Buradasınız
Müjdemizi İsteriz
İstanbul/Hadımköy’den bir İşçi Dayanışması okuru

Cumhurbaşkanı Erdoğan nihayet KKTC’lilere de müjdeyi verdi. Onlara da bir başkanlık külliyesi ve parlamento binası yaptıracağını söyledi. Kıbrıslıların merakla bekledikleri bu müjde karşısında ne tür duygulara kapıldığını bilmiyorum. Ben şahsen karmaşık duygular içerisindeyim.
Bir arkadaşıma, Erdoğan’ın alışkanlık haline getirdiği bu müjde işi hakkında ne düşündüğünü sorunca bana Nasrettin Hocanın meşhur fıkralarından birini hatırlattı. Fıkrayı nakledeyim. Nasrettin Hoca misafir olduğu bir köyde heybesini kaybeder. Sinirinden bağırıp çağırmaya başlar. “Eğer heybemi bulamazsanız, ben ne yapacağımı bilirim!” diye ortalığı birbirine katar. Hocanın gazabından korkan köylüler hep birlikte heybeyi aramaya başlarlar. Uzun uğraşlar sonunda heybe bulunur. Köylüler koşarak Hoca’nın yanına gider ve heybeyi teslim ederler. İçlerinden birisi merakını yenemeyerek sorar: “Hoca, çok merak ettik. Heyben bulunmasaydı ne yapacaktın?” Nasrettin Hoca gülerek cevap verir: “Ne mi yapacaktım? Evdeki kilimden yeni bir heybe yapacaktım.”
Arkadaşıma bu kıssadaki hissenin ne olduğunu sordum. Önce yüzüme şaşkınlıkla baktı sonra da dedi ki, “nesini anlamadın, müjde vereceğim diye insanları heyecana sevk ediyor sonra da alâkasız ya da anlamsız, insanlar için hiç de müjde anlamına gelmeyecek şeyler söylüyor.” Peki, ne yapsa müjde yerine geçerdi diye sordum. Bunun üzerine başka bir kıssa daha anlattı.
Buna göre, İranlı şair Hâce Mecd-i Hemger’in karısı bir hayli yaşlıymış ve araları da pek iyi değilmiş. Şair bir ara yaşadığı Yezd şehrinden İsfahan’a taşınmış. Kendisi önden eşyalarla birlikte gidip, yeni evini kurmuş. Bir süre sonra yeni komşuları çarşıdan dönen Hâce’ye “müjde müjde, hanımın İsfahan’a geldi, az önce de eve indi” demişler. Ama Hâce dudak bükmüş, pek oralı olmamış. Komşuları sormuşlar, “Hâce pek sevinmedin galiba bu müjdeye”. Hâce cevap vermiş, “siz buna müjde mi diyorsunuz, ev hanımın başına inseydi asıl ona müjde derdim ben!” Bu kez de ben şaşkınlıkla baktım arkadaşımın yüzüne ve “iyi de bu sefer ne demek istedin” diye sordum. “Gerisini sen tamamla” dedi.
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
- “Bir Daha Asla” Demek İçin Kapitalizme Karşı Mücadeleye!
- Asen Metal’de İş Cinayeti: Sendika Düşmanlığı İş Cinayetine Yol Açtı!
- Ev Sahibi ve Misafirin Çilesi
- Şantiyelerde, Fabrikalarda, Tersanelerde İş Cinayetleri Devam Ediyor!
- Enflasyonu Asgari Ücret Zammı mı Arttırıyor?
- Kemal Türkler ve Unutulmaması Gereken Bir Dönem
- “Yeşil Bursa”ya Ne Oldu?
- Ormana Girişleri Yasaklamak mıdır Önlem?
- “İki Aydır Bizim Eve Et Girmiyor”
- Sarıyer Belediyesi İşçilerinin Grevi Devam Ediyor
- UMUT’tan Yumruk Albümü: Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- Küresel Haklar Endeksi: Türkiye İşçiler İçin En Kötü 10 Ülke Arasında!
- Sağlık Emekçilerinin Sabrı Taştı!
- Dr. Ekrem Karakaya’nın Katili Kim?
- DİSK: “TÜİK Gerçekleri Açıkla, Ekmeğimizle Oynama!”
- Kapitalizmin Girdabından Ancak Örgütlü Olursak Kurtuluruz
- Sağlıkta Sorunlar Büyüyor!
- Hendek Katliamında Hayatını Kaybeden İşçiler Anıldı
- Sivas Katliamının 29. Yılında Hayatını Kaybedenler Anıldı
Son Eklenenler
- Onlar komşumuz, iş arkadaşımız. Aynı mahallede, aynı sokakta yaşıyoruz; aynı işyerlerinde çalışıyoruz. Ama kim olduklarının, adlarının, geçmişlerinin bir önemi yok. Onlar mülteci, onlar göçmen… Türkiye’de Suriyeliler, Afganlar”, Amerika’da “...
- Son dönemde dünya genelinde internet ve sosyal medyada yoğun rağbet gören bir teori var, karınca teorisi. Bu teorinin ne kadar bilimsel olduğu tartışmalıdır ama anlatı siyasal ve toplumsal alanla kesiştiği için ilgi görmektedir. Anlatı şöyle: “Gidin...
- En yakın akrabalardan işyerlerimizdeki işçi arkadaşlarımıza dek çevremizdeki insanların sözlerine kulak verdiğimizde, deryada yaşayıp deryadan bihaber olduklarını anlarız. Sıcağı sıcağına canlarını yakan ekmek fiyatının iki katına çıkmasını bile...
- Düzce’de bulunan Standart Profil fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi işçiler, artan enflasyon karşısında aldıkları ücretin her geçen gün erimesi sebebiyle, işverenden ücretlerinin iyileştirilmesini talep etmiş fakat işveren bu talebi geri çevirerek...
- İstanbul Tuzla’da faaliyet gösteren ETF Tekstil fabrikasının patronu fabrikayı kapatacağını duyurup ilk etapta 30 işçiyi işten atmış işçilere ihbar tazminatını ödemeyeceğini, kıdem tazminatının ise yüzde 70’ini ödeyeceğini duyurmuştu. İşçiler işten...
- Türkiye’de neredeyse yüzde 200’e varan enflasyon ücretleri her geçen gün eritirken işçilerin tepkisi de giderek artıyor. Her gün bir fabrikada, şantiyede, lojistik deposunda işçilerin mücadelesi başlıyor.
- Çalıştığım işyerinde arkadaşım Erman abi, televizyon kanallarının popüler yarışması MasterChef’de yapılan bir yemeği çok beğenmiş, çay molasında ballandıra ballandıra anlatıyordu. 350 gram dana bonfile, dana füme, 300 gram kestane mantarı, tereyağı...
- “Bir zaman makinesi olsa ve mesela üç yüz yıl öncesine gidebilsek bugünün dünyasından çok farklı bir dünya ile karşılaşırdık.” Böyle başlıyordu İşçi Dayanışması’nın bir önceki sayısında Emekçi Kadın köşemiz. Gelin geçmişe yolculuğumuzu sürdürelim....
- Eşe dosta selam. İnandığım doğruların adamı oldum, böyle yaşadım karınca kararınca. Bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım. Kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir.” Böyle diyordu işçi sınıfının yazarlarından...
- Düzce’de bulunan Standart Profil fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi işçiler, artan enflasyon karşısında aldıkları ücretin her geçen gün erimesi sebebiyle, ücretlerinin iyileştirilmesini talep ettiler. Ancak Standart Profil yönetimi işçilerin bu...
- 1980’lerde İngiltere’de kadın bir başbakan iktidardaydı, adı da Margaret Thatcher’dı. Bu kadın başbakan emekten, işçiden, toplumdan yana ne varsa ona düşmandı. İngiltere’deki işçiler ona “süt hırsızı” derlerdi. Çünkü daha henüz Eğitim ve Bilim...
- Bir yere baktığımızda gördüklerimize bir daha dönüp bakarsanız mutlaka dikkatinizi çeken bir şey vardır. Ben de bir yere baktım ve dikkatimi bir manzara çekti. Bu manzaranın iki ayrı hikâyesi var. Burası benim ikamet ettiğim mahalledir. Kocaman olan...
- İnsanlık tarihi yüz binlerce yıl öncesine uzanıyor. Bu tarih içinde kısacık bir zaman dilimine yayılan ve birkaç yüzyıllık ömrü olan kapitalist sömürü düzeni, insanlık tarihinin en kanlı dönemini temsil ediyor. Yaşanan iki dünya savaşı, bugün içinde...