Buradasınız
Kömür Karası Yaşamlar, Kömür Karası Ölümler
Bahar gelmiş, doğa tüm cömertliğiyle kendini dışa vurmaya başlamıştı. Doğanın canlanması insanı yaşama ve mutluluğa çağırıyordu. Ama Zonguldak Karadon’da ölüm kol geziyordu. Tarih yaprakları 17 Mayısı gösteriyordu. Yerin derinliklerinden, kara elmas diyarından kara haber geldi: Grizu patlaması! Madendeki grizu patlamasını duyan işçi aileleri; anneler, eşler, bacılar, kardeşler, babalar, gelinler madenin önüne koştu. 30 maden işçisinin sağ salim çıkıp gelmesi ve acının geride kalması için sabırsızlıkla beklediler. Tıpkı daha önceki grizu patlamalarında ve göçüklerde bekledikleri gibi…
Bu ilk değildi. İlk değildi ümitlerin kapkara acılara dönüşmesi. Ocağın derinliklerinden 30 işçinin ne sesi ne nefesi geldi. Kazma tutan, kara elmas söken o eller artık çalışmayacak. 30 işçinin evine, ocağına ateş düştü. Eve ekmek getiren eşler, babalar, oğullar artık yaşamıyor. Kimisinin eşi, birkaç çocuğu, kimisinin düğün hazırlığı yapan nişanlısı kaldı geride.
İşçi kardeşler, 30 maden işçisini göz göre göre kimler ölüme gönderdi? Madencilerin ölümüne “kader” diyenler, bütün önlemleri aldıklarını iddia edenler, taşeron şirketleri madene sokanlar, sendikaları işyerlerinden uzak tutanlar elbirliğiyle katlettiler işçi kardeşlerimizi. Devletin yetkili kurumları ve taşeron şirketlerin patronları katliamın ortaklarıdırlar.
Çalışma Bakanı Ömer Dinçer, taşeron sisteminin ölümlere neden olduğunu söylemenin insanları yanlış yönlendirmek olduğunu buyuruyor. Taşeron sisteminde çalışmanın ne demek olduğunu biz işçiler iyi biliriz. Sendikasız, genellikle sigortasız, iş güvencesiz çalışmaktır taşeronluk. Yani hiçbir güvence olmadan çalışmaktır. Ağır, uzun ve güvencesiz iş koşullarına en ufak bir itiraz, işsiz kalmak anlamına gelmektedir. Aynı bakan, sendikalar özel sektörde örgütlenemedikleri için taşeronluk sistemine karşı çıkıyorlar diyor. Yani aslında taşeronluğun kötü bir sistem olmadığını, sendikaların niyetinin başka olduğunu iddia ediyor. Oysa sendikaların örgütlenmesini engelleyenler, işçilerin sendikalaşmasının önüne geçenler, işçileri işten atanlar da patronlar değil mi?
Başbakan ölümlerin madencilerin kaderi olduğunu söylüyor. Bu kaderi kimler yazdı? İşte açıklamadığı gerçek budur. Sanki işçilerin çalışma koşullarını düzenleyen yasaları kendileri yapmıyormuş gibi konuşuyorlar. Neden işçilerin iş güvenliğini garanti altına alan yasal düzenlemeler hayata geçirilmiyor? Güvenlikli çalışma koşullarının sağlanması, işçilerin eğitilmesi ve denetimlerin uygun kişiler tarafından yapılması için, maden işçileri, Maden-İş sendikası ve Maden Mühendisleri Odası eylem yaptığında işçilerin üzerine defalarca polisi kim gönderdi? Maden-İş sendikası ve Maden Mühendisleri Odası 2005 yılından beri madenlerde sendikasız işçi çalıştırılmaması için defalarca eylem yaptı. Ama TTK ve diğer yetkililer, sendikanın ve Maden Mühendisleri Odası’nın eylemlerini ve uyarılarını dikkate almadılar. Eğer sendikanın uyarıları dikkate alınsaydı 30 maden işçisi şimdi mezarda olmayacaktı. Tıpkı tersanelerde katledilen 135 işçi gibi, son 6 ay içinde madenlerde ölen 64 işçinin hepsi sendikasız ve güvencesiz çalıştırılıyordu.
İşsizlik ve yoksulluk işçileri, ağır çalışma koşullarını kabul etmeye itmiştir. Eşi göçükte kalan Gülşen Karabektaşoğlu’nun feryadı bu gerçeği gözler önüne seriyordu: “Hep fakirler ölüyor. Benim kocam aşçıydı. Aylarca işsiz kaldığı için madene indi. Gidip basına açıklama yapıyorlar, gelip bize açıklama yapsınlar.” İşsiz kalan kocasının madene inmesini istemediğini, madende defalarca yaralandığını anlatan Karabektaşoğlu, sözlerine şunları ekliyor: “Altı yaşındaki kızım Ebral durumun farkına vardı. Bana «üzülme anne, babamın iş elbiselerini koklarız» diyor.”
Gözü yaşlı Dilek Arslan da açıklama bekliyor. Babasının raporlu olduğu halde madene sokulduğunu ve bunun hesabını soracağını haykırıyor ve ekliyor: “Maden ocağında üç kardeşim daha var. Biri kardeşim Erdem, diğerleri halamın çocuğu ve eniştem. Onların da ölmesini istemiyorum. Başbakan duysun bizi. Buraya gelsin. Yeraltında kalanların hepsi gariban, fakir…” Başbakan gelmesine geldi, ama “kader” deyip alınmayan önlemleri, patronların iş cinayetlerini takdir-i ilahiyle örtmeye çalıştı.
İşçi kardeşler, patronların ve temsilcilerinin kaderlerinde madende ölmek yok, ama bizim kaderimizde var. Çünkü kaderimizi onların yazmasına izin veriyoruz. Patronların alın yazımıza ağır çalışma koşulları, uzun iş saatleri, düşük ücretler, alınmayan önlemler, sendikasız çalıştırma ve ölüm yazmasını istemiyorsak bu gidişe dur demeliyiz. Patronların bizim için yazdıkları kaderi istemiyoruz. Örgütlenerek, bilinçlenerek ve patronlara karşı mücadele ederek kendi kaderimizi kendimiz yazmalıyız.
Doğru Bellediğimiz Yanlışlar!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...