Buradasınız
Mevsimlik Yolculuklar Son Yolculuklar Olmasın!
Ankara’dan bir inşaat işçisi

Geçtiğimiz günlerde Kayseri-Niğde karayolunda tarım işçilerini taşıyan midibüsle karşı yönden gelen tırın çarpışması sonucu feci bir kaza meydana geldi. Kazada 5’i ağır 18 kişi yaralandı. Maalesef bu ilk kaza değildi, son da olmadı. Daha önce de Konya, Şanlıurfa, Erzincan, Osmaniye ve daha pek çok yerde ölü ve yaralıların olduğu kazalar yaşanmıştı. 19 Eylülde de Maraş’ta tarım işçilerini taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu 18 yaşında bir genç işçi ölürken 15 kişi yaralandı. Her yıl Konya, Mersin, Adana, İzmir, Urfa gibi şehirlere çalışmaya giden mevsimlik tarım işçileri trafik kazalarına kurban gidiyor. 2020 yılında iş cinayetlerinin en çok yaşandığı sektörlerin başında tarım ve orman geliyordu. Tarımda yaşanan iş cinayetlerinde mevsimlik tarım işçilerinin geçirdiği trafik kazalarının payı büyük. İSİG Meclisi’nin yayımladığı iş cinayetleri raporlarına göre Temmuz ayında 12 tarım işçisi, Ağustos ayında ise 16 tarım işçisi trafik kazasında hayatını kaybetti. Peki, gerçekte iş cinayeti olan bu kazalar neden oluyor? Çünkü tarım işçileri servis aracı niteliği taşımayan minibüslere, traktör ya da kamyon kasalarına tıka basa bindiriliyor. Araçlar bakımsız ve eski olduğu için kaza kaçınılmaz oluyor.
Konya’da mevsimlik tarım işçiliği yapan UİD-DER üyesi genç bir kadın işçi çalışma koşullarını şöyle anlatıyor: “Tarlaya servisle ya da üstü açık araçlarla gidiyoruz. Araçlar çok bakımsız ve eski. Üstü açık araçlarla gidildiğinde fazla sarsıntıdan sağa sola çarpma ya da araçtan düşme kaçınılmaz oluyor. Hatta seyir halindeyken aracın kapısı kendiliğinden açılıyor, her defasında birilerinin düşme riski oluyor.”
Mevsimlik işçiler genellikle en yoksul illerden olur. Yaşadıkları yerlerde yeterli iş imkânları olmadığı için kimisi Çukurova’ya pamuk, kimisi Karadeniz’e fındık, kimisi Malatya’ya kayısı toplamaya gider. Çocuklarının karnını doyurabilecekleri üç kuruşu kazanabilmek için kötü koşullarda sağlıksız, güvencesiz çalışırlar. Bazen tek bir yerde çalışmak yeterli gelmez, bir yerde iş bitti mi başka bir şehre doğru yola koyulurlar. İşte bu yollarda bir trafik kazasıyla son bulur yaşamları, umutları. Geçtiğimiz yıl mevsimlik tarım işçisi Hülya Okal ailesiyle birlikte çalışmaya giderken feci bir kazada ailesinden 7 kişiyi kaybetmişti. Eşi ve üç çocuğu da bu kazada ölmüştü. Yıllarca çadırlarda yaşadıktan sonra başlarını sokacakları bir evleri olsun isteyen Okal ailesi kazadan iki sene önce bir ev almış. Üç aile kaldıkları evin borcunu ödeyebilmek için yaz kış nerede iş varsa orada çalışmaya başlamışlar. Kazadan sonra yaşadıklarını anlattığı bir röportajda şöyle diyor Hüyla Okal: “Yaz kış hep çalışıyoruz. Ama maalesef doğru düzgün oturamadık, çocuklarımızı mutlu edemedik. Hep böyle eziyet çektik.”
Mevsimlik tarım işçilerinin aldıkları yevmiyeler düşük, sigortaları yok. Bazen suyun, çamurun içindeki çadırlarda, çadır yoksa da araçlarında kalıyorlar. Yeterli suyun olmaması temizlik konusunda da problem yaşamalarına yol açıyor. Kimi zaman ırkçı saldırılara maruz kalıyorlar. Hele bir de Kürt, Suriyeli, Afgan göçmen işçi olunca bu şartların daha da ağırını yaşıyorlar. Geçici işçilik, geçici yaşamlar, kalıcı eziyetler demek. Hâlbuki gerekli denetimler ve kontroller yapılsa, işçiler ve araçlar kayıt ve güvence altına alınsa, izleme kurulları gerekli çalışmaları yapsa bu sorunlar yaşanmayacak. Ama maalesef işçilerin çalışma koşullarının ve yaşam alanlarının iyileştirilmesi, can güvenliğinin sağlanması bu sistemin ve egemenlerinin zerre umurunda değil.
Sadece mevsimlik işçilerin değil tüm işçilerin kapitalizmin dört mevsim azap veren cehenneminden kurtulması gerekiyor. Mevsimlik işçiler de diğer işçiler gibi mücadeleye katılmalı. Ancak o zaman dört mevsim dram değil dört mevsim mutluluk olabilir. UİD-DER’li bir işçi arkadaşımızın mevsimlik işçiler için yazdığı şiirde söylediği gibi “mevsimlik işçilerin de kendilerince bir şalter indirmesi güneşin doğması kadar zaruri…”
Mevsimlik yaşamlar denilmiş
Mevsimlik işçilere.
Yaşam hangi mevsimde?
Hangi mevsimde yaşadım
Öyle gönülden yaşadım denilir?
Orası pek bilinmez.
Nasıl ki mevsimsiz çalışan işçiler
Şalteri indiriyoruz dediklerinde
Aha işçiler de bu dünyada varmış deniliyorsa,
Mevsimlik işçilerin de
Kendilerince bir şalter indirmesi;
Güneşin doğması kadar zaruri,
Dünyanın dönmesi kadar elzem olduğunda
Aha işte o zaman
Evet, o zaman
Mevsimlik yaşamlar da dünyamızda yaşıyor denilecek.
- 9 Ton Değil, 9 Kilogram Bile Asbest İstemiyoruz!
- Sana Bir Şey Olur!
- Patronların Kâr Hırsı İşçilerin Ölümüne Neden Oluyor
- İş Kazaları ve Yapay Zekâ: Asıl Sorun Kapitalist Zihniyet!
- İnşaat Yapım Süreleri Kısaltılıyor, İşçiler Ölüyor
- İşçiler Ölüyor, İş Güvenliği Uzmanları Suçlanıyor
- Yeni 1 Mayıslara Yeni Rüzgârlara!
- İş Güvenliği Uzmanları: Rüzgârlara Sözümüz Var!
- İSİG Meclisi: Şubat’ta En Az 106 İşçi Hayatını Kaybetti
- “İş Kazalarının Nedenleri”
- Bhopal Faciası: Kapitalistlerin Kârı Uğruna Yitip Giden Hayatlar
- “Babam Düşüp Ölecek Korkusu İçindeyim”
- İş Cinayetlerinde Türkiye ve Avrupa Kıyaslaması
- Yoksulluğun Bir Başka Görünümü: Obezite ve Diyabette Avrupa Birincisiyiz!
- Osmaniye’de Geri Dönüşüm Fabrikasında Patlama
- Kapitalizmin Çocuklarımızı Heba Etmesine İzin Vermeyelim!
- Buzdağının Görünmeyen Kısmı: Meslek Hastalıkları Gerçeği
- Mersin’de 300 Kadın İşçi: “Çalışırken Ölüyoruz!”
- Fedai Öğretmenin Ölümü: Atanamayan Öğretmenler ve İş Cinayeti Düzeni
- Son 19 Yılda 28 Bin 380 İşçi Hayatını Kaybetti, Sorumlusu Kim?/III
Son Eklenenler
- Onlar komşumuz, iş arkadaşımız. Aynı mahallede, aynı sokakta yaşıyoruz; aynı işyerlerinde çalışıyoruz. Ama kim olduklarının, adlarının, geçmişlerinin bir önemi yok. Onlar mülteci, onlar göçmen… Türkiye’de Suriyeliler, Afganlar”, Amerika’da “...
- Son dönemde dünya genelinde internet ve sosyal medyada yoğun rağbet gören bir teori var, karınca teorisi. Bu teorinin ne kadar bilimsel olduğu tartışmalıdır ama anlatı siyasal ve toplumsal alanla kesiştiği için ilgi görmektedir. Anlatı şöyle: “Gidin...
- En yakın akrabalardan işyerlerimizdeki işçi arkadaşlarımıza dek çevremizdeki insanların sözlerine kulak verdiğimizde, deryada yaşayıp deryadan bihaber olduklarını anlarız. Sıcağı sıcağına canlarını yakan ekmek fiyatının iki katına çıkmasını bile...
- Düzce’de bulunan Standart Profil fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi işçiler, artan enflasyon karşısında aldıkları ücretin her geçen gün erimesi sebebiyle, işverenden ücretlerinin iyileştirilmesini talep etmiş fakat işveren bu talebi geri çevirerek...
- İstanbul Tuzla’da faaliyet gösteren ETF Tekstil fabrikasının patronu fabrikayı kapatacağını duyurup ilk etapta 30 işçiyi işten atmış işçilere ihbar tazminatını ödemeyeceğini, kıdem tazminatının ise yüzde 70’ini ödeyeceğini duyurmuştu. İşçiler işten...
- Türkiye’de neredeyse yüzde 200’e varan enflasyon ücretleri her geçen gün eritirken işçilerin tepkisi de giderek artıyor. Her gün bir fabrikada, şantiyede, lojistik deposunda işçilerin mücadelesi başlıyor.
- Çalıştığım işyerinde arkadaşım Erman abi, televizyon kanallarının popüler yarışması MasterChef’de yapılan bir yemeği çok beğenmiş, çay molasında ballandıra ballandıra anlatıyordu. 350 gram dana bonfile, dana füme, 300 gram kestane mantarı, tereyağı...
- “Bir zaman makinesi olsa ve mesela üç yüz yıl öncesine gidebilsek bugünün dünyasından çok farklı bir dünya ile karşılaşırdık.” Böyle başlıyordu İşçi Dayanışması’nın bir önceki sayısında Emekçi Kadın köşemiz. Gelin geçmişe yolculuğumuzu sürdürelim....
- Eşe dosta selam. İnandığım doğruların adamı oldum, böyle yaşadım karınca kararınca. Bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım. Kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir.” Böyle diyordu işçi sınıfının yazarlarından...
- Düzce’de bulunan Standart Profil fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi işçiler, artan enflasyon karşısında aldıkları ücretin her geçen gün erimesi sebebiyle, ücretlerinin iyileştirilmesini talep ettiler. Ancak Standart Profil yönetimi işçilerin bu...
- 1980’lerde İngiltere’de kadın bir başbakan iktidardaydı, adı da Margaret Thatcher’dı. Bu kadın başbakan emekten, işçiden, toplumdan yana ne varsa ona düşmandı. İngiltere’deki işçiler ona “süt hırsızı” derlerdi. Çünkü daha henüz Eğitim ve Bilim...
- Bir yere baktığımızda gördüklerimize bir daha dönüp bakarsanız mutlaka dikkatinizi çeken bir şey vardır. Ben de bir yere baktım ve dikkatimi bir manzara çekti. Bu manzaranın iki ayrı hikâyesi var. Burası benim ikamet ettiğim mahalledir. Kocaman olan...
- İnsanlık tarihi yüz binlerce yıl öncesine uzanıyor. Bu tarih içinde kısacık bir zaman dilimine yayılan ve birkaç yüzyıllık ömrü olan kapitalist sömürü düzeni, insanlık tarihinin en kanlı dönemini temsil ediyor. Yaşanan iki dünya savaşı, bugün içinde...