Buradasınız
25 Haziran pazar günü…
Topkapı’dan bir işçi
Açılış etkinliğinin yapıldığı salonun girişinde birbirinden harika, samimi, bilinçli ve insana sonsuz bir güven veren insanları ve peşlerinden de bu samimi insanlara güvenip gelen ve meraklı bakışlarıyla ortalığı süzen insanları gördüm. O kadar insanı böyle özel bir günde bir arada görmek insanı coşkulandırıyor. İstanbul’un çeşitli semtlerinden servislerle ya da kendi imkanlarıyla gelen yüzlerce işçi, 15-16 Haziran direnişi anmak ve Uluslararası İşçi Dayanışma Derneği’nin açılış kutlaması için bir aradaydık.
Servisinden çocuk bakıcılarına; kantininden sağlık görevlisine; sergisinden işçi sınıfı bilimi üzerine yazılmış değerli eserlere ulaşmamızı sağlayan küçük standa kadar her şey öylesine örgütlüydü ve disiplinliydi ki, daha öncesinde İşçi Özeğitim Gruplarının etkinliklerine hiç gelmemiş ve ilk defa gelen insanları bu örgütlülük çok şaşırttı. Her şey aylar öncesinden en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Programın başlama saati geldiğinde salonda görevli arkadaşlar düzenli bir şekilde konuklara yer gösterdi. Sahnede kırmızı tişörtleriyle bizi bekleyen Yıldızlara Özgürlük Grubu ve İşçi Özeğitim Grubu işçi korosu vardı. Program UİD-DER adına yapılan konuşmayla başladı. “Sınıfsız sömürüsüz bir dünya istiyoruz ve bu mümkündür” denildi. Bunu başarmak için önümüzde uzun ve zorlu bir mücadele olduğu ve örgütlü, bilinçli ve disiplinli bir şekilde mücadele ederek bu hedefe ulaşacağımız anlatıldı. 15-16 Haziran Direnişi hatırlatıldı, resimleriyle, sunumuyla… Burjuvaziye inat yine hatırlatıldı! İşçi sınıfını doğru fikirlerle donatacak devrimci bir önderliğin acilen oluşturulması gerektiği vurgulandı. İspanya’dan gelen tersane işçisi bile aynı şeyi söylüyordu! Haykırıyordu herkes “Dünyanın bütün işçileri birleşin!” diye… Sunum, şiirler, şarkılar ve ayakta dakikalarca alkışlanan mim gösterisi birbirleriyle harika bir ahenk içindeydi. Program, içeriğiyle ve organizasyonuyla şunu çok güzel ve somut bir şekilde gösteriyordu ki; biz işçiler isteyince çok güzel işler becerebiliyorduk, biz işçiler yaratıyorduk her şeyi ve biz işçilerdik yaratacak olan yeni bir dünyayı!
Program sloganlarla, halaylarla bitti. Dopdolu geçen üç saat az geldi açıkçası… Dışarıdaki insanlar görmeleri gereken çok önemli şeyleri kaçırdılar. Programa gelen yüzlerce insan, dışarıdaki milyonlara göre çok azdı. Ama biz içerdeki yüzlerce insan, öğreticeğiz dışarıdaki milyonlara işçi sınıfının bilimini! Bu program bize umut ve cesaret verdi.
Bütün Dünyanın İşçileri Birleşin!
Birlikte mücadele dolu günlere
Hepinize devrimci selamlar
- 25 Haziran pazar günü…
- Birlikte mücadele dolu günlere
- Yıllardır verilen mücadele ve emek bir çatı altında toplandı
- Dünya yerinden oynar işçiler birlik olsa
- Zirveye doğru bir adım daha
- Düş değil bu hayal değil he hey be hey!
- Yaşasın örgütlü mücadelemiz
- Hepimiz işçiydik
- Sarp kayadan geçen yola MERHABA
- Büyük fırtınalarda büyük dalgalar yükselir
- 15-16 Haziran’ın coşkusunu bizlere yaşatan UİD-DER’e teşekkür ediyorum.
- 15-16 Haziran’ı anarken güneşin kollarını tutmak
- Yaratan ve yaşatan bizleriz
Son Eklenenler
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...
- 28 Temmuz 1914’te dünyanın o güne kadar gördüğü en kanlı savaş başladı. Tam dört yıl süren ve 20 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasının yaralanmasına ve sakatlanmasına, kentlerin yakılıp yıkılmasına yol açan bu savaş tarihe Birinci Dünya Savaşı...
- İspanya’da bir duvarda şöyle yazıyor: “El que nos roba es de aqui y rico no inmigrante y pobre.” Yani “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin.” Bu kısacık bir duvar yazısı içinde bulunduğumuz durumu çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor...