Sistemi, Sorunlar ve Çözüm Arayışları Toplantısı Düzenlendi
- Selçuk, 5 Küçük Kardeş ve Annelik
- DİSK Asgari Ücret Taleplerini Açıkladı
- Kartal’da Binlerce Emekçi Haykırdı: “İnsanca Yaşamak İstiyoruz!”
- Önümüzdeki En Büyük Engel Sömürü Düzenidir
- Kanatları Kesik Gençler Ülkesine Yolculuk
- 1-0 Önde Olmak İçin Örgütlü Mücadeleye!
- 2021 Tüm Emekliler Sendikası’ndan Tekirdağ’da Eylem
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nden Gözaltılara Karşı Eylem
- Kadınlar Şiddete, Eşitsizliğe, Yoksullaştırma Politikalarına Boyun Eğmiyor
- BES Kandırmacası ve İptal Eziyeti
- As Plastik ve Bayraklı Belediyesi İşçilerinden Eylemler
- Polonez Direnişçileri: 100 Gündür Buradayız Kazanmadan Gitmeyiz!
- 5 Kardeş Neden Öldü?
- Esir miyiz?
- Hesap Sormadıkça İş Cinayetleri Devam Edecek!
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...