Buradasınız
Nebati’nin İncileri ve Gözlerindeki Işıltının Sırrı

Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, Türk lirasının hızlı değer kaybı, artan yoksullaşma ve işsizlik… Siyasi iktidarın ekonomi politikaları sermaye sınıfını, özellikle de yandaş sermayeyi ihya ederken milyonlarca emekçiyi bataklık misali dibe çekiyor. Hâl böyle olunca Türkiye’de uzun zamandır değişmeyen gündemlerden biri ekonomi… Siyasi iktidarın bakanları arasında en fazla gündem olmayı başaran isim ise Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati… Göreve geldiği 2 Aralık 2021’den bu yana ekranlara çıkmaktaki heveskârlığı, konuşmayı çok sevmesi, sarf ettiği sözler, karşımızda bir bakandan çok tolkşov yapan biri varmış izlenimi verse de Nebati güldürmüyor. Çiğlik fışkıran açıklamalarının ardında, sadece iktidar çevresinin ve bir avuç sermayedarın yüzünü güldürmeye dönük politikaları aklama çabası var.
Henüz göreve geleli dört ay bile olmadığı halde Nebati’nin incileri saymakla bitmiyor. İktidarın inciler konusunda en popüler bakanı bir zamanlar Berat Albayrak’tı. Performansına ve ekonominin gidişatına bakılırsa, Nebati’nin incileri Albayrak’ın incilerini geçecek gibi görünüyor. Tabi bakanlık ömrü Albayrak kadar olabilirse… Nebati, ilk çıkışını göreve geldikten 10 gün sonra yaptı. Ekonomi politikalarında nasıl bir yol izleneceğinin (buna mevcut yolda devam edileceğinin demek daha doğru olur) ve siyasi iktidarın işçi düşmanı, sermaye yanlısı tutumunun iyi bir özetiydi yaptığı çıkış... Kendisi de aynı zamanda patron olan Nebati, ekonominin kötü gidişatından şikâyet etmeye kalkan “amele takımına” şöyle demişti: “Sen maaş alıyorsun, en fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin; ama ben bu iş düzelmezse eğer 1000 çalışanımla beraber bütün varlığımı kaybederim.”
Doların 18 lirayı geçtiği 20 Aralık gecesi Erdoğan bir konuşma yapmış, kur korumalı TL mevduat sistemini duyurmuş, ardından dolar 13 lira bandına düşmüştü. Doların bu hızlı düşüşünün nedeni açıklanan sistem değil, o gece kamu bankaları eliyle piyasaya milyarlarca dolar sürülmesi ve iktidarın çevresinde kümelenen spekülatörlerin ve vurguncuların 18 liradan dolar satmalarıydı. Böylece hem Erdoğan bir kurtarıcı olarak parlatılmış hem de bir avuç vurguncu zenginliğine zenginlik katmıştı. 18 liradan dolar satanlar, 13 liradan yeniden almışlardı. Bir gecede doların 13 liranın altına düşmesini sağlayan “ekonomik mucizeye” inanmamızı isteyen Nebati, gözlerinin parlamasını örnek göstererek inciyi yapıştırıvermişti: “Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır!”
Ancak bir avuç vurguncunun ve Nebati gibilerin gözleri ışıldarken, üç kuruşluk birikimi eriyip gitmesin diye yüksek fiyatlardan dolar alan on binlerce kişi “yediği kazığın” şokunu üzerinden atamamış, endişe ve umutsuzluk dolu bakışlarla olan biteni anlamaya çalışıyordu. Tam o sırada Nebati imdada yetişti ve olayı açıklığa kavuşturarak dolar kurundaki hızlı düşüşten büyük yatırımcılar zarar görmezken asıl çarpılanın küçük yatırımcılar olduğunu söyledi. Bu açıklamanın üzerine “küçük yatırımcılara” bir bardak soğuk su içmelerini neden önermediği ise hâlen merak konusudur. Birkaç gün sonra ise yine ekran karşısına geçmiş sıradaki incisini döküyordu. Bir televizyon programında 20 Aralık vurgununu ballandıra ballandıra anlatırken, bir bakan gibi değil de okey masasında oturan yancı gibi konuşan Nebati, Erdoğan’ın konuşmasından sonra dolardaki hızlı düşüşü görünce içinin kıpır kıpır olduğunu söyleyerek şöyle demişti: “Ya arkadaşlar biz bir şey yaptık mı? ‘Yok efendim.’ Lan nasıl? Harika...”
İzlediği politikalarla doları 7 lira bandından 13 liraya çıkartan iktidar, sonra da sanki dolar düşmüş, lira değer kazanmış algısı yaratmaya çalıştı. Dolar kurunun 13 liraya düşmesinin ardından fiyatların aşağı düşmesi gerektiğini söyleyen Nebati, bu sefer mahallenin bıçkını misali şöyle diyordu: “Jet hızıyla çıkardılar fiyatları, öyle yamaç paraşütüyle gezer gibi ortalıkta dolanmasınlar. Fiyatlar, aşağı hızlı bir şekilde inecek. Yoksa geliyor gelmekte olan... Hazine ve Maliye’nin sopası.” Nebati’nin bu açıklamasının ardından televizyon kanallarında market denetimlerinden seçmeler yayınlanmaya başlandı. Zabıtasından valisine iktidarı kendince temsil eden kim varsa markete giriyor, reyonlar arasında geziniyor, sonra da asgari ücretli market işçisine “haddini bildirerek” maliyenin sopasını hatırlatıyordu. Gelin görün ki, bu denetlemeler, reyonlarda her gün yüzlerce etiket değiştirmekten helak olmuş, kendisi de evine ekmek götürmekte zorlanan market işçisine atarlanmaktan öteye geçmeyince (zaten başka türlüsü de mümkün değildi) siyasi iktidar bu sefer çareyi temel ürünlerdeki KDV’yi yüzde 8’den yüzde 1’e düşürmekte buldu. Ne var ki, ekonomi ne gözlerdeki ışıltıydı ne de şovlarla yönetilebilirdi. Bu nedenle değişen bir şey olmadı ve fiyatlar artmaya devam etti, ediyor.
İş öyle bir noktaya vardı ki, Nebati konuştukça ekonomi mi kötüye gidiyor yoksa ekonomi kötüye gittikçe Nebati mi konuşuyor anlaşılmaz oldu. TÜİK’in 2021 yılı enflasyonunu yüzde 36 olarak açıklamasının ardından “işinin ehli, ne yaptığını bilen bir iktidarın Maliye bakanı” edasıyla yine sahneye çıktı Nebati… Enflasyonun Ocak ayında pik noktaya ulaşacağını ama Mayıs ayı itibariyle düşüşe geçeceğini tahmin ettiğini ve 2023 yılına tek haneli enflasyon rakamıyla girileceğini söyledi. Ocak ayında yıllık resmi enflasyon yüzde 48 olarak açıklanınca tahminlerini “güncelleyen” Nebati, bu sefer Nisan ayında yüzde 50’nin altında bir oranla zirveyi göreceğimizi söyledi. Şu işe bakın ki, Şubat ayında rekor tazeleyen yıllık resmi enflasyon, Nisan ayını beklemeden yüzde 54’ün üzerine çıkmıştı bile! Gerçek enflasyon ise yüzde 123 civarında.
Şubat ayında yabancı yatırımcılarla görüşmek üzere Londra’ya giden Nebati, dönüşte görüşmelerin nasıl geçtiği sorusuna yine “gözler kalbin aynasıdır” minvalinde bir yanıt vererek şöyle demişti: “Toplantı sonrasında aldığımız tepkiler çok olumluydu. Yatırımcının gözlerinden anlıyorsunuz. Gözler gerçekten önemli. Bakışından, duruşundan. Tam zamanında başlayıp tam zamanında bitirdik. Mutlu ayrıldıklarını gördük.” Mart ayında hızını alamayıp bu sefer Fransa’da Uluslararası Yatırımcı Toplantısı’nda yabancı yatırımcılara yaptığı konuşmada “bürokrasiyi alaşağı etme” sözü vererek “En sevmediğim konu da şu yatırımcılara zorluk çıkaran mevzuat ya da bürokrasidir. Hep beraber kavga edelim, bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda Cumhurbaşkanımız var rahat olun, mevzuatı da değiştiririz” dedi. Sermayenin çıkarları gereği bir kararnameyle mevzuatı değiştiren siyasi iktidar, sermaye için her şeyi yapmaya hazır olduğunu açık açık söylüyor. Ancak mevcut iktidarın dış siyaset alanındaki öngörülemez tutumlarından rahatsız olan Batılı sermayedarların, açıkça yasaları çiğneme sözü veren bir ekonomi politikasını ne kadar güvenilir bulacağı tartışmalı…
“Bürokratik engelleri” kaldırma sözü vermekten gayet memnun bir şekilde ülkeye dönen Bakan, bu kez Antalya’da düzenlenen Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu (TÜGİK) İş Zirvesi’nde döktürdü. Milyonlarca emekçinin her yeni güne belirsizlik, geleceksizlik ve daha büyük bir yoksullaşmayla uyandığı Türkiye’de, Nebati’ye göre iş adamı, iş kadını olmak “çok tatlı, çok güzel” bir şeydi. Bir de iş dünyasının önündeki “bürokratik engelleri” kaldırdılar mı, işte o zaman görün tatlılığı, güzelliği! Peki ya emekçilerin çektiği acı? Ne önemi var canım, nasılsa onlar en fazla maaşlarını kaybedip enflasyon altında ezilecekler… Eh, alışkın da sayılırlar bu duruma. Zaten 20 Aralık gecesi yedikleri tokat sayesinde bağışıklık da kazandılar!
İnciler serisinde en iyi performansı Urfa’da sergileyen Nebati, AKP mitinginde, 25 yerel televizyonda canlı yayınlanan bir televizyon programında ve AKP Şanlıurfa İl Danışma Meclisinde yaptığı konuşmalarla coştu. Coştukça konuştu, konuştukça coştu. Bir konuşmasında milletin Türk lirasının gücünü anladığını ve liraya güven duymaya başladığını iddia ederken, öteki konuşmasında “Zaten Türk Lirası şu an en zayıf durumunda. Gideceği bir yer yok bir kere. Vatandaş rahat olsun” diyerek liranın dibi bulduğunu itiraf ediyordu. Şaka değil, gerçek! Türk lirasının dibi görmesiyle alım gücü iyice düşen emekçilerin uzun ekmek kuyrukları oluşturduğu, bir sebze yemeği yapmanın bile lüks haline geldiği bir ülkede Hazine ve Maliye Bakanı, açıkça “dibi bulduk, rahat olun” diyordu!
Sadece bu da değil; aynı konuşmasında döviz garantili ihalelerle ihya ettikleri müteahhitlerin artan inşaat maliyetleri nedeniyle yaşadıkları “zararı” telafi etmekten de söz etti Nebati: “Ocak ayından itibaren özellikle emtia fiyatlarında korkunç bir artış oldu. Müteahhitlerimiz de bu emtia fiyatlarından etkilendi. Müteahhitlerin gerçekten ne kadar zarar ettiklerine yönelik olarak bir çalışma yapıyoruz. Bütçe imkânları içerisinde kim zarar görüyorsa bunlara yönelik olarak elimizden gelen desteği veririz.” Enflasyonla, bürokrasiyle mücadeleden, gözlerdeki ışıltıdan, hücrelerimizdeki enerjiden bahsederken araya biraz da hamasi söylem sıkıştırması gerektiğini düşünmüş olmalı ki, bir başka konuşmasında ise şöyle diyordu: “Canınızı sıkmayın, üzülmeyin. Hepimiz bir ülkü peşindeyiz. Bayrak yere inmeyecek, ezan susmayacak. Bırakın onlar başlarını duvara vursunlar.”
Nebati’nin incilerinden seçmeleri peş peşe sıraladıktan sonra bir kez daha dönüp bakalım. Ne görüyoruz? Nebati’nin tolkşov tadındaki performansının, ışıldayan gözlerinin, büyük bir özgüvene sahip, ne yaptığını bilen bir Bakan edasının arkasında ne var? Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, kendi ekonomi politikalarını hayata geçirmiyor, mevcut rejimin ekonomi politikalarını icra ediyor. İşte bu yüzden Nebati’nin gözlerine bakınca kâr hırsıyla yanıp tutuşan sermaye sınıfının heyecanını ve sermayeyi ne olursa olsun ihya etmeye ahdetmiş, işçi düşmanı rejimin hırsını görüyoruz.
- Yüz Binler Alanları Doldurdu, Enkaz Altında Yaşamını Kaybeden Canlarımız Anıldı!
- Depremin 40. Gününde İstanbul Emek Barış Demokrasi Güçlerinden Anma Eylemi
- Depremden Sonra Sel de Felakete Dönüştü
- Dimdik Durun ki İyileşelim!
- Dayanışma, Yarına Dair Umudumuzu Büyüttü
- O Bebeğin Keskin Kılıç Gözleri…
- Samandağ Dayanışması Su Sorununa ve Salgın Riskine Dikkat Çekti
- İktidarın Üniversite Korkusu!
- Orman ve Meralar İnşaat Alanı Değildir
- Emekçiler Kirli Oyunlara Karşı Uyanık Olmalı!
- UİD-DER Varsa Umut da Var!
- Samandağ Dayanışma Koordinasyonu: Dayanışma Yaşatır!
- Ayağa Kalkacağım!
- “Zorunlu Deprem Sigortası (DASK) Ne Kadar?”
- Emekçi Kadınlar 8 Mart’ta Meydanlarda ve Direniş Alanlarındaydı!
- UİD-DER Kadın Komitesinin 8 Mart Açıklaması: İnsanlığı Acı ve Kedere Boğan Çarkı Bozuk Düzene Karşı Mücadeleye!
- Kızılay Skandalı İktidarın Aynasıdır!
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Samandağ Sağlık Koordinasyonundan Acil Önlem Çağrısı
- Yunanistan’da Tren Faciası: Kaza Değil Katliam!
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube, 19 Martta 8. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirdi. Classes Butik Otel’de yapılan kurulda söz alan Şube Başkanı Özcan Atmaca, Mata işçilerinin direnişini selamlayarak konuşmasına başladı. “Mata bizim...
- Her yıl 21 Martta Ortadoğu ve Kafkasya halklarının “yeni günün”, özgürlüğün, isyanın, direnişin simgesi olarak kutladıkları Newroz, 2023 yılında “Her yer Newroz her daim Özgürlük/Her der Newroz, Her dem Azadi” şiarıyla karşılandı. 19 Mart Pazar günü...
- Türk-İş’e bağlı Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) 31. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ali Emiri Kültür Merkezi konferans salonunda yapılan Genel Kurulun ilk gününde, 6 Şubat depremlerinin felakete...
- Deprem, tsunami, sel, kasırga… Bunlar dünya var olalı beri meydana gelen doğa olaylarından bazıları. Tarihte insanlar bu tür doğa olaylarıyla nasıl baş edeceklerini bilmedikleri için türlü felaketlerle karşılaştılar, nice acılar çektiler. Kimi...
- Yoksullaşma, artan hayat pahalılığı, düşük ücretler ve kötü çalışma koşulları nedeniyle pek çok sektörde sendikalaşan işçilerin sayısı artıyor. Siyasi iktidarın işçi düşmanı politikalarından güç alan patronlar sınıfı, işçilerin sendikalaşma hakkına...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri “Depremin 40. gününde kaybettiğimiz canları yaktığımız mumlarla anıyoruz” diyerek 16 Mart günü anma eylemleri gerçekleştirdi. İstanbul Bakırköy Özgürlük Meydanı ve Kadıköy İskele Meydanında bir araya gelen...
- Maraş merkezli depremlerde on binlerce insan yaşamdan kopartıldı, milyonlarcası perişan ve evsiz bırakıldı. Fakat sermaye sınıfının kâr hırsı sınır tanımıyor; yakınlarını kaybetmiş, acı ve kedere boğulmuş, evsiz kalmış işçileri işten atmakla tehdit...
- 6 Şubat depremleriyle büyük yıkım yaşayan Adıyaman, Malatya, Diyarbakır ve Urfa’da halk şimdi de sel ve su baskınlarıyla boğuşuyor. Yağmur Adıyaman, Malatya ve Urfa’da sele neden olurken Urfa ve Adıyaman’da 15 kişi hayatını kaybetti. 5 kişi de kayıp...
- AKP iktidarında can bulan dünya görüşü için gelişme ve kalkınma demek; büyük kâr getirisi olan yollar, köprüler, havaalanları, bin odalı saraylardır. İktidar ve zengin olma hırsından körleşmiş zihinsel ve düşünsel bir yapıdan söz ediyoruz. Bu...
- Merhaba arkadaşlar, benim adım Gizem. Ben 17 yaşındayım ve okuyorum. 11. sınıftayım ama okula gidemiyorum. Çünkü burada 6 Şubatta deprem oldu. Ben bu mektubu niye size yazıyorum biliyor musunuz? Ayakta dimdik durun ki çabuk iyileşelim. Deprem...
- İstanbul/Tuzla’da bulunan Mata Otomotiv’de çalışan 1000’den fazla işçi 27 Şubattan bu yana mücadele ediyor. İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, mobbing ve baskılara son verilmesi, ücretlerine yüzde 25 ek zam yapılması talebiyle başlayan...
- 6 Şubat sabahına korkunç bir haberle gözlerimizi açtık. Felaketin korkunç boyutları her geçen saat daha da açığa çıkıyordu. Saatler, günler geçerken insanların “devlet nerede?” feryatları göğe yükseliyordu. Televizyondan, sosyal medyadan çaresizce...
- Sömürücü egemenler, geçmişten bugüne hep aynı taktikleri izledikleri halde başarılı oluyorlar. Çünkü emekçiler, ezilen ve sömürülen kitleler örgütsüzler! Örgütsüz ve gideceği yolu bilmeyen insanlar kolayca yönlendirilirler. Böylece egemenler mağduru...