Buradasınız
Kriz Fırsatçılığı Nasıl Yapılır?
Tuzla’dan bir işçi

Krizin etkisiyle birçok işyerinde işten çıkarmalar, ücretsiz izinler yaşanıyor. Benim çalıştığım işyerinde ise durumlar tam tersi yönde. İşlerin azalması bir yana sene başından beri fazla mesailer yoğun bir tempoda devam ediyor. Hafta içi 12 saat çalıştığımız yetmiyormuş gibi Pazar günü ve resmi tatillerde de mesai yaptırılıyor.
Diğer taraftan da Ocak ayı ile birlikte toplu sözleşme dönemimiz başlıyor. Bir önceki toplu sözleşmemiz yapılan ilk sözleşme olduğu için haliyle kazandığımız haklar da düşük oldu. Bu durumdan hiçbirimiz memnun değiliz. Yeni toplu sözleşme süreciyle birlikte ülkede yaşanan ekonomik krizi kullanan işveren tam bir kriz fırsatçılığı yapıyor. Nasıl mı? Çalıştığım işyerinde yaşanan durumu şöyle anlatayım size: Yazın işyerinde işler çok yoğun olduğu ve mesaili çalışma yapıldığı için iki hafta olan yıllık izinlerimizi bir hafta olarak kullandırmak istediler. Biz işçiler ise bu durumu kabul etmeyerek iznimizi iki hafta kullanmak için direnç gösterdik. İşçilerden gelen basınç nedeniyle işveren yıllık izinlerimizi iki hafta kullandırmak zorunda kaldı. İş yoğunluğu o derece fazla ki her yıl düzenli yapılan bakımlar bu yıl yapılmayarak ertelendi. Yazın yıllık izindeyken kriz ve dolardaki ani artış nedeniyle avanslarımızı yatıramayacaklarına dair bize mesaj attılar. Oysaki bırakın krizden etkilenmeyi biz sürekli mesaili çalıştığımız halde işler hep yetişmiyor ve yine yetişmiyordu.
Krizinin etkilerinin günden güne artmasıyla birlikte işveren işyerinde her fırsatta krizden, dolardaki artıştan bahsetti. Ve sonuç olarak işimize sahip çıkmamızı, özverili çalışmamızı öğütleyip durdu. Toplu sözleşme sürecinin yaklaşmasıyla birlikte işyerindeki tüm işçi arkadaşların gündemi sözleşme oldu. Her fırsatta bunu konuşuyoruz. Alım gücümüz düştükçe ve cebimizdeki para iyice yetmez oldukça bizim için toplu sözleşmeden elde edeceğimiz haklar daha bir önem kazandı. Diğer taraftan çevrede işten atmaları, çarşı pazarda artan fiyatları gördükçe işçi arkadaşlarımın moralleri bozuluyor. İşveren temsilcilerinin bu güne kadar her fırsatta köpürttüğü “kriz var, biz de etkileniyoruz” bombardımanının da etkisinde kalıyorlar. İşçi arkadaşlarım umutsuzluğa kapılmaya, “kriz var, bu süreçte çok da bir şey yapamayız, işçi çıkarmasın da gerekirse hakkımızı düşük alırız, ne yapalım…” diye konuşmaya başladılar. Bu düşünce tarzı tam da patronların istediği şeydir. Bir kez böyle düşünmeye başladık mı bunun sonu yok, sürekli taviz veren taraf biz oluruz. Oysa patronlar sürekli kâr ettiler ve şimdi kârlarından biraz ödün versinler, işçileri işten atmasınlar. Üstelik kriz bizim fabrikayı etkilemiş de değil. Yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Toplu sözleşmede elde edeceğimiz yeni kazanımlardan vazgeçemeyiz. Arkadaşlarım işverenin kriz fırsatçılığı yaptığı konusunda bana hak veriyorlar. Ama aradan bir süre geçtikten sonra yine sıra sözleşmeye geldiğinde işçi arkadaşları benzer şekilde “ya nasıl olacak, ülkenin durumu ortada” diye umutsuzluk içinde buluyorum. Tekrar tekrar işverenin toplu sözleşmede bizi daha düşük haklara razı etmek için krizi kullandığını söylüyorum. Kaldı ki kendi sebep oldukları krizden etkilenip etkilenmemeleri patronların sorunudur.
İşte işverenler tam da benim çalıştığım işyerinde olduğu gibi fırsatçılık yapıyorlar. Patronlar sınıfının krizden etkilenip kârından zarar edeni de tam tersine zarar etmeyip kârını katlayanı da biz işçilere yüklenerek fırsatçılık yapıyorlar. Biz işçiler, yalanlarla üstü örtülemeyecek bir kriz varken “kriz yok” diyen egemenlere mi inanalım? Yoksa kârını günden güne katlarken “kriz de kriz” diye ağlayana mı inanalım? Biz işçi sınıfının patronların bu yalan bombardımanına karşı uyanık olması lazım. Gerçekleri ters yüz edip bizi en kötüye razı etmelerine izin vermemeliyiz. Biz işçilerin, egemenlerin oyununa gelmeyip mücadele etmek dışında ikinci bir çıkış yolumuz yok.
Enflasyon Düştü mü?
- Biz Bu Masalları Ayaküstü Çok Dinledik
- Ekonomik Sorunların Kaynağı Bulundu: İşçi ve Emekçiler!
- Vergiler Patronlardan Kesilsin!
- Soğanı Bile Lüks Hale Getiren Bu Rejim Gitmeli!
- Bakandan Dâhiyane Buluş: Kış Tatili!
- Bizim Yoksulluğumuz, Onların Yalanları Büyüyor
- Nasıl Küçüldük, Kimi Büyüttük?
- Bir İşçi Çocuğunun Gözünden Hayat Pahalılığı
- “2023’ü Beklerken” Neler Oldu?
- Zamlardan Haberi Olmayanlar da Var!
- Enflasyonu Asgari Ücret Zammı mı Arttırıyor?
- Büyüdüğümüzü Hissedebiliyor musunuz?
- Evsiz Kalmak mı Mücadele Etmek mi?
- Ekmeğimizi Büyütmek İçin!
- Haklı Olan Biziz!
- İktidarın Enflasyon Masalı
- Yağa Neden Zincir Vuruluyor?
- Yüksek Elektrik Faturalarına Tepkiler Sokaklara Taştı
- İşten Çıkarma Yasağı Sona Erdi, Saldırılar Başladı!
- Doların Yükselmesi Bizi İlgilendirmez mi Dediniz?
Son Eklenenler
- İranlı sınıf kardeşlerimiz, Sizlere Türkiye’den yazıyoruz. Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER) üyesi işçiler olarak sizleri en içten duygularımızla selamlıyoruz. On yıllardır Filistin halkına yönelik zulmünü sürdüren İsrail, bugün ABD’...
- 11 Temmuzda Brezilya’nın birçok kentinde on binler, emek karşıtı politikaları ve saldırgan uygulamalarıyla tanınan eski başkan Bolsonaro’nun yargılanma sürecine müdahale ettiği gerekçesiyle Trump’ı protesto etti. Kenya’da geçtiğimiz yıl vergi...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 14 Temmuzda Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taleplerini ve mücadele programını açıkladı. Basın...
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...