Buradasınız
Haklı Olan Biziz!
Mersin’den bir işçi

Döviz kuru ve enflasyon yükseldikçe fiyatlara yansıyan artışlar hepimizin belini bükmeye devam ediyor. Gıdadan temizlik ürünlerine, sağlık malzemelerinden ilaçlara yapılan fahiş zamlar bütün hayatımızı etkiliyor. Ne yaman çelişkidir ki dünyada toplam toplumsal zenginliği artıracak bir teknoloji varken hâlâ bir milyardan fazla insan açlık çekmeye devam ediyor! Zenginler uzay turizmi yaparak eğlenirken marketten eli boş dönene, çöpte ekmek arayan insan sayısı artıyor. Bu derin eşitsizliğin kökeninde kapitalizm var. Kapitalizm toplumsal zenginliğin paylaşılmasına değil bir avuç sömürücü tarafından yağmalanmasına dayanır. İşçilerin sömürülmesi nedeniyle bir tarafta zenginlik büyürken öteki tarafta yoksulluk büyür!
Mesela tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yoksulluk derinleştikçe derinleşiyor. Ekmek alırken uzayıp giden, bitmeyen halk ekmek kuyruklarında bekleyerek ömrümüzden yemek bizim için artık “tasarruf” oluyor. Bir soğanı, bir patatesi alırken market market dolaşıp en ucuz yer neresi, onu bulmaya çalışıyoruz. Evde elektriği, suyu nasıl tasarruflu kullanabiliriz hesabıyla yoruluyor zihinlerimiz. Ama saraylarda yaşayanlardan, altın musluklu mutfakları, yüzlerce araçlık konvoyları olanlardan ülkede yoksulluk olmadığını duyuyoruz. İnşaat, enerji, bankacılık gibi alanlarda şirketler dev adımlarla büyüyüp şaha kalkerken işçilere asgari ücretten ötesini reva görmeyenlerden, 10 milyon işsizi yok sayanlardan bu ülkede aç da yoksul da olmadığı yalanlarını duyuyoruz.
Hatırlayalım, “yoksulluk yok” denilen bu ülkede artık en temel besin maddelerinin başında gelen yağdan çay kutularına, bebek bezinden mamalara nice ürüne kilit, zincir vuruluyor marketlerde! Bebekler ki insanlığın gelecek kuşaklarıdır, işçi sınıfının bebeklerinin aç kalmasını kazanacakları para kadar umursamıyorlar. Bebeklerimiz daha doğarken bu düzenin zulmüyle tanışıyorlar. Bu düzeni iyi tanıyalım. Bu düzen ki insanı aç bırakan, kursağından giren lokmaları kıstıkça kısan ve egemenlerin, para sahiplerinin ceplerini tam da bu yolla da şişirdikçe şişiren bir düzendir!
Peki, insanlık namına düşünelim, böylesi bir yaşam bize reva mı? İnsanlık, on binlerce yıllık tarihi boyunca bunca ilerlemeyi, buluşu bir elin parmaklarını geçmeyen asalaklar geri kalan milyarlarca insan kahır, açlık, sefalet içinde yaşasın diye mi gerçekleştirdi! Bu düzenin meşruluğunu sorgulamak mı abes yoksa düzenin varlığının devam etmesi midir abes olan? Bir düzenin meşruiyetini kaybetmiş olması için daha nelerin olması gerekir ki? Yıkılıp gitmesini istememiz, bu uğurda örgütlü mücadele yürütmemiz için daha ne kadar kötülük etmesi gerekir insanlığa ve doğaya? Bu düzen yıkılmayı çoktan hak etmiyor mu?
Eğer bu düzen bizim bebeklerimizin mamalarına kilit vuruyorsa, tüm zenginlikleri ürettiğimiz halde bizi ve bebeklerimizi aç bırakıyorsa bizler de bu düzeni sorgulamayı, bu düzene karşı başkaldırmayı, onu nasıl yıkabiliriz diye kafa yormayı, bu uğurda bir araya gelmeyi kendimize hak görmeliyiz! Çalışan, didinen, üreten biziz. Sömürülen, ezilen biziz. Haklı olan, çok olan biziz. Bu düzen insanı alçaltan bir düzendir ve yıkılmalıdır! Yerine insanın insanı ezmediği, tüm üretim araçlarının topluma ait olduğu, üretimin toplum için yapıldığı, tüm nimetlerin adil biçimde paylaşıldığı, doğanın korunduğu, insanla doğanın düşmanlıkla değil uyumla yaşadığı bir düzen kurmalıyız. Biz bu düzeni sorgulayıp mücadeleye giriştiğimizde bizi suçlayanlar, mücadelemizi meşru göstermeyenler çok iyi biliyorlar ki suçları çok büyük. Onlar kötülüğün cisimleşmiş halidir. Biz ise dünyada kötülük değil özgürlük ve adalet hüküm sürsün istiyoruz.
Biz Bu Patronları Doyuramayız!
- Biz Bu Masalları Ayaküstü Çok Dinledik
- Ekonomik Sorunların Kaynağı Bulundu: İşçi ve Emekçiler!
- Vergiler Patronlardan Kesilsin!
- Soğanı Bile Lüks Hale Getiren Bu Rejim Gitmeli!
- Bakandan Dâhiyane Buluş: Kış Tatili!
- Bizim Yoksulluğumuz, Onların Yalanları Büyüyor
- Nasıl Küçüldük, Kimi Büyüttük?
- Bir İşçi Çocuğunun Gözünden Hayat Pahalılığı
- “2023’ü Beklerken” Neler Oldu?
- Zamlardan Haberi Olmayanlar da Var!
- Enflasyonu Asgari Ücret Zammı mı Arttırıyor?
- Büyüdüğümüzü Hissedebiliyor musunuz?
- Evsiz Kalmak mı Mücadele Etmek mi?
- Ekmeğimizi Büyütmek İçin!
- Haklı Olan Biziz!
- İktidarın Enflasyon Masalı
- Yağa Neden Zincir Vuruluyor?
- Yüksek Elektrik Faturalarına Tepkiler Sokaklara Taştı
- İşten Çıkarma Yasağı Sona Erdi, Saldırılar Başladı!
- Doların Yükselmesi Bizi İlgilendirmez mi Dediniz?
Son Eklenenler
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...