Buradasınız
Kıdem Tazminatı Yeniden Kurtlar Sofrasında

Geçtiğimiz yıl Başbakan “Nedir bu kıdem tazminatı tartışmaları? Bir yandan sendikalar bağırıyor, bir yandan ortada bir taslak dolanıyor. Böyle şey olur mu? Kaldırın bu çalışmayı. Kıdem tazminatı konusu bugünün konusu değil. Bu konuyu kapatın. Taraflara da söyleyin” diye esip gürlemişti. UİD-DER’den ve sendikalardan gelen yoğun tepki üzerine, patronların kıdem tazminatından kurtarılması için hazırlık çalışmaları kısa bir süre için gündemden düşürülmek zorunda kalınmıştı. Ancak alttan alta çalışmalar sürdürüldü. Nihayet hükümet yeni bir taslakla konuyu yeniden gündeme getiriyor.
Çalışma Bakanı Faruk Çelik yeni taslağı Eylülde işçi ve işveren örgütlerine sunacak. Taslak patronların kıdem tazminatı yükümlülüğünü oluşturulacak yeni bir fona devretmeyi amaçlıyor. Bu fon işçilerin aylık brüt ücretleri üzerinden işçi ve patrondan kesinti yapılarak oluşturulacak. İşten atmaları zorlaştırmak için patronlara dayatılıp kabul ettirilen ve aynı zamanda işçilerin yıllarını geçirdiği, ömürlerini tükettikleri işyerlerinde yaşadıkları yıpranmanın da karşılığı olan kıdem tazminatı, bugüne kadar patronların yükümlülüğüydü. Patron işçiyi kendi isteği dışında ve haklı bir gerekçeye dayanmaksızın işten attığında kıdem tazminatı ödemek zorunda kalıyordu. Bu biçimiyle kıdem tazminatı, işçiler açısından sınırlı da olsa bir iş güvencesi sağlıyordu. Kıdem tazminatının fona devredilmesi her şeyden önce patronların üzerindeki sorumluluğu aldığı için patronlara sağlanmış esaslı bir kıyaktır. Taslak yasalaşırsa patronlar ödemek zorunda kalacakları kıdem tazminatını düşünmeksizin rahatça işçi atabilecekler. Tazminatın fona devri, işçinin sınırlı iş güvencesini de ortadan kaldırdığı için işçilerin hakkının elinden alınmasıdır. Ancak işçiye atılmak istenen kazık kıdem tazminatının kaldırılmasıyla da sınırlı değildir.
Yeni oluşturulacak kıdem fonu sadece işverenlerden değil, işçilerin ücretlerinden de zorunlu olarak kesilecek paralarla oluşturulacak. Yapılacak kesinti oranları henüz taslakta netleştirilmiş değil. Ancak fon parasının işçi ücretlerinden peşinen kesileceği, patronlara ise kendi payını daha sonra ödemek üzere süre tanınacağı taslakta belirtiliyor. İşçi kıdem fonunda biriken paradan çalışma yaşamının ilk 10 yılı yararlanamayacak, 10 yılın sonunda biriken paranın yarısını alabilecek. Milyonlarca işçinin yıllar boyu fonda biriken parasının nasıl “değerlendirileceğini” de düşünmüş hükümet. En az %40’ını devlet hazine bonoları ve devlet tahvillerine yatıracak; yani kredi olarak kullanacak. Kalan kısmı da teşvik olarak patronlara kullandırılacak.
Taslakta işsizlik sigortası fonu da unutulmamış. İşsizlik fonunda biriken milyarlar zaten yıllardır “yeni iş alanları açan” patronlara teşvik olarak kullandırılıyordu. Patronlar işsizlik fonuna her ay işçinin brüt ücretinin %2’si oranında para yatırıyordu. Bu oran, 4’te birine yani %0,5’e düşürülmek isteniyor. Devletin fona aylık %1 olan katkısı da yarısına, yani %0,5’e indirilmek isteniyor. İşçiden kesilen %1 ise yerli yerinde duracak. Ahlaksızlığın ve fırsatçılığın boyutları inanılır gibi değil ama gerçek. Türkiye kapitalizmi yeni bir kriz dönemine hazırlanıyor. Patronların maliyetsiz biçimde işçi atabilmelerinin önünü açmak ve işçilerin ücretlerinden kıdem fonu adı altında yeni kesintiler yapmayı planlamak, krizin faturasının kime çıkarılmak istendiğini açıkça göstermektedir.
Hükümet kıdem tazminatımızı gasp etmekle kalmayıp kıdem fonu oluşturmak bahanesiyle elini cebimize atacak. Çaldığı parayı patronlarla kırışacak. Üstelik “artık tüm işçiler kıdem tazminatından yararlanabilecek” diyerek yalan söyleyecek. Çıkarmak istedikleri yasayı sanki hayırlı bir iş yapıyorlarmış gibi reklam etmeye çalışacaklar.
Eve giren en adi hırsız bile çalacağını çaldıktan sonra kapıdan ya da pencereden çıkar gider. Hükümet ise adi hırsızlık yapmayacak. Eve çöreklenecek, yıllar boyu ekmeğimizden dilim dilim koparıp alacak. Ekmeğimizi patronlarla beraber dilim dilim yerken “aldıklarımı senin için biriktiriyorum, iyi ki buradayım, ben olmasam sen bensiz ne yapardın” diyecek. Kısacası yeni taslak hükümetin adi hırsızlık değil, nitelikli dolandırıcılık yapmak üzere yeni bir tezgâh daha kurmakta olduğunu gösteriyor.
UİD-DER İSİG Komitesinden Ziyaret
DİSK Tekstil TİS İmzaladı
- Erlau İşçileri Sendikal Hakları İçin Mücadele Ediyor
- Esenyurt Belediyesi’nde Kayyum Yönetiminin İşten Atma Saldırısı Protesto Edildi
- Liseliler Ayakta: “Öğretmenime Dokunma!”
- Çayırhan Maden Ocağında Patlama: 2’si Ağır 14 İşçi Yaralandı
- Herkese Birinci Sınıf Sağlık Hizmeti İddiası ve Gerçekler
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Eğitim Sen’den ve Üniversite Öğrencilerinden Tutukluların Serbest Bırakılması İçin Eylem
- Kuzey ve Güney: İki Sınıfın Gerçek Hikâyesi
- Boykota Destek Genişledikçe İktidarın Saldırıları Büyüyor
- Büyük İnsanlığın Safında Bir Kalem: Sabahattin Ali
- İşçi Sınıfı Tarih Bilinci Kazanırsa İlerler
- O Yılan Kapitalizmdir, Sana da Dokunur Kardeşim
- Maltepe’de Milyonlar Bir Araya Geldi
- KESK İstanbul Şubeler Platformu: “Levent Dölek Serbest Bırakılsın!”
- Kapitalist Karanlığa Karşı Mücadeleyi Büyütelim
- Eğitim Sen: Baskılar Bizi Yıldıramaz
- “Hadi Siz de Birlik Olun, Korkmayın!”
- Zenginlik ile Yoksulluk Arasındaki Uçurum!
- Rejimin Saldırıları Yeni Gözaltılarla Sürüyor
- Amasra Madenci Katliamı Davasından da Adalet Çıkmadı
Son Eklenenler
- İzmir Çiğli Belediyesine bağlı Çibel’de çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 17 Nisanda greve çıktı. İzmir Narlıdere Belediyesine bağlı Narbel’de de Genel-İş İzmir 4 No’lu Şube ile SODEMSEN arasında...
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...