Buradasınız
Kararlı Duruşumuz Sonucunu Verdi
Hacettepe Hastanesi’nden bir işçi
Çalıştığım hastanenin servisinde arkadaşlarla ortak bir karar almıştık. Yapmayacaktık. Tabii bu kararı almak için uzun bir uğraş verilmişti. Akılları meşgul eden “ya işten çıkartırlarsak” sorusuna şu cevabı vermiştik: “Taşeron işçiyiz ve işten çıkarabilirler ama birlik olursak işimiz olmayan hasta alt bakımını zorla yaptıramazlar ve öyle kolayca işten çıkaramazlar.” Aldığımız bu ortak karar kendi iş yükümüzde çok hafif bir eksilme yapmış olsa bile hastane içinde çok büyük bir yankı uyandırmıştı. Hastanede böyle bir fırtınanın kopacağını tahmin edememiştik. Çünkü görevimiz olmayan bir işi artık yapmayacaktık o kadar! Ne kadar haklı bir karar olsa da bu karardan döndürmek için ellerinden gelenleri yapacaklarını ve dikkatli olmamız gerektiğini anlamıştık. Nitekim daha önce hasta alt bakımını yapmayan bir iki servis ve bunun dışında birkaç taşeron arkadaş vardı. Ama çalıştığım servisin büyüklüğü göz ardı edilemezdi. 20 kişiden fazlaydık ve böyle bir karar tüm hastaneye yayılabilirdi.
Perşembe günüydü. 3 gün olmuştu. Aldığımız karardan döndürmek için inanılmaz bir baskı ve tehdit devam ediyordu. Hatta Pazartesi günü işten çıkartılacağımızı söyleyenler bile vardı. Çünkü korkuyorlardı. Eğer bu karar hastanenin geneline yayılırsa yönetimin çok az parayla eğitim ve nitelik gerektiren birçok işi taşerona yaptırma politikası iflas edecekti. Biliyorlardı ki posta dışında taşeronda bulunan temizlik personeli ve garson arkadaşlar da bu kazanımdan pay çıkartabileceklerdi.
Tehdit ve baskı devam ediyordu ama saldırının nereden geleceğini tahmin edemiyorduk. O gün mesaim bittikten sonra eve geldiğimde telefonuma bir SMS geldi: “Sendika işyeri temsilcimiz F.G. işten çıkarılmıştır.” Yarın için acil toplantı çağrısı yapılıyordu. Mesajı birkaç kere okumak zorunda kalmıştım. Şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra aklıma 5-10 gün önce F’nin metnini okuduğu basın açıklaması geldi. O basın açıklaması zayıf olduğu kadar örgütsüzce yapılmıştı. F bireysel olarak da hasta alt bakımına girmiyordu. Mesajdan sonra yoğun bir telefon trafiği başlamıştı. Konuşmalarda Pazartesi günü eylem kararı almamız gerektiğinde hem fikir olup telefonları kapatmıştık. Cuma günü mesai bitimine kadar işçilere Pazartesi günü eylem olacağını söyledik. Mesai bittikten sonra sendikada toplandık ve ne tür bir eylem yapılması gerektiği konusunda işçiler çok net konuştu. Pazartesi iş bırakılacak ve F işe alınana kadar çadır kurulacaktı. Bu arada, ben de dâhil o gün bizim serviste hasta alt bakımı yapmayanların işten çıkartılacağımıza kesin gözüyle bakılıyordu.
Sadece saatler kalmıştı, ya zaferle çıkacaktık o alandan ya da hastane yönetimi F ile başlayan işçi kıyımına bizimle devam edip daha sonra da en ufak hak arayışında bulunan tüm işçileri “gözünün üstünde kaşın var” diyerek işten çıkartmaya başlayacaktı. Bunu çok iyi biliyorduk ve işçileri eyleme çağırırken özellikle bu olacakları konuşmamız gerektiğini önceden kararlaştırmıştık. Elbette ki patronun propagandası bizimki gibi olmayacaktı. F arkadaşımız işe alkollü gelmekle, taciz ve darpla suçlanacaktı. Meşru taleplerimiz gözlerden gizlenmeye çalışılacak, “böyle bir arkadaş için eyleme çıkılmaz” kara propagandasına başvurulacak, eyleme çıkanlar için ise “bakın THY işçisi için eyleme çıktılar, işten atıldılar” denerek işçiler yalanlarla kandırılmaya çalışılacaktı.
Tüm hastane benim ve bu mücadeleye gönül vermiş işçi arkadaşlarımın vardiyaları müsait olduğu sürece gezilmiş, Cumartesi ve Pazar sabah-akşam vardiyalarında işçilerle sohbet edilmişti. Öğle vakti yemekhanede işçilere eylem için çağrı yapılmıştı. Ve Pazar gecesi. Gece vardiyasında çalışan işçiler çok önemliydi, daha hastanenin kapısından girerken dışarıda temizlik yapan işçilerin bizi can-ı gönülden karşılayıp elimizi sımsıkı tutarak tokalaşması, 1 saatliğine planlanan işçi sohbetlerinin çok daha uzun olacağını gösteriyordu. Nitekim sohbetler 2,5 saat sürmüştü. Tek tek katlar gezilmişti. Gece vardiyasında az işçi çalışıyordu ama yapılan sohbetlerde THY grevinden tutun da kapitalist sistemin çarpıklıklarına kadar birçok konu konuşulmuştu. Saatler 2:30’u biraz geçmişti. Servise çıktık, vardiyasına devam eden arkadaşım önce bir şeyler ikram etti, sonra uyumamız için bir oda ayarladı bize. Riskli bir işti ama romanda okuduğum o işçi dayanışmasını aklıma getirmişti.
Pazartesi gününün güneşi doğmuştu. Son kez garson arkadaşlarla konuşulup alana gidilecekti, lakin garsonlar tereddütlüydü. Bu durum sendikal çalışmanın öteden beridir yetersiz olduğunu gösteriyordu, keza önceki basın açıklaması genel olarak garson arkadaşlar içindi ama katılım bir elin parmağı kadar azdı. Alana gelmiş ve sendika önlüklerimizi giymiştik. Geceden çıkan işçilerin çoğu çağrımıza uyarak alana gelmeye başlamıştı. Sabahçı arkadaşlar yavaş yavaş alanı doldurmayı başladığında eylem coşkulu bir şekilde başlamış, kalabalığı gören hasta yakınları da destek olmuştu ama sayısal olarak hâlâ azdık. Eylem devam ederken ekipler halinde tekrar hastane içinde gezilip işçileri çağırma kararı alındı. Ama amirler ve şefler de boş durmuyorlardı, kat kat gezip işçilerin gözünü korkutmaya çalışıyorlardı. Hatta daha sonradan öğrenecektik ki, bizi gören amirler güvenliklere servislerde gezmemizi engellemeleri için telsizden anons geçmişlerdi. Saatler ilerliyordu, gececi arkadaşların bir kısmı gitmişti, ama o anda tekrar servisten çağırdığımız işçilerin bir kısmı daha sonradan alana gelmişti. Kritik servislerdeki işçilerin nerdeyse hepsi alandaydı ve hastane yönetimi eylem komitesinden görüşme talep etmişti. Çünkü hastanenin bir kısmı felç olmuş, sloganlar ve ıslıklar hastane yönetimini tedirgin etmiş, hasta yakınları ve diğer çalışanlar da bu haklı eylemimize hayranlıklarını gizleyememişlerdi.
UİD-DER’li bir işçi arkadaşım da işçilerin isteği üzerine eylem komitesinde yer almış ve o komite yönetimle görüşmek için alandan ayrılmıştı. Garson arkadaşların bir kısmı da alana gelmişti. F arkadaşım elindeki megafonla işçilerin coşkusunu sıcak tutmaya çalışıyor, bir yandan da o da bizden daha fazla sabırsızlıkla bekliyordu masadan çıkacak kararı. Kararı beklerken F de çağrılmıştı görüşmeye. İçerde görüşme devam ederken biz de dışarıdaki işçilerle sohbet edip nabızlarını yüksek tutarak alanı kontrol etmeye çalışıyorduk. İşçiler kapıdan eylem komitesinin çıktığını gördüler, kafamı kaldırıp baktığımda o anda en çok görmek istediğim yüz ifadesi F’nin gülmesiydi ve F gülüyordu. Arkasındaki bir arkadaş da eli havada zafer işareti yapıyordu. İşçi arkadaşlarım büyük bir sevinçle komiteden dönen arkadaşların etrafını sarmıştı. F işe geri alınmıştı ve diğer taleplerimiz de kabul edilmişti. Verdiğimiz mücadelenin haklı sevincini yaşayarak F’ye sıkıca sarılıp onu kutladım.
Eylemimiz kazanımla sona erdi ama saldırıların devam edeceğini ve saldırılara dur demek için örgütlenmekten başka seçeneğimizin olmadığını bütün işçilerin bilmesi gerekiyor. İşçilerin nihai kurtuluşu için sabırla, inatla, asla pes etmeyerek çalışmalıyız. Dev bir güce sahip olan sınıfımızın kurtuluşu, onu tutsak eden zincirleri kırarak gerçekleşecek.
Nikbinlik
Son Eklenenler
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...