Buradasınız
Hakkımızı Patronlara Yedirmemek İçin Örgütlü Olmamız Şart
Kıraç’tan işsiz bir işçi

Bıçakçılar fabrikasından işten atılan üç arkadaş olarak beş gün boyunca noterden çektiğimiz ihtarname ile işe geri alınmamız ve tüm haklarımızın derhal verilmesi için beraber fabrika önündeki bekleyişimiz sonuç verdi. Taşeron firma yetkilisi bizi arayarak alacaklarımızın verileceğini, firmanın bürosuna gelmemizi söyledi. Bir önceki gün işten atılan arkadaşımızın babası gece kalbinin durmasının ardından vefat etmişti. Bunu duyduğumuzda hemen arkadaşımızın yanına gittik ve onunla acısını bir nebze olsun paylaştık. Arkadaşımızı o gün memleketine cenazeyi defin için yolladık. Ertesi gün biz iki arkadaş, Anadolu yakasında Çekmeköy’de olan taşeron firmanın bürosuna gittik.
Ofise ilk olarak beni çağırdılar. İçeri girdiğimde benimle muhatap olan kişi, ilk olarak yapmış oldukları hesaplamayı ve taksitli bir şekilde hazırladıkları bir ödeme planını masanın üstüne bıraktı. Çok tuhaf, sanki her şeyi kabul edip imza atıp gidecekmişiz gibi kendilerini hazırlamışlar. Tuhaf bir şey yok gerçi ortada, bana farklı geliyor aslında, çünkü ben örgütlü bir işçiyim ve benim gibi işçi arkadaşlar bu tür şeyleri kabullenmezler. Haklı olduğumuz konularda sonuna kadar hakkımızı savunur, sıkıntı yaşadığımız bir konu olduğunda birbirimize danışırız. İşte örgütlü olmak onun için çok önemlidir.
Patronların yapmış oldukları baskıya karşı koymak ve karşılarında dik durmak örgütlüysek olabilecek bir şeydir. Biz yapmış oldukları hesaplamayı kabul etmedik, hesapları düzeltip tekrar sundular. Bu sefer de ödeme planlarını kabul etmedik. Neymiş, taksitle vereceklermiş! İçerde hesap işlemlerine bakan bir kişi bana dönerek “bak kardeşim, biz hemşeriyiz, artı sen de Alevisin ben de Aleviyim, neden böyle işi yokuşa sürüyorsun” dedi. Ben ona Alevi olmamın bir şeyi değiştirmediğini, şu an mağdur durumda olanın ben olduğumu ve hakkım olanı almak istediğimi söyledim. “Tamam kardeşim, sana hakkın olanı vereceğiz, biraz bekle, ama sadece sana özel, diğerlerine söylemeyeceksin” dedi. Ben kabul etmedim ve zaten o ana kadar da avukat ve dernekten bir arkadaşla devamlı irtibat halindeydik. Bunu söyleyen kişiye dönerek “avukat üçümüzün de avukatı, sorun üçümüzün sorunu, bana yapacağınız ödemeyi o arkadaşlara da aynı şekilde yapacaksınız” dedim.
Tamam dedi ve ardından beş dakika sonra bir miktar para ve bir çek getirdi ve “şuraya imza at, al git” dedi. “Çek tek çekimlik, şu ana kadar buradan hiç kimse böyle para alıp da gidemedi, herkese taksit yaptık” dedi. Çeki kontrol ettim, avukata danıştım, “sorun yok” dedi. Çıkış belgesine “bütün haklarım saklı kalmak kaydıyla” yazdıktan sonra imza attım. Bunu gören sorumlu kişi “neden böyle yapıyorsun, işte paranı verdik, hâlâ kendince bir şeyler yapmaya çalışıyorsun” dedi. Ben de daha paramın bir kısmını almadım, ya çekiniz karşılıksız çıkarsa dediğimde adam iyice deliye döndü. “Ya böyle bir şey olmaz, burada benim imzam, kaşem var, bu karşılıksız çıktığı an ben zaten yanarım” dedi. Ben de “iyi o zaman, korkulacak bir şey yok, paramı alırsam dava açmam” dedim. “Olmaz öyle şey, sana yeni kâğıt getireceğim, ona imza atacaksın” dediği anda ben oturduğum yerden kalktım ve bakın dedim, “siz bana buraya geldiğimden bu yana benim işi zora soktuğumu söylediniz. Eğer bunu kabul etmezseniz asıl o zaman iş zora sokulur, sizin kaygılarınız var, çünkü vergi kaçırıyorsunuz” dedim.
Çalıştığım süre içerisinde mesailer ve maşımızın bir kısmını elden verdiklerini söyleyince hemen çark etmek zorunda kalarak kabul ettiler. Ben çıktıktan sonra diğer arkadaşımı içer aldılar. On dakika sonra arkadaş geldi ve ne olduğunu sorduğumda, bir sorun olmadığını, “avukatınız ve arkadaşınızla da konuştuk ve orta yolu bulduk” dediklerini söyledi. Tamam dedim. Saat on ikide gittiğimiz yerden saat dörtte çıktık.
İşte arkadaşlar adamlar hem bizi işten atıyorlar hem de sanki kendileri haklıymış gibi üste çıkıyorlar. Bizler direnmeyip arkamızı dönüp gitmiş olsaydık elimize hiçbir şey geçmeyecekti. Ama bizler bilinçli işçileriz ve UİD-DER gibi biz işçilere mücadeleyi öğreten bir okulumuz var. Bizler mücadelemize sahip çıkıp örgütlülüğümüzü büyütürsek patronlar karşımızda bir an bile duramaz. Yaşadığımız işten atılma olayı bunun bir göstergesidir. Bu vesileyle işçi kardeşlerime bir kez daha seslenmek istiyorum: Haklarımızı korumak ve güvenceli çalışmak için hep birlikte mücadeleye!
Kıraç’ta Evleri Yine Su Bastı
- Patronların Hak Arayan İşçiye Tahammülü Yok
- Xiaomi Salcomp’ta İşten Atmalar Protesto Edildi
- Hacettepe Üniversitesi’nde İşten Atma Saldırısı
- Ezberler ve Gerçekler: “İş Çok, İş Beğenen Yok!”
- Cumhuriyet Gazetesinde Sendikalı İşçi Kıyımı
- Esenyurt’ta A101 İşçisi Kod 46 ile İşten Atıldı
- 65 İşçiyi Daha İşten Çıkardılar
- Ekmekçioğulları Metal’de İşten Atma Saldırısı
- Özer Elektrik’te İşten Atmalar Protesto Edildi
- İşten Çıkarma Yasağı İşten Çıkarmayı Engelliyor mu?
- Akwel’de İşten Atmalara Karşı İş Durdurma Eylemi
- TPI Kompozıt’te İşten Atma Saldırısı
- VIP Tekstil’de İşten Atmalar Protesto Edildi
- DERİTEKS, Üyelerinin İşten Atılmasını Protesto Etti
Son Eklenenler
- İngiltere hükümeti işçi haklarına yönelik saldırılarını arttırdı. 7 Haziranda başkent Londra’da bir araya gelen işçiler, öğrenciler, sendikalar ve kampanya grupları, hükümetin kemer sıkma ve savaş politikalarını protesto etti. “Savaşa Değil Emekçiye...
- Bir sabah uyandığımızda tekerleğin icadı sonrası hayatımıza giren tüm icatlar ortadan kalkmış, unutulmuş olsa ne olurdu? Şöyle bir düşünelim; tekerlek icat edilmeseydi çark olmazdı, çark olmasaydı değirmen olmazdı. Ne üretim ne ulaşım gelişirdi....
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...