Buradasınız
Yaratan ve yaşatan bizleriz
Gebze’den bir metal işçisi
15-16 Haziran direnişinin 36. yılını çeşitli etkinliklerle geride bıraktık. Türkiye işçi sınıfının o ilk şahlanışı ve kulakları sağır edecek tek yürekten tek ağızdan haykırılan talepleri Türk burjuvalarını öyle korkutmuştu ki, tek yolu İstanbul’u terk etmekte bulmuşlardı. İstanbul İstanbul olalı böyle bir gün yaşamamıştı.
Bazı sendika ve partiler o günkü mücadele ruhundan bahsetmek bir yana, unutturmak için elinden geleni yapıyorlar. Birkaç sanatçıyla, kısa konuşmalarla 15-16 Haziran Direnişinin içini boşaltmaya, onu sadece şarkılarla eğlenebileceğimiz bir güne dönüştürmeye uğraşıyorlar. Ama boşuna!!! Karşılarında her zaman bilinçli, inatçı, gecesini gündüzünü işçi mücadelesine adayan devrimci işçiler olacaktır.
ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ UİD-DER’in böyle bir süreçte 15-16 Haziran Direnişini tüm ayrıntılarıyla anlatan bir etkinlik düzenlemesi biz işçiler için bulunmaz bir fırsat oldu. Yaşayabileceğimiz bilinç bulanıklığının önüne taştan bir duvar ördü. Bu etkinlikte görev alma heyecanını hâlâ üzerimden atamadım. Ve etkinliğin verdiği coşkuyla, bu etkinlik sürecini tüm işçi kardeşlerimle paylaşmak istedim.
İşçi Özeğitim Gruplarındaki biz işçilerin uzun çalışma ve gayretleriyle kurulan UİD-DER’in, 15-16 Haziran’ın bilinçlerimizde tekrar yaşatılacağı ve bu muazzam mücadele ruhunun seyredenlerin kalbine işleneceği bir etkinlik düzenleme kararı almasıyla hummalı bir çalışma başladı. Hazırlıklara iki ay öncesinden başlanmıştı. Bu, derneğimizin ilk etkinliğiydi ve konusunun 15-16 HAZİRAN BÜYÜK İŞÇİ DİRENİŞİ olması da bizlere ayrı bir heyecan veriyordu.
O günü yaratan ve yaşatan ve bu uğurda güneşe gömdüğümüz kardeşlerimizin o çabalarını üç saatlik bir etkinlikte yüreklere işlemek öyle kolay değil. İş bölümleri yapıldı. Kimimiz koroda, kimimiz şiir okumada, sunumda, sazda, gitarda derken ben de mim grubunda yer aldım. Sadece fabrikada çalışmayı bilen, hiç tiyatro seyretmemiş ben, vücut diliyle anlatılan tiyatronun bir dalında görev almıştım.
Etkinliğe bir buçuk ay kala çalışmalarımız başladı. Haftada iki gün iş çıkışlarında çalışmalarımızı gerçekleştiriyorduk. Önce yok edilmek için çok uğraşılan güvenimizi kazandık. Evet, yapabilirim diyebildim kendi kendime. Çalışmalarımız gayet disiplinli ve eğlenceli geçiyordu. Her geçen çalışmada yeni düşünceler ortaya çıkıyor ve gösterinin güzelleşmesi için herkes kendinden bir şey katıyordu. Bizim göremediklerimizi çalışmayı seyreden arkadaşlarımız gördü; iyi provalarımızı ayakta alkışladılar, kötü oynadığımızda silkinmemize yardımcı oldular. Meselâ çalışmaların ilk günlerinde, bir tohumun güneşe ulaşma mücadelesini anlatan bölümü oynarken, çalışmaya yeni başladığı için bu role yabancı olan arkadaşlarımızın bizzat karşısına geçip beraber oynadılar ve o arkadaşların umutsuzluğa kapılmasını engellediler. UİD-DER genel başkanı arkadaşımızın ve diğer arkadaşlarımızın defalarca kendi elleriyle bizlere çay demleyip yorgunluğumuzu atmamıza yardımcı olmaya çalışmaları gözlerimizin daha bir ışıltılı parlamasını sağladı.
Yani kısacası mim çalışmasında sadece oynayan işçilerin değil, adını bilmediğim birçok işçi kardeşimin emeği var. Mim çalışması; tam bir kolektif uyum içerisinde içerden ya da dışarıdan birçok işçinin ürünüydü. Zaten anlatmaya çalıştığımız 15-16 Haziran Direnişi de kolektif uyumun ve birlikteliğin bir sonucu değil miydi?
Artık etkinlik gününe çok yaklaşmıştık. Hâlâ oyuna yeni fikirler sunuluyor ve hemen bir provayla tatbik ediliyordu. Eğer izleyecek olan işçi kardeşlerimize daha iyi anlatacağını düşünüyorsak o fikir mimin bir parçası oluyordu. Etkinlikten sadece bir gün önce, sahnede ve canlı müzikle prova yapma imkânı bulabildik ve genel olarak iyi sayılırdık. Hayatımda ilk defa 600 kişi önüne çıkıp, uğrunda birçok işçi kardeşimin kanı pahasına yapılan bir direnişin önemini vücut diliyle anlatmaya çalışacaktım.
Ve o büyük gün geldi çattı. Herkes heyecanlı. Sürekli UİD-DER yazılı otobüsler geliyor. Biri gitmeden diğeri geliyor. Her kesimden her semtten işçiler akın ediyordu. Ve sanki herkes birbirini tanıyormuş gibi içten sohbet etmeye başlıyordu. Görevli olan tüm arkadaşlar mutlu ve heyecanlıydılar.
Güneşe gömdüğümüz kardeşlerimiz için yapılan saygı duruşuyla birlikte etkinlik başlamış oldu. UİD-DER Genel Sekreterinin yaptığı konuşma ve verdiği mesajlarla birlikte 15-16 Haziran Direnişi sunucu arkadaşlarımız tarafından sinevizyon eşliğinde anlatılmaya başlandı. Koromuzun seslendirdiği marşlar ve türkülerle birlikte, bir tarih, kazanılan ve kaybedilen mücadeleleriyle birlikte anlatılıyordu. İşçi sınıfını anlatan şiirleri mükemmel okuyan, her satırındaki anlamı bize hissettiren şiirci arkadaşlarımızla birlikte doruğa yükselen etkinlikte sıra bize gelmişti.
Sahneye ilk çıkanlardan birisiydim ve sanki kırk yıldır sahnelerdeymişim gibi gayet rahattım. Aklımızda tek bir şey vardı. Oynayacağımız mimi izleyenlerin yüreğine işlemek. Oyun sırasında hocamız, izleyicilere fark ettirmeden bize gerektiğinde direktifler vererek uyumumuzun bozulmaması için gayret gösteriyordu, bir yandan kendisi de oynuyordu. Yükü biraz ağırdı. Oyun esnasında seyirciyi göremiyorduk. Işık sadece bizim üzerimizdeydi. Final bölümüyle birlikte omuzlayıp yukarı kaldırdığımız iki işçi arkadaşımıza tüm işçilerin verdiği destekle birlikte yükselen kalem, anahtar, çark ve KIZIL BAYRAKLA birlikte mim gösterimi sona ermişti.
Daha mim bitmeden dakikalar önce alkışlar başlamıştı. Salonun ışıklarının yanmasıyla birlikte, seyreden işçi kardeşlerimin avuçları patlarcasına bizleri alkışladıklarını görmek büyük bir mutluluk vermişti. Seyredenlerin yüreğinin içine kadar girmiştik. Tüm emeklerimizin meyvesini almıştık. Etkinliğin ikinci bölümü de aynı coşkuyla izlendi ve hep beraber çekilen halaylar eşliğinde son buldu.
Şimdi yapmamız gereken, 15-16 Haziran Direnişinden çıkaracağımız derslerle birlikte mücadeleye yılmadan devam etmek. Gücümüzün farkına varmamızla birlikte insanca yaşayabileceğimiz bir dünya kurmak için başımızdaki asalakları, kan emicileri def ederek tüm işçilerin ortaklaşa ürettikleri bir yaşama, yani SOSYALİZME doğru ilerleyeceğiz. Bu imkânsız değildir. Kaybedeceğimiz sadece zincirlerimiz, kazanacağımızsa koskoca bir DÜNYA.
DGM ve Profilo Direnişleri
- 25 Haziran pazar günü…
- Birlikte mücadele dolu günlere
- Yıllardır verilen mücadele ve emek bir çatı altında toplandı
- Dünya yerinden oynar işçiler birlik olsa
- Zirveye doğru bir adım daha
- Düş değil bu hayal değil he hey be hey!
- Yaşasın örgütlü mücadelemiz
- Hepimiz işçiydik
- Sarp kayadan geçen yola MERHABA
- Büyük fırtınalarda büyük dalgalar yükselir
- 15-16 Haziran’ın coşkusunu bizlere yaşatan UİD-DER’e teşekkür ediyorum.
- 15-16 Haziran’ı anarken güneşin kollarını tutmak
- Yaratan ve yaşatan bizleriz
Son Eklenenler
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...