Buradasınız
Gerçek Çözüm: Kaçmak Değil, Mücadeleye Koşmak!
Ankara’dan bir işçi
“Çok çalışmak, para kazanmak lazım”, “Gençken çalışabildiğin kadar çalış”, “Fazla mesai var mı? Varsa beni yazın” vs... Her işçi neredeyse her gün duyar bu sözleri. Uzun çalışma saatlerine bir de fazla mesailer, ek işler eklenir. Çünkü asgari ücret ya da biraz onun üstündeki ücret, her gün en temel yaşam ihtiyaçlarımıza gelen zamları, faturaları, kredi kartı borçlarını karşılamaya yetmiyor.
Türk-İş’in Kasım ayı verilerine göre açlık sınırı 1567, yoksulluk sınırı 5105 lira. Asgari ücret ise 1404 lira. İşte bu nedenle milyonlarca işçi gelirini biraz daha arttırabilmek için fazla mesailere kalıyor. İşçiler gece-gündüz, hafta sonu-bayram tatili demeden çalışıyorlar. Fazla mesaiye kalabilmek için birbirleriyle yarışıyorlar. Fazla mesai istemeyen işçiye tuhaf gözle bakılıyor. Yaşamımızın çok doğal, olmazsa olmaz bir parçası olmuş durumda fazla mesai. Amaç, üç kuruşa beş kuruş katmak... İşçiler masrafları karşılamanın, borçları ödemenin çaresi olarak fazla mesaiye kalıyor. “Daha çok para kazanırsam, daha rahat ederim” diyor. Fakat ücretler yetmemeye, hayat pahalılığı karşısında erimeye devam ediyor. Üstelik uzun iş saatleri ve ağır çalışma koşulları ömrümüzden ömür çalıyor. Sağlığımız bozuluyor, bedenlerimiz erken yaşta güçsüz düşüyor.
Gündoğumundan batımına bütün vaktini işyerinde patrona çalışarak harcayan işçi, sosyal yaşamdan koparılıyor. Ailesiyle geçirecek vakti kalmıyor. İşyeri dışında vakit geçirmediğinden dünyada yaşananlara kayıtsızlaşıyor, işçi arkadaşlarıyla işyeri dışında konuşacak konu bulamıyor. Ya da konuştuğu konular patronlar sınıfının çizdiği sınırların dışına çıkamıyor. Sorunlarını konuşsa bile sohbetin sonunda “yapacak bir şey yok, böyle gelmiş böyle gider” diyor. “Gel bunları bir konuşalım, çözüm bulalım” dendiğinde “vaktim yok, mesaiye kalacağım” ya da “çok yorgunum eve gidip dinleneceğim, akşam maç var izleyip kafa dağıtacağım” diyor. Çözümü fazla mesaide, ek işlerde yani daha çok çalışmakta bulurken, mücadele etmeyi hep erteliyor. İş ev arasında sıkışan, sorgulamayan, fazla mesaiye kalarak patron için daha fazla kâr üreten işçiler örgütsüz ve yalnız kalıyorlar. Oysa sömürü düzeninde daha iyi yaşamak için bizlere sunulan bütün çözümler sorunlarımızı çözecek gibi gözükürken aslında hayatımızı daha da zorlaştırır ve sorunları derinleştirir.
İşçiler bir araya gelmekten, sorunlarına birlikte çözüm yolları aramaktan, çekilmez hayatlarını çekilebilir kılmak için emek vermekten ne kadar kaçarsa kaçsın eninde sonunda patronlarla karşı karşıya kalıyor. Patronlar sınıfı yerlisiyle yabancısıyla, siyasetçisi sermayedarıyla öyle bir sıkıyor ki işçilerin boğazını, artık bireysel kurtuluş yolları bir işe yaramıyor. Birlikte mücadele etmekten başka çare kalmıyor. Hayat er ya da geç mücadeleye katılmayı dayatıyor.
Bundan 3 yıl önce Türk Metal sendikasında örgütlü işçiler, patronun ve sendikanın el ele verip kendilerine dayattıkları kabul edilemez koşullara karşı isyan bayrağını açtılar ve patronları hop oturtup hop kaldırdılar. Onlar da yıllarca “hiçbir şey değişmez, böyle gelmiş böyle gider” demişlerdi. Ya sorunlarını tek başlarına çözmeye çalışmış ya da yok saymışlardı. Fakat bıçak kemiğe dayandığında, artık mücadeleden başka yapacak şeyleri kalmadığında fabrikaları işgal ettiler, günlerce evlerine gitmediler, çocuklarını görmediler, onları yollarından döndürmek isteyen ailelerine karşı çıktılar. Toplandılar, konuştular, slogan attılar, kararlar aldılar. Fakat bir eksikleri vardı; patronlar sınıfına karşı nasıl mücadele edeceklerini bilmiyorlardı. Çünkü son noktaya kadar hiçbir hazırlık yapmadan sadece beklemişlerdi. Sermayenin yalanlarıyla oyalanmışlardı. Oysa sorunlarını konuşmak, çözüm yolları aramak, birbirlerini tanımak, kendilerinden önceki işçilerin nasıl mücadele ettiğini öğrenmek için zaman ayırsalardı, emek verselerdi daha bilinçli ve örgütlü hareket edebilirler, yarattıkları rüzgârı gerçek bir fırtınaya dönüştürebilirlerdi.
Bugün sorunlarımızın çözümü bireyselmiş ve ya işçilerle patronlar aynı gemideymiş gibi gösterilerek işçiler aldatılıyor. Oysa sorunlarımızın gerçek çözümü, ücretlerin arttırılması, iş saatlerinin kısaltılması, sendikal-siyasal-demokratik hakların genişletilmesi için mücadele etmekte ve nasıl mücadele edeceğimizi öğrenmektedir. Elbette patronlar, işçiler hiçbir ses çıkarmadan fazla mesailere, ek işlere gidip gelirken ücretleri yükseltmezler. Ne zaman bahanelerimizi bir kenara bırakıp, haklarımız için örgütlenir, mücadele ederiz; o zaman ücretler yükselir, iş saatleri kısalır ve hayatımızı hem kendimiz hem de çocuklarımız için daha yaşanılabilir hale getirebiliriz.
- Yamyam Fareler Gibi Olmamak İçin…
- “Keşke Bizim de Bahçeli Bir Evimiz Olsaydı”
- “Polonez İşçileri Kazanmış”
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Düşük Ücret Dayatmasına Karşı Örgütlü Mücadeleye
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- Her Şeyin İçinde ve Her Şeyin Dışındayız
- Her Şey Karşıtıyla Vardır
- Çocuklar Öldürülmesin Şeker de Yiyebilsinler
- Bu Cesareti Nereden Alıyorlar?
- İlk Adımlarını Direnişte Atan, “Eylem” Adını Alan Çocuklarımız
- “Kim Uğraşacak Şimdi” Deme, Aradığın Çözüm Sende…
- “Hayal Vergisi” de İster misin?
- Bu Akşam Yemekte Tağşişli Gıda Var!
- “Bir Yemeklik Bamya”
Son Eklenenler
- İş güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve denetimsizlik sebebiyle iş kazaları yaşanmaya, işçiler iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Yakın tarihte yaşanan çeşitli iş kazaları ve bunlarla ilgili yayınlanan bilirkişi raporları patronların kâr hırsı...
- İşçi Dayanışması’nın ilk sayısı 2008 Nisan ayında yayın hayatına başlamıştı. Elbette çıkarken kardelenler gibi toprağında kök saldıktan sonra filiz vermişti. İşte o günden beridir 1 Mayıs meydanlarında kırmızı şapka ve önlüklerle gelincik tarlası...
- 24 Ocak 1980’de, sermaye sınıfının ortak talepleri doğrultusunda bir dizi ekonomik karar alınmıştı. Adına “yapısal dönüşüm programı” denilen bu kararların alınmasında IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist güçler, bu süre zarfında kurulan hükümetler,...
- Sonradan görme bir burjuva olan Turkuaz Tekstilin sahibi Nihat Zeybekçi, asgari ücreti vatan-millet-Sakarya’ya bağlamak için cambazlık yapıyor. Asgari ücret 660 dolara karşılık geliyormuş. 2003’te asgari ücret 100 dolar ediyormuş. Bunlar yanıltıcı...
- Teksif Sendikasında örgütlenen İzmir/Gaziemir’de Digel Tekstil, İstanbul/Tuzla’da TKİS Blinds ve Kayseri’de Almer Tekstil işçileri, patronların sendika düşmanlığına ve işten atma saldırısına karşı mücadele ediyor. İBB’ye bağlı Beltur işçileri, 20...
- Bolu’da Kartalkaya Kayak Merkezinde bulunan Grand Kartal Otel’de 21 Ocakta gece saatlerinde meydana gelen yangında 79 kişi hayatını kaybederken onlarca kişi yaralandı. Yapılan açıklamalara göre yangın sırasında otelde kayıtlı 238 kişi bulunmaktaydı...
- Emekçi kadınlar olarak birçok sorunumuz var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi sorunlar yaşıyoruz. İzmir’de tek göz bir evde çıkan yangında hayatını kaybeden beş küçük çocuk hepimizi çok üzdü. Bu çocuklar...
- İşçi sınıfının emeklileri, abi ve ablalarımız, Erdoğan 2024 yılını “emekliler yılı ilan ediyoruz” demişti. Erdoğan’ın o konuşmasını belki de hepimiz dinledik, gazetelerden okuduk. Bazılarımız burjuva siyasetinin zokasını yutarak, “belki bu sefer iyi...
- Baskılara, yasaklara rağmen direnişlerini sürdüren Polonez işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Metal işçilerinin kararlı duruşu kazanım getirdi. Hitachi Energy grevi 24 Aralıkta, Schneider Elektrik grevi 6 Ocakta, Arıtaş Krijojenik grevi 10...
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, 19 Ocakta Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaparak Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde çalışan öğretmenlerin ve terapistlerin sorunlarına değindi.
- İngiliz egemenleri, sömürge döneminde ticaret gemilerini, donanmalarını korumak için vahşi bir yöntem geliştirmişler. “Yamyam fare yöntemi” olarak adlandırılan bu yöntem şöyle: Açık denizdeki gemilerde fareler çoğalınca önce bir fare yakalanır, boş...
- Asgari ücret pek çok işçinin beklediğinin tersine 23 bin lirayı bile bulmadı. Utanmadan “işçiyi enflasyona ezdirmedik” dediler, gözlerimizin içine baka baka bizimle dalga geçtiler. Hiçbirimiz bu yalana inanmıyoruz. Çünkü yoksulluğu biz yaşıyoruz,...
- Evlatlarımızın sağlıklı gelişimi, sadece ne yiyip içtikleriyle değil, nasıl bir ortamda, çevrede büyüdükleriyle de ilgilidir. Empati, iletişim gibi sosyal, duygusal ve zihinsel becerileri çevreleriyle etkileşimlerinin izlerini taşır. Çocukların...